Nobel Edebiyat Ödülü şaşırttı: Neden Han Kang'a verildi?
İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, 2024 Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülen ismi açıkladı. Açıklamaya göre, 'tarihsel travmalarla yüzleşen ve insan yaşamının kırılganlığını ortaya koyan yoğun şiirsel düzyazısı' nedeniyle Güney Koreli roman yazarı Han Kang, bu ödüle layık görüldü.

Oluşturma Tarihi: 2024-10-11 10:43:22

Güncelleme Tarihi: 2024-10-11 10:47:01

t24 yazarı Eylül Görmüş, Nobel Komitesi'nin kararının şaşırttığını belirttiği yazısında Güney Koreli romancıyı tanıttı.

NOBEL KOMİTESİ ŞAŞIRTTI

Nobel Komitesi yine şaşırttı ve 2024 Nobel Edebiyat Ödülü'nü, tahminlerde adı hiç geçmeyen bir yazara, Güney Koreli Han Kang'a takdim etti. Ödül son iki yıldır Avrupalı yazarlara verildiği için bu sene Asya'ya gideceği ve bir kadın yazara verileceği tahmin ediliyordu. Dolayısıyla bahislerde bu iki kriteri de karşılayan Çinli yazar Can Xue'nin adı öne çıkıyordu. Fakat komite, beklenmedik bir kararla, daha önce Uluslararası Booker Ödülü, Prix Mėdicis ve Prix Femina da dahil olmak üzere çok sayıda prestijli ödüle layık görülen ancak yaşı genç olduğu için (oysaki Rudyard Kipling ödülü aldığında 41 yaşındaydı!) kazanmasına pek ihtimal verilmeyen 53 yaşındaki Han Kang'ın ismini açıkladı. Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan 18. kadın yazar olan Kang, aynı zamanda ödüle layık görülen ilk Güney Koreli yazar unvanını da elde etti.

ÖDÜLÜN VERİLİŞ NEDENİ

Komite, ödülün Han Kang'a “tarihsel travmalarla yüzleşen ve insan hayatının kırılganlığını yoğun ve şiirsel bir üslupla ortaya koyan eserleri için” verildiğini açıkladı.

Yazarın eserlerini okuyanlar, bu ifadeye yürekten katılacaktır diye düşünüyorum. Travma, ataerki, yas ve şiddet, Kang'ın edebiyatının temel izlekleri. Kâğıt kesiği gibi insanın içine işleyen, yumruk gibi vuran metinler yazıyor Han Kang. Beyaz Kitap'ta gördüğümüz gibi kendini olanca çıplaklığıyla ortaya koymaktan da Çocuk Geliyor'daki gibi ülkesinin kanlı toplumsal travmalarını cesaretle anlatmaktan da kaçınmayan bir yazar o.

Büyük hikayeler anlatırken de odağını insandan hiç uzaklaştırmayan, kişisel olandan kopmayan, tarihin sessizliğinde yitip gitmiş tekil insanların fısıltılarını bugüne aktaran biri… Eserlerinde tutturulması çok zor bir dengeyi tutturuyor; dili duru ve mesafeli ancak asla duygusuz değil. Bu denge sayesinde en acıklı öyküleri melodramatik olmadan anlatmayı başarıyor. Yazarın eserleri, ülkemizde Göksel Türközü'nün çevirisiyle April Yayıncılık tarafından yayımlanıyor.

Kendisiyle bundan birkaç sene önce Booker adayı “Beyaz Kitap” sayesinde tanıştığımda “bu kitaba sinmiş bir kadınlık gücü var” diye yazmıştım; “bazı satırları ‘bunu yalnızca bir kadın böyle yazabilir' diyerek okudum, hissettim, duydum.”

Kang'ın edebi sesinin, kadınların tekil ve çoğul mücadelelerini yansıttığı şüphesiz. Ödülü bugüne dek kazanan 103 erkeğe karşın kadınların sadece 18 kez ödüle layık görüldüğünü göz önüne alırsak, bunun ayrıca önemli olduğunu düşünüyorum. Güney Kore'nin gündeme en son yine bir kadın mücadelesiyle geldiğini, ‘deepfake' porno skandalına karşı kadınların seslerini dünyaya duyurmaya çalıştıklarını da belki bu noktada hatırlatmak gerek: Bu ödülün Koreli kadınlar için ayrıca anlamlı olduğu muhakkak.

HANG KANG HAKKNDA

Romancı Han Seung-won'un kızı olarak 1970'te Güney Kore'nin Gwangju şehrinde dünyaya gelen Han Kang, babasından ötürü edebiyatla iç içe büyüdü. Edebiyatın yanı sıra güzel sanatlar ve müzikle de ilgilenen Kang, kariyerine 1993'te "Edebiyat ve Toplum" dergisinde yayımlanan bir dizi şiirle başladı; ilk nesir eseri ise 1995 yılında yayımlanan "Yeosu'nun Aşkı" adlı kısa öykü derlemesiydi.

Ardından gelen eserleri arasında en dikkat çekenlerden biri, güzel sanatlara olan ilgisini yansıtan ve maalesef henüz dilimize çevrilmemiş olan 2002 tarihli romanı "Sevgilinin Soğuk Eli" oldu. Kadın bedenlerinin alçı kalıplarını yapmaya takıntılı kayıp bir heykeltıraşın geride bıraktığı bir el yazmasını konu alan romanda, insan anatomisi ve bedenin neyi ortaya çıkarıp neyi sakladığı üzerine bir çatışma anlatılıyordu. Kitabın sonunda geçen "Hayat, uçurumun üzerinde yükselen bir çarşaftır ve biz maskeli akrobatlar gibi onun üstünde yaşarız," cümlesi bu çatışmayı çarpıcı biçimde özetliyordu.

2007 - Vejetaryen

Han Kang uluslararası alandaki büyük çıkışını, 2007'de yayımlanan ve 2015'te İngilizceye çevrilen, çevrildiği günden beri Türkçede de çok sayıda okur tarafından teveccühle karşılanan “Vejetaryen" adlı romanıyla yaptı. Bir kadının et yemeyi bırakma kararını ve bunun yıkıcı sonuçlarını ele alan alegorik bir roman olan Vejetaryen, gitgide dünyayla ilişkisi kopan kadın karakteri Yonğhe üzerinden akıl hastalığı, erkeklik, şiddet ve cinselliğe dair ürkütücü derecede çıplak ve tekinsiz bir hikâye anlatıyor.

2016 – Beyaz Kitap

Yazar, 2016'da yayımladığı ve diğer eserlerinden gerek biçem gerek üslup itibariyle ayrışan Beyaz Kitap ile 2018 yılında yine Uluslararası Booker Ödülü finalistleri arasında yer aldı. Anlatıcının ablası olabilecekken doğduktan sadece birkaç saat sonra ölen kişiye adanmış bir ağıt niteliğindeki metin, beyaz nesneler hakkında alınmış kısa notlardan oluşuyordu. Kederin rengi olan beyaz üzerinden sembolik bir anlatı inşa eden Kang bu eseriyle pek çok okurun kalbine nüfuz etti.

2021 – Veda Etmiyorum

2021'de yayımlanan ve birkaç ay önce dilimize çevrilen Veda Etmiyorum adlı son kitabında bir kez daha toplumsal alana döndü yazar, elbette ki kişisel olandan hiç kopmadan. Tıpkı Çocuk Geliyor'daki gibi ülkesinin karanlık bir dönemine odaklanmayı seçtiği son eserini, Çocuk Geliyor'un üstüne okumak iyi olabilir; zira metin, o kitabı yazdığı dönemde yaşadıklarını anlatmasıyla başlıyor.