Onlar kitap için yaşıyor... İşte kitap sevdalıların hayat hikayesi
İnsan ve Hayat Dergisi, günümüz kitap sevdalılarının hayat hikayelerini yayınladı. Hikayeler arasında hayatı pahasına kitaplarını tren altında kalmaktan kurtarmaya çalışan da var, düğününde kitap okuyan da…

Oluşturma Tarihi: 2017-11-27 11:56:28

Güncelleme Tarihi: 2017-11-27 11:56:28

İnsan Ve Hayat Dergisi kasım sayısında “Anadolu'nun Kitap Meraklıları Anlatıyor” başlıklı bir yazı yayınlandı. Araştırmacı Yavuz Selim Uysal tarafından hazırlanan yazıda Anadolu'da yaşayan kitap sevdalılarının ilginç hayat öykülerine yer verilirken okumanın ne kadar önemli olduğuna da vurgu yapılıyor.

Eskisi kadar kitap okumaya önem verilmediğini kaydeden Uysal, “Anadolu'nun kitap meraklıları dün olduğu gibi bugünde çok canlı ve kitaba karşı oldukça heyecanlılar. Ama sayıları hayli az. İlim, ahlak ve diğer güzel hasletleriyle tam bir kitap meraklısı da bulmak zor” diye yazdı.

İşte Anadolu'nun Kitap meraklılarının ilgi çekici hayat hikâyeleri;

"DÜĞÜNÜMDE DAHİ KİTAP OKUDUM"

Çankırı Hasakça köylü Feyyazi Öztürk: “İlk eğitim yıllarımda yaşadığım şu hadise okuma hayatıma yön verdi. İlm-i sarf kitabı okuyoruz, okurken bazı yerleri seçmekte zorlandım. Mescide oturup ezber yapamadığım için ağlamaya başladım. Hocam gelip beni teselli etti. Ondan sonra ezber yapmam kolaylaştı. O zamanlar İhsan Durlanık'ın bütün kitaplarını 60 liraya satacak oldular. Yağ ve peynir vererek aldım onları. Yoksulluktan okula devam edemedim, ama bu kitaplara sahip olmak bir okula sahip olmaktan daha değerliydi. Bugün bu seviyeye gelmemi düzenli kitap okumama borçluyum. Düğünümün olduğu gün dahi okumaya bir saat ayırdığımı hatırlıyorum. Şimdi bile düzenli olarak kitap okumaya devam ediyorum.”

"KİTAPLAR İÇİN CANIMDAN OLUYORDUM"

Konyalı İslam Güzel Sanatlar Tarih Hocası Dr. Hasan Özönder “Sene 1972, İstanbul'a gittim. İsmail Akçay beyefendinin dükkânından bir koli kitap aldım. Onları otele götürdüm. Ertesi gün hamal tutarak tren istasyonuna geldim. O zamanlar kitap almak, okumak pek hoş karşılanmazdı. Kapıdaki görevlinin bakışları pek hoşuma gitmedi. Kitapları vagona yükledik. Bende gittim yerime oturdum. Ama aklım kitaplarda kaldı. Pendik istasyonuna vardığımızda 5 dakika mola verdik. Hemen gidip kitaplara baktım, duruyorlar. Onları yanıma almak istedim. Koliyi benim vagona taşırken kapıdan sığmadı. O anda tren hareket etti. Ben sırt üstü düştüm, kitaplarda üzerime düştü. Trenle vagon arasında sıkıştım. Başımdan böyle bir hadise geçti. Kitaplar için canımdan oluyordum. Ama değerdi. Şimdi olsa bir kitap için ceketimi bile satar yine alırım.”

“BİR AY ÖĞLE YEMEĞİMİ FEDA ETTİM”

Yazar Mehmet Ali Uz, küçükken babam bana Elmalılı tefsirini almıştı. O yüzden ikinci kitap için para isteyemedim ama Ömer Nasuhi Bilmen'in de 8 ciltlik Hukuki İslamiyye ve Islahatı Fıkhiyye isimli eserini almak istiyordum. O zamanlar okulda yemek veriliyordu. İsteyenler parasını verip okulda yemek yiyebiliyorlardı. Anneme dedim ki ‘bir ay okulda yiyeyim bir aylık parayı verin', onlarda verdiler. Bende gidip o parayla Nasuhi Bilmen'in Kitabını aldım. Ama bir ay öğle yemeği yiyemedim. Sonra bu mevzuyu ailem öğrendi. Onlarda çok üzüldüler. Kitapçılara uğradım mı kitap almadan çıkamazdım. Şimdiki gençlere bakıyorum kitabın kıymetini bilmiyorlar. O kitabın kokusunu, tozunu bileceksin, hissedeceksin. Öyle internetten okumayla olmaz.”