Savaşçı toplum olarak bilinen Türkler'de ok önemli bir silah olagelmiştir. Günümüzde spor ağırlıklı düzenlenen etkinliklerde ok ve okculuk uluslararası müsabakalanda da kendine yer edindi.Tarihi sürecine bakıldığınhda ise ok ve okçuluğun kökeninin çok eskilere gittiğine şahit oluyoruz.
Milattan öncesi Mısır ve Asurlular'a kadar uzanıyor
Arkeolojik çalışmalarda, Mısır'da Milattan Önce 5000 yılında okun avlanma ile ortaya çıktığına rastlansa da tarihçilere göre okun ortaya çıkışı 25 bin yıl öncesine dayanmaktadır. Milattan Önce 1500'lü yıllarda Asurluların yayı geliştirmesiyle atıcıya kolaylık sağlayan bir modelin ortaya çıktıhı hususu üzerinde de durulmaktadır.
Türkler ve okçuluk
Orta Asya'da yaşayan Türkler için ok ve yayın ayrı bir önemi bulunuyor. Ok kelimesi Orta Asya Türklerinde kabileleri adlandırmak için de kullanılmakta idi. Türk hakan Oğuz Kağan'ın ülkesini çocukları arasında bölüştürmesi ok üzerine gördüğü rüyaya dayanmaktadır. Çocuklarına Üç Oklar, Boz Oklar adlarını verdiği Oğuz Destanı'nda yazılı.
Padişahlar ok meydanı yaptırmayı ihmal etmediler
Eski Türklerde okçuluk özellikle binicilikle birlikte yapılırken iyi bir binici olmak, at dörtnala koşarken arkaya dönerek hedefi vurmak, atılan oktan korunmak için at üzerinde bedenini saklamak önem arzediyordu.
Osmanlı döneminde okçuluğa da önem verildi. Sadece savunma amaçlı değil kültürel ve sosyal açıdan devlet seviyesinde ele alınan ok, padişahlar tarafından da sahiplenildi.Padişahlar kendileri okçuluk yaptığı gibi iyi okçuların yetişebilmesi için ok meydanları yaptırmayı da ihmal etmemişlerdir. İstanbul'da 30 civarında ok meydanı bulunmakta idi.
Fatih Sultan Mehmet ile yarışmalar düzenlendi
İkinci Bayezid döneminde okçuluk malzemesi yapan bütün zanaatkârlar İstanbul'da toplandı. Okçular Caddesi ve Okçular Çarşısı kuruldu. 16'ncı yüzyıla gelindiğinde sayısı 500'ü aşan ok ve yay imalatçısı atölye bulunduğu kayıtlara geçmiştir. Okçuluk ilk kez Fatih Sultan Mehmet döneminde yarışma olarak düzenlenmiştir. Yarışma kuralları hazırlandı ve yarışma sahaları inşa edilerek kemankeş adı verilen okçular büyük ilgi topladılar. Atılan oklarının düştüğü yerlere nişan taşları konuyor, adlarına methiyeler düzülüp, şiirler yazılmakta idi.
İngiltere ve ABD'de yayılımı
16 ve 17'nci yüzyıllarda ilk okçuluk dernekleri İngiltere'de kurulmuştur.19'uncu yüzyılda ABD, Kanada ve Avustralya'ya kadar yayılan bu etkinlik 20'nci yüzyılın başlarında da gerçek anlamda bir spor olarak kabul edilmeye başlanır. İlk kez 1900 Paris Olimpiyatları'nda erkekler kategorilerinde programa dahil edilerek, 1920 yılına kadar olimpiyatlarda yer almıştır.
7000 yıllık kökene sahip
Türk toplumunda okçuluğa gösterilen ilgi zamanla azalmış olsa da uluslararası platformda okçuluğun adı daha sık duyulmaya başlanmıştır. Okçuluk ilk kez 1904 Yaz Olimpiyatları'nda olimpik programa alındı.
Yaklaşık 7000 yıl önce Türkler tarafından önem verilerek yaşatılan okçuluk bugün aktif bir spor dalı olarak hizmet vermekte.
Cumhuriyet döneminde okçuluk
Cumhuriyet Döneminde ilk ciddi adım, Beyoğlu Vakıflar Müdür ve Milli Sporlar Federasyonu Başkanı Baki Kunter' in girişimleri sonucu kurulan “Okspor Kurumu” adındaki kulüp olmuştur. Atatürk'ün direktifleri ile kurulan bu kulüp Atatürk'ün ölümünden sonra dağıldı. İlk bayan okçumuz ise aynı zamanda Cumhuriyetin ilk kadın memuru Betür Diker.