Birinci Dünya Savaşı dendiğinde Türk halkının karşı karşıya kaldığı ekonomik ve askeri yoksulluk akla gelmektedir.
Stratejik kararların alınıp, adımların atıldığı Birinci Dünya Savaşı'nın geniş coğrafyı kapsayan cephelerinde Türk askerinin maruz kaldığı yoksulluk, yoksunluk ise dillerden dillere çok farklı rivayetlerle hafızalarımıza kazınmıştır.
Askerin ayakta kalması, gıdasız kalmaması için yoksulluktan kurtulmanın esas olduğu bilinciyle hareket eden yöneticilerin uygulamaları da çok ağır bir bedelden kurtulmaya neden olmuştur.
Ağır bedel ödeyerek savaştan mağluk olarak çıkan Türk halkının ilgili dönemde maruz kaldığı sıkıntılardan birisi de Aşar ya da öşür olarak tabir edilen "ödeme planları" dır.
Bu uygulamaya "Vergi ve Muhasebede bilinmeyenler" adlı çalışmasında da yer veren yazar Cazim Gürbüz, "Orduyu kara kıştan kurtaran öşür" başlıklı alıntısında kitabında yer verirken döneme de bir nevi ışık tutuyor.
İşte o ilgili satırlar:
Birinci Dünya Savaşı, Doğu Cephesi...Elazığ'ın Palu ilçesi yakınlarında bulunan Kamurin Köyünde kışlıyor ordumuz. Yol-iz yok.Yol-iz olmayınca da askerin erzakı ulaştırılamıyor.
Hastalık Rus'tan da beter
Rus ordusu çekilmiş kendi mevzilerine, yazı bekliyor. Açlık ve hastalık. Rus'tan beter. Ölüm kol geziyor o dağlarda.
İ. Hakkı Sunata, Birinci Dünya Savaşı anılarını topladığı "Gelibolu'dan Kafkaslar'a" adlı kitabında askerimizin o kış at, eşek hatta kedi ve köpekleri bile kesip yediğini yazıyor acı acı..
Sunata, Kamurin Köyünde hemen yanıbaşlarında ağzına kadar erzak dolu bir deponun alay kumandanı tarafından nasıl ortaya çıkarıldığını şöyle anlatıyor:
11. fırkanın ambarı
"Burada 11. fırkanın bir ambarı olduğunu biliyordum. Yazın köylerden aşar toplanırken bizden önce gelen 11. fırka ambarlamış. Bu arada Yukarı Kamurin'de de bir ambar kurarak erzak biriktirmiş. 11. fırka burayı bırakıp giderken ambarını götürememiş, sonradan ihtiyaç duydukça taşımaya başlamış. Ambarın mevcudu kısmen buğday, kısmen un. Buğdayı köyün değirmeninde ambar memuru öğüttürüyordu. Ambarın varlığını öğrenen bizim alay kumandanı şimdi gelip bizim alay efradı için zorla erzak alacaktı. Ambar memurunun odasında alay kumandanı oturuyor.
Ele geçen bir avuç buğday
Karşısında ambar memuru ayakta... Ambarın erzak bulunan kısımını gördüm. Epeyce buğday ve un var.
On bin kilo kadar tahmin ettim hipsini. Beş on dakika içinde neferler gelmiş ve erzak konacak kaplar getirilmişti. Bütün askerlerin gözlerinde sevinç şerareleri. Alay komutanının bu cüreti efsanevi kahramanlar mertebesine çıkarılıyor.
-Ne kadar da sevinmiştik ya rabbi.
Ne olmuştu sanki, elimize bir avuç buğday geçmişti...