İşte Güzelarslan'ın kaleme aldığı o yazı;
Osmanlı Beyliği'nin ilk başkenti olarak bilinen, devletin kurulmasında önemli bir rol alan bugün Bilecik iline bağlı bir ilçe konumunda olan Söğüt, tarihteki rolü ile birlikte Ertuğrul Gazi'nin ve kendisine yakın beylerinin kabirlerinin burada bulunması nedeniyle insanlar tarafından ziyaret edilen küçük şirin bir yerdir.
Bundan 7 yıl önce bir akşam vakti gittiğim ve sadece Ertuğrul Gazi türbesini alaca karanlıkta ziyaret ettiğim Söğüt'e bu kez İstanbul'dan Afyon istikametine gider iken Bilecik civarında ana yoldan Söğüt istikametine saparak yağmur yağışı altında Söğüt'e ulaştım. İlk olarak İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden okul arkadaşım ilçe kaymakamı Ömer Faruk Tuncer'i ziyaret ettim. Hoş sohbeti çerçevesinde Söğüt'ü ve yaptığı çalışmaları konuştuk. Akabinde Ertuğrul Gazi'nin türbesini ziyaret ettim. Anadolu'nun şirin ilçesi Söğüt hakkında edindiğim bilgileri ve gördüklerimi sizler ile paylaşmak için bu yazıyı kaleme almış bulunuyorum.
Eskişehir Çifteler de yerin altından kaynayarak doğan ve Sakarya'nın Karasu ilçesinde Karadeniz'e dökülen ve adını Sakarya ilimizden alan Sakarya Nehri'nin güneyinde etrafı tepelerle çevrili çok derin ve dar bir boğazın ağzında, denizden yaklaşık olarak 650 metre yükseklikte yer alan Söğüt, Bilecik ile Eskişehir arasındaki ana yolun dışında kalmakta ve tâli bir yol ile buraya ulaşılmaktadır. İlçenin isminin nereden geldiği noktasında kesin bir bilgi olmamakla birlikte muhtemelen Söğütgiller ailesinden olan ve genellikle su kenarlarında yetişen bir ağaçtan geldiği zannedilmektedir. İlçenin 1231 yılında Thebasion adını taşıdığı da bilinmektedir. Tarihi kaynaklar incelendiğinde Söğüt'ün bir yerleşim yeri olarak ne zaman ortaya çıktığı kesin olarak bilinmemekle birlikte Eskiçağlarda orduların geçtiği bir güzergâh olarak bilinmektedir. Bölge de M.Ö 700'lerde Bitinyalılar (Bithynia) yaşamıştır. Bu sebeple bu bölgenin adı Bithinya olmuştur. Kelt istilalarını izleyen yıllardan sonra M.Ö. 280 yıllarından itibaren Bithinya bağımsızlığını ilân etmiştir. Yaklaşık M.Ö. 279-74 yılları arasında bağımsızlığını sürdüren Bithinya M.Ö. 73 yılında Roma İmparatorluğunun egemenliğine girmiştir. M.Ö. 63 yılından itibaren de Pontus ile birleşerek Pontus Et Bithinya adıyla Roma'nın bir eyaleti konumuna gelmiştir. Bithinya bölgesi içinde yer alan Söğüt, XIII. yüzyılın ikinci yarısında Türkler tarafından bir yerleşim yeri haline getirilmiştir. Osmanlı tarihçilerinin üzerinde ittifak ederek anlattıkları rivayetlere göre, Oğuzların Kayı aşiretinin beyi olan Ertuğrul Gazi'nin Karacahisar'ı kuşatması sırasındaki gösterdiği üstün başarısı üzerine Selçuklu Sultanı Alâeddin tarafından Ertuğrul Gazi'ye kışlak olarak Bilecik ve Eskişehir arasında verimli bir dere yatağını içinde yer alan Söğüt vadisini ve yaylak olarak da Domaniç dağlarını vermiştir. Ertuğrul Gazi'nin bölgeye yerleştiği dönemde etrafı Bizans toprakları içinde yer alan ve yönetim olarak Bizans'a bağlı Tekfurların yönettiği yerleşim yerleri mevcut idi. Bundan dolayı Kayı boyu sürekli tekfurlar ile savaş halinde olmuş ve Ertuğrul Gazi'nin sürekli Batıyı hedeflemesi ile tekfurların elinde olan kaleler bir bir ellerinden alarak buraları Türk yurdu haline getirmiştir. Söğüt, Osmanlıların tarih sahnesine çıktığı dönemlerde önemli rol oynamıştır. Selçuklu Devleti'nin sınır boylarında bir uç beyi olarak bulunan, Kayı aşiretinin beyi Ertuğrul Gazi'nin idaresindeki Kayı boyuna ev sahipliği yapan Söğüt, daha sonraları Ertuğrul Gazi'nin ölümü üzerine bey olarak seçilen Osman Gazi'nin döneminde kayı boyunun ilk idarî merkezi olmuştur. Zamanla kayı aşireti Marmara'ya doğru ilerledikçe Bursa'nın fethiyle Söğüt ve yöresi eski önemini kaybetmiş, idarî ve siyasî bakımdan arka planda kalmıştır. Ancak Söğüt İstanbul'un fethinden sonra “hac yolu” olarak bilinen meşhur yolun üzerinde bulunduğundan dolayı, İstanbul'dan Anadolu'ya veya hacca gidenler tarafından kullanılan ve burada konaklama yapılarak önemini korumaya çalışmıştır.
Söğüt, Osmanlı döneminde önce Sultanönü sancağının merkezi iken, daha sonraları merkezin Eskişehir'e taşınmasıyla bu sancağa bağlı bucağa dönüşmüştür. 1648 yılında Anadolu vilayeti Bursa sancağının bugünkü Osmaneli ilçesi olan o günkü ismi ile Lefke kazasına bağlı bir bucak haline gelmiştir. Bugün Söğüt'ü anlamlı kılan ve ilçenin insanlar tarafından ziyaret edilmesini sağlayan Osmanlı İmparatorluğunun kurucusu Osman Bey'in babası olan Ertuğrul Gazi'nin türbesinin burada olmasıdır. Burada sadece Ertuğrul Gazi yok. Hanımı Halime Sultan, oğullarından Savcı ve Gündüz Bey, kardeşi Dündar Bey ve kendisine çok yakın beylerinin kabirleri de yer almaktadır. Osman Bey'in babası olan Ertuğrul Gazi tam olarak hangi tarihte ve nerede doğduğu bilinmemekle birlikte bazı tarihi kaynaklara göre 1198 veya 1188 tarihinde dünyaya gelmiştir. Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyuna mensup olan Ertuğrul Gazi, atalarıyla birlikte 9. yüzyılda, yaklaşık 50 bin veya 70 bin civarında hane olmak üzere diğer Oğuz boyları ile beraber Moğol istilasının da etkisiyle Buhara ve Semerkant (Özbekistan) üzerinden Ceyhun nehrini (Amuderya) geçerek Horasan (Türkmenistan) bölgesinin Merv/Mohan şehrine yerleşmişlerdir. 11. yüzyılda ise Selçuklularla birlikte Azerbaycan'ı aşarak bu günkü Ahlat bölgesine gelmişlerdir. Oradan Ertuğrul Gazi liderliğinde kayı boyu Batıya doğru ilerlemeye devam ederek bugünkü Domaniç bölgesine yerleşmişlerdir. O dönemlerde Türkler göçebe hayatı sürmekteydiler. Domaniç ve çevresine yerleşen kayı boyu Söğüt'ü de yurt olarak tutarak bu bölgeye yerleşmiş ve böylece Söğüt kurulacak devletin ilk merkezi haline gelmiştir.
Ertuğrul Gazi, annesi Hayma Ana ve küçük kardeşi Dündar Bey ile birlikte geldiği bu torakları kendilerine yurt edinmişlerdi. Ertuğrul Gazi, yöneticiliği döneminde kayı boyunun nüfusu olukça az idi. Bundan dolayı da barış merkezli, ihtiyatlı ve tedbirli bir siyaset izlemiştir. Ertuğrul Gazi, emri altındaki topraklarda huzur ve güveni sağlamış ve böylece yaşayan halk tarafından çok sevilen ve sayılan bir kişi olmuştur. Söğüt'teki Hıristiyan tebaada yarım asır adaletli bir yönetim yapan Ertuğrul Gazi'yi yürekten sevmiş ve saymıştır. Cömert bir kişiliği olan Ertuğrul Gazi, fakirlere, düşkünlere daima yardım etmiş, diğer Türk beyleri ile de daima istişare halinde olmuştur. Ertuğrul Gazi, 1281 yılında Söğüt'te 93 yaşlarında iken vefat etmiş ve bugünkü türbesinin olduğu yere defnedilmiştir.
Söğüt'te Ertuğrul gazi dışında Osmanlı Devleti'nin kuruluşuna şahitlik etmiş, Şeyh Edebali'nin talebesi Karaman'da doğmuş bir Türk bilgini olan Dursun Fakıh'ın da türbesi bulunmaktadır. Tefsir, hadis, fıkıh ilimlerine hâkim olan Dursun Fakıh kadılık, imamlık ve hatiplik yaparak Osmanlı Devleti'nin ilk imam-hatibi ve ilk kadısı olma şerefini de elde etmiştir. “Gazavetname” isimli bir eseri bulunan Dursun Fakıh Anadolu'da milli kültür birliğinin oluşmasında büyük hizmetleri olmuştur. 1327 yılında vefat eden Dursun Fakıh Şeyh Edebali'nin kızı ile evlenerek onun damadı, Osman Gazi ile de bacanak olmuştur.
Söğüt ve çevresi 1. Dünya Savaşı sonrasında imzalanan Mondros Mütarekesi sonrasında bir süre Yunan işgalinde kalmıştır. Yunan işgalleri sırasında Söğüt yakılmış, Ertuğrul Gazi'nin türbesi kurşunlanarak tahrip edilmiştir. Bugün türbenin kepenklerindeki delikler bu mezalimin kalıntılarıdır. Türbeyi ziyaret ettiğinizde Yunanlıların yaptığı bu saldırıları dan kalan, türbenin duvar ve pencerelerindeki kurşun izlerini görebilirsiniz.
Bilecik'in Söğüt ilçesinde her yıl eylül ayının 2. haftası pazar günleri Ertuğrul Gazi'yi anma törenleri yapılmaktadır. Söğüt'e yapılacak gezi için bu dönem en ideal zamandır.