TİMETURK I HABER MERKEZİ
Iraklı Prof. Dr. Muhsin Abdülhamid, Derin Tarih dergisine verdiği röportajda Mustafa Kemal Atatürk ve Necip Fazıl Kısakürek ile ilgili çok az bilinen bir gerçeğe değindi. "Arap Dünyası Mustafa Kemal'in gerçek yüzünü Necip Fazıl'dan öğrendi” diyen Abdülhamid,
İşte o demeç:
"NECİP FAZIL İLE 1968'DE TANIŞTIK"
1968 yılında merhum mühendis Mehmet Ali Orhan ile İstanbul'a gitmiştim. Ziyaretimiz sırasında Üstad Necip Fazıl ile görüşme şansı bulduk. Bizi Bağlarbaşı'ndaki evinde karşıladı. Hayatından, eserlerinden ve Türkiye'nin dört bir yanında verdiği konferanslardan bahsetti, şiirlerini okudu. Harika bir sohbetti.
"ORHAN, ÜSTAD'DAN ATATÜRK İLE İLGİLİ BİR KİTAP YAZMASINI İSTEDİ"
Sebeb-i ziyaretimiz Orhan'ın ondan Atatürk ile ilgili bir kitap yazmasını isteyecek olmasıydı. Çünkü Arap dünyasının Mustafa Kemal hakkındaki bilgileri oldukça sınırlıydı. Üstad bu teklifi kabul etti. “Ben Türkçe yazarım, sen de Arapçaya tercüme edersin” dedi. Telif ve basım hususunda anlaştık ve bu tarihî ziyareti gerçekleştirmenin verdiği mutlu"lukla yanından ayrıldık.
"ÜSTAD'IN KİTABI: PUT ADAM"
1968 yılındaki görüşmemizin ardından kitabı bitirene kadar bir daha görüşmedik. Nitekim 1972 yılında bize Bağdat'ı ziyarete geleceğini haber veren bir telgraf yolladı.
Onu havaalanında karşıladık, Orhan'ın evinde misafir ettik. Kendi el yazısıyla “Put Adam” adını verdiği kitap yanındaydı. Yaklaşık bir hafta içinde Orhan'la birlikte kitabı gözden geçirdiler. Sonra onu İstanbul'a dönmek üzere havaalanından uğurladık. Necip Fazıl'ın Orhan'a, “Kitaba benim adımı koyma, ‘Yazarı: Bir Türk Subayı' ibaresini kullan” dediğini hatırlıyorum.
Mehmet Ali Orhan kitabı Arapçaya tercüme etti. Tabii Necip Fazıl'ın istediği gibi ismini koymadan. Aynı zamanda kitaba tercüman olarak Orhan'ın adı değil de Abdullah Abdurrahman ismi yazıldı.
PUT ADAM KİTABI
Eski Türk Subayının ilk vesikasında şu ifadeler yer alıyor:
"Ben hanedana ve yakınlarına mensup değilim, sarayda da bulunmadım ve sarayda yetişmedim. Fakir bir aile çocuğuyum, hiçbir suretle saray hizmetinde bulunmadım. Millet ve memleketine ve padişahına ve Osmanlı hanedanına ve bu memleketin halkına ve kahraman ordularına ihtiras uğrunda yapmış olduğu hudutsuz fenalıkları, hadiselerin içinde bidayetinden beri gördüğüm ve bildiğim için bu üzüntüden kendimi tutamayarak hayatıma da mal olsa, yazmaktan kendimi men edemedim. Ancak oğlum ve torunlarımın hayatını şimdiye kadar tehlikeye atmak istememiştim..."
Konu ile ilgili daha sonra farklı isimlerin kaleme aldığı bir çok yazıda nesillere zarar gelmemesi için subayın isminin saklı tutulduğu söylenmiştir.
Ayrıca, kitap 544 sayfadan oluşur.