Osmanlı Arşivlerinde neler oluyor? Hangi grup bir gecede operasyon yaptı?
Hem tasnif edip yayınladıkları belgeler açısından hem de yetişmiş uzman kadrosu açısından bir hafıza niteliği taşıyan Osmanlı Arşivi kurumu, son günlerde bir operasyona kurban edilmek üzere… Hangi gruplar arşiv personeline operasyon çekti? 30 yılı aşkın bir süre arşiv görevlisi olan bir araştırmacı Timetürk'e çok özel açıklamalarda bulundu. İşte tüm yaşananlar...

Oluşturma Tarihi: 2018-09-15 15:13:31

Güncelleme Tarihi: 2018-09-15 15:13:31

TİMETÜRK ÖZEL HABER

Osmanlı Arşivin Cumhurbaşkanlığına bağlamasının ardından yaşanan personel değişimi ve sonrasında yaşananlar kurumda bir şeylerin döndüğünün en büyük göstergesi. Hesapları tarihi bir hafızaya hükmetmek olan belli çevreler işe Osmanlı Arşivinden başlamış…

OSMANLI ARŞİVİ VE FAALİYETLERİ

Arşiv çalışması yapmak kolay değil. Bu iş uzmanlık ister, sabır ister, fedakarlık ister. Bu kurumu ve yaptıklarını da orada yıllarını vermiş bir personelden daha iyi kimse anlatamaz. Osmanlı Arşivini 30 yıllık arşiv personeli olan birinden dinleyelim:

“Osmanlı Arşivi Türkiye Cumhuriyeti'nin olduğu gibi 42 devletin doğrudan 70'ün üzerinde devletin de dolaylı olarak 1923 öncesi arşivi mahiyetinde bir kurum. 1946'dan 1987 yılına kadar başvekalet umum arşivliğine bağlı beş on personelin çalıştığı, belge ve defterlerin depolarda muhafaza edildiği bir kurum… 1987'de Turgut Özal'ın Başbakanlığı ve Hasan Celal Güzel'in müsteşarlığı döneminde 3056 sayılı kanun hükmünde kararname ile ismi Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ve buna bağlı Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı haline getirildikten sonra tarih, edebiyat, ilahiyat ve sanat tarihi gibi eğitim müktesebatı buna uygun olan beş yüzün üzerinde personelle Osmanlı arşivine ait belge ve defterlerin tasnifine başlandı. Geldiğimiz noktada bu tasnifin yüzde 45'i tamamlandı. Yaklaşık 200 milyon görüntü tasnif edilmeyi bekliyor. “

DİJİTALLEŞTİRME ÇALIŞMALARI

“Son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle birlikte yazma eserler, belgeler ve defterlerin dijitalleştirilmesi çalışmaları da başladı. Geldiğimiz noktada yüzde 35'i dijitalleştirildi. Bu yüzde 35'in yüzde 35'i de internet üzerinden yayınlandı.”

Osmanlı Arşivinde yıllarca sözleşmeli olarak çalışan ve her biri alanlarında uzman personelin sorunları 30 yıllık sorunlar ama son yapılan operasyon kurumun hafızasını yok edecek cinsten…

İŞTE YAŞANANLAR

“1987'den itibaren bu işi yapan personelin istihdam olarak iyi bir statüye oturtulmaması eskiden beri bir sorun. Sözleşmeli personel olarak istihdam edildik ardından bir arşiv kanunu çıkacaktı ama yeni Cumhurbaşkanlığı sistemine kadar bu gerçekleşmedi. Sadece yönetmelik olarak mevzuatta kaldı.

Örnek vermek gerekirse PTT'nin veya Kızılayın, ellerinde 1923 öncesi arşiv malzemesi var. Biz sadece bu kurumlardan rica edebiliyorduk “Bunun Türkiye'deki yeri biziz tasnif edip ilim alemine kazandırmak bizim işimiz” şeklinde rica ediyorduk. PTT'nin genel müdürünün canı isterse veriyordu, istemezse vermiyordu. Şu an PTT kendi arşivini Osmanlı Arşivine devretti ama Kızılay kendi imkanlarıyla çalışmalarına devam ediyor ve eserleri tasnif edip yayınlıyor.

Yurt dışı malzemelerde de aynı durum söz konusu… Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu, Yakın Asya ve Kuzey Afrika'daki Osmanlı arşiv malzemelerinin tasnifi yapılmış değil. Osmanlı Arşivi olarak Kıbrıs ve Makedonya gibi birkaç yerde tüm masrafları Türkiye tarafından karşılanarak faaliyet göstermekte. Bu da sadece bir müdürlükte bulunan belgelerin bir dijital örneğinin bize alınması olarak…

Kurum tarafından büyük başarı olarak ortaya atılan çalışmalar, Osmanlı bakiyesine ait çalışmalar değil lokal olarak birkaç ülke ve birtakım malzemelere yöneliktir. Dijitalleşme için de aynı şey söz konusu. Türkiye'deki yazma eserler arşivleri hepsi dijitalleşti. Hatta bu konuda bu yönde müktesebatı olmayan Nüfus Genel Müdürlüğü dahil Türkiye geneli tüm nüfus defterlerini toplayıp üç ay içerisinde dijitalleştirdi. Ama Osmanlı arşivlerinde gelinen durum yüzde 35 ve bu bir başarı değil. Bizim yurt içindeki malzemeleri dijitalleştirme işini bitirip çoktan yurt dışındakilere yönelmemiz lazımdı.”

BİR GECELİK OPERASYON

“Cumhurbaşkanlığına bağlanma sürecinde 11 nolu KHK'da ilk defa tüm arşivler tek çatı altında toplandı. Teşkilatlanma adına yıllardır yapılması gereken şey gerçekleşmiş oldu. Fakat kanun maddesindeki bir eksiklik dikkat çekti. Türkiye Cumhuriyeti bünyesinde adında Osmanlı olan tek kurum Osmanlı Arşiviydi. Ama yeni KHK ile bu değiştirildi. Bunu yetkililerin dikkatsizliği ve hataları olarak görmek lazım.

Bu zamana kadar çalışan personelin çalışma ortamı ve statüleri daha profesyonel bir şekilde dönüştürülmesi bir gece operasyonu ile Devlet Personel Başkanlığından 253 kişi alakasız kurumlara atandı. Bunun üzerine bu personel basında ve akademik alemdeki ilgililere duyurdu ve basında ve akademik alemde bu konu ciddi bir şekilde tenkit edildi. Bu tenkitler bir baskı oluşturunca personeller havuza çekildi ve tekrar kendi kurumlarına atanmak üzere havuzda bekletiliyor. Bu normal bir süreç şu an için… “

Yetkililer her ne kadar yanlışlık yapılmış deseler de yapılanlar, işlenen süreç ve en önemlisi o kurumun personellerinin söyledikleri ortada bir operasyon olduğunu gösteriyor…

“Şimdi yetkililer, bir yanlışlık olmuş ama sorumlusu biz değiliz ve bu yanlışlığı düzeltiyoruz şeklinde basın açıklamaları yapıyorlar. Ama personeller resmi olarak işlerine başlamış değiller. Hatayı yapan yetkililer basını manipüle etmeye başladılar. Bulundukları makamlar temsil gücünde olduğu için basında çıkan tenkitleri baskı oluşturarak durumu farklı göstermeye çalışıyorlar.

“NURCULARIN OKUYUCU GRUBUNUN OPERASYONU”

Bu hatanın amacı çok belli. Bu Nurcuların Okuyucu olarak bilinen grubunun bir operasyonu… Yeri değiştirilen personel sonrası alınacak personelleri taşeron olarak alacaklardı ve birçok çatlaklar verdiler bu süreçte.”

Yapılan bu atamalara Türk Arşivciler Derneği Başkanlığı da tepki koymuş ve Cumhurbaşkanlığına personelle ilgili bir açıklama yayınlamıştır.

Açıklamada, bu mağduriyetin giderilmesi gerektiği ve personelin statüsü anlamında da yetersiz olan mevcut durumun iyileştirilmesi gerektiği vurgulanıyor... 

BİR OSAMANLI ARŞİVCİSİ SGK'DA NE İŞ YAPACAK?

“30 yılı aşkın bu kurumun bir çalışanıyım alakasız bir kuruma gönderildim. Arşiv kaynaklı 29. Kitabım yayınlandı. Yüzün üzerinde yayınım var. Osmanlı Arşivinde çalışan personeller her biri işlerinde uzman statüsünde olan arkadaşlardır. Ben 31 yılın sonunda kendimi halen ehil görmem… Bulunduğumuz alan ben bu işi biliyorum kompetanıyım demek mümkün değil. Yıllarca burada çalışma yürüten insanları bir gece yapılan bir operasyonla alakası olmayan kurumlara attılar. 30 yıllık Balkanlar araştırmacısını SGK'ya atadılar. Atanan kişiler ilgili kurum müdürlerine biz burada ne yapacağız diyorlar adamlar bunalmaya başlıyor… Ortada planlamalı bir atama söz konusu değil. Rastgele bir gecelik operasyonla yapıldı bu. Zaten kurumu gençleştirmek adı altında birçok sinyal de verdiler.”

Olayları ilk ağızdan dinledikten sonra basında yer alan köşe yazıları ve haberlere yapılan baskılara göz atmakta yarar var. Arşiv personelinin ifadesine göre basın üzerinde ciddi bir baskı var.

“Biz basın mensuplarına veya konunun ilgilisi olan kişilere bu durumu ilettiğimizde maalesef üst düzey bazı yetkililer direkt kendilerini arayarak olayı manipüle ediyorlar.

OPERASYON BİTMEDİ

Bu grubun Osmanlı Arşivi personeline yaptığı operasyon henüz bitmedi. Evet geri adım attılar ve havuzda bekletiyorlar bizi ama bence henüz bitmedi. Bu sefer toplu halde değil çeşitli bahanelerle peyderpey bu operasyonu yapmaya devam edecekler. Uzun bir sürece yayarak ve mobbing uygulayarak yapacaklar bunu.

MÜFETTİŞ GÖREVLENDİRİLMEDİ

Ben gittiğim yerde aynı maaşı alacaktım belki de daha rahat olacaktım ama konu bizim işimiz değil konu devletin bir kurumunun geleceği. Boşaltılan yerlere kendi adamlarını almak istiyorlar. Bir iki Osmanlıca bilmekle olacak iş değil bu…Bu durum da belgelerin güvenliğini riske atıyor.

Ve işin en ilginç tarafı ise bu kadar olay oldu ve bir tane müfettiş görevlendirilmedi. “

Olayın ana hatları bunlar; Peki Osmanlı Arşivinin bu operasyona kurban gitmesini sağlamak ne anlama geliyor?

İşte bunu da Yeni Şafak yazarı Zekeriya Kurşun'un şu sözleri ortaya seriyor…

Elbette bu akıl almaz tasarrufta bulunanlar, bir şeyler düşünmüşler ve bir açıklamaları vardır. Ama unutmayalım ki arşiv milletin hafızası ise arşivin hafızası da uzun zamanda yetişen bu tecrübeli uzmanlardır. Maazallah, “hafıza” da hafızasını kaybederse, varın gerisini siz düşünün.

Zekeriye Kurşun'un yanısıra Resul Tosun, Arslan Tekin, M. Şükrü Hanioğlu, Erhan Afyoncu ve Kerime Yıldız gibi yazarlar da duruma tepki göstermişti. Birçok akademisyen de bu atamalara ve yapılan operasyona bizatihi tepki koymuştu.

Şimdi tekrardan sormak gerekiyor; Osmanlı Arşivine yapılan bu operasyonu önce savunan ardından da hata diyen yetkililer neden hatayı savundu? Öncesinde savunduğunuz atamalar şimdi neden hata olarak basına yansıtıldı? Yaşanan süreçte neden herkesi tatmin edecek açıklıkta bir açıklama yapılmadı? Onca sorun varken neden müfettiş ataması gerçekleşmedi?