Osmanlı'nın belleği kütüphaneler
İstanbul’da ilk basımevi 1729'da kuruluyor. Batıda 1.5 milyon kitap basılırken Osmanlı son dönemde kütüphanecilikle bu açığı kapatmaya çalışmıştır

Oluşturma Tarihi: 2021-04-06 00:03:18

Güncelleme Tarihi: 2021-04-06 00:03:18

Osmanlı'ya kitap çok erken dönemde girmedi. Dini yayınlar dışında ekonomik, sosyo kültürel ve bilhassa sanatsal tarzda kitapların yaygınlık kazanması ise zaman almıştır.

Osmanlının son dönemlerinde başta padişahların hassas tutumu kitap ve kütüphane kavramını daha ön plana çıkarmıştır. Cumhuriyet seferberliği ile birlikte kitap ve kütüphanecilik de farklı bir boyut kazanıyor.
Türkiye'deki kütüphaneciliğin yolculuğu ise çok farklı tarihi misyon ortaya koyuyor

Padişahlar kitap basımına nasıl yaklaştı?

1493'te İspanya'dan Osmanlı'ya göç eden Yahudiler kendi basımevlerini II. Beyazıt döneminde kurmuşlar, 1567'de Ermeniler, 1610'da Maruni Araplar, 1627 yılında da Rumlar kendi basımevlerini kurma yolunda Yahudileri izlemişlerdır.
Osmanlı padişahlarının basımevleriyle ilgili tutumu genellikle değişkenlik göstermektedir. Fatih, genelde basımevlerine karşı ilgisiz olup, basımevlerinin imparatorluk sınırları içinde olmasını sakıncalı bulmuştur. II. Beyazıt ile I. Selim'in sakıncanın tehlikeli boyutlara dönüşebileceğini düşünüp, basımevlerini yasaklamıştır. Ancak yasaklar İslam dinine ilişkin kitapların yayınlanmasıyla ilgilidir.

Batıda 1.5 milyon kitap basılırken...

İstanbul'da ilk Türk basımevinin çalıştığı tarih olan 1729'a kadar batı dünyasında bir buçuk milyon kitap basılmış, bir milyar 400 milyon kitap dağıtılmıştır.1729-1842 arasında Osmanlı Devletinde basılan kitap sayısı 536'dır. Oysa yalnızca 16. yüzyılda Avrupa'da Türkiye ve Türkler üzerine çıkan yayınların sayısı 2.463'tür.
1844 sayımına göre Osmanlı Devleti nüfusu 35 milyon bunun da 21 milyonu müslüman. Bin kişi başına düşen kitap sayısı 0,025.

5O yılda 3 bin 74 kitap basılmış

1729-1875 arasında Osmanlı Devletinde basılan kitap sayısı 3.074'tür. Oysa yalnızca 16. yüzyılda Avrupa'da Türkiye ve Türkler üzerine çıkan yayınların sayısı 2.463'tür. Avrupa'da 19. yüzyılın sonuna kadar basılan kitap sayısı 10 milyondan fazlaydı.

KÜTÜPHANELERİN TARİHE ŞAHİTLİĞİ

Kitaplar rutubetlenmesin diye bodrum yapılmış

Sultan III. Ahmed Kütüphanesi (Enderun Kütüphanesi), Topkapı Sarayı Müzesi üçüncü avlusunda, Arz Odası'nın arkasında.Cami ve kasırlarda kitap dolapları yerine müstakil kütüphane binası kurmanın tercih edildiği Lale Devri'nde Sultan III. Ahmed, Saray-ı Cedid-i Amire (Topkapı Sarayı) denilen Yenisaray'daki dağınık kitapları bir yerde toplamayı uygun bulmuş bunun üzerine II. Selim'in bakımsız bir halde olan köşkünü yıktırıp yerine kendi adıyla anılan veya Enderun Kütüphanesi denilen yeni bir kütüphane binası yaptırmış.
Yapımına 17 Şubat 1719'da başlanmış, 23 Kasım 1719'da törenle açılmış. İçindeki kitapların rutubetten zarar görmemesi için Türk kütüphane mimarisinde dikkat edilen bir özellik burada da uygulanarak binanın altında pencereli yüksek bir bodrum yapılmış, ayrıca etrafının açık olmasına itina gösterilmiştir.

Ayasofya'daki açılış müfessirlerin dersiyle başladı

Ayasofya Kütüphanesi, Ayasofya Camisi içinde Sultan I. Mahmud tarafından kurulmuştur. Kütüphanenin vakfiyesi Ocak 1740'ta hazırlanmış, açılış merasimi ise 21 Nisan 1740 tarihinde yapılmıştır. I. Mahmud'un da hazır bulunduğu bu merasimde kütüphane muhaddis ve müfessirleri tarafından birer açılış dersi verilmiştir.Kütüphane, mimarisi ve zengin koleksiyonuyla dikkati çekmektedir.

Hüsrev Paşa 1015 cilt kitap bağışladı

II. Mahmud ve Abdülmecid dönemlerinin önde gelen devlet adamlarından olan Hüsrev Paşa'nın Eyüp Bostan İskelesi'nde inşa ettirdiği Hüsrev Paşa Kütüphanesi 1839 yılından itibaren kütüphane olarak kullanılmaktadır.Kütüphanenin vakfiyesi 13 Mayıs 1854 tarihinde düzenlenmiş olup kitapların üzerindeki vakıf mührü 1855 yılını göstermektedir.
Kütüphanenin vakfiyesinde yer aldığı üzere, Hüsrev Paşa kütüphaneye 1015 cilt kitap bağışlamıştır.

Müstakil kütüphanenin ilk örneklerinden

Köprülü Kütüphanesi müstakil kütüphanelerin ilk örneklerinden birisi İstanbul, Köprülü Kütüphanesi. Kütüphanenin de içinde bulunduğu külliyeyi yaptırmak isteyen Köprülü Mehmed Paşa, külliye tamamlanmadan vefat edince oğulları Fazıl Ahmed Paşa ve Fazıl Mustafa Paşa tarafından kütüphaneye son hali verilmiştir.Fâzıl Mustafa Paşa'nın 1678 tarihinde hazırlattığı vakfiyesinde kütüphaneye mahsus bir personel kadrosunun tahsis edildiği ve üç hafızıkütüp (kütüphane memuru), bir mücellit (kitap ciltlerini yapan kimse) ve bir bevvaptan (mahalle mekteplerinde çocukları evlerine götürüp getiren kişi) meydana gelen bu kadroya, devrine göre oldukça tatmin edici bir ücret ödendiği tespit edilmiştir.

 Her gittiği yerden kitap toplamış

1699-1700 yılında Şeyhülislâm Seyyid Feyzullah Efendi tarafından dârülhadis olarak yaptırılan bina Feyziye Dârülhadisi yanında Feyziye Medresesi adlarıyla da anılmıştır.İnşa tarihinden bu yana çeşitli tamirler görmüş olan yapı, 1894'teki İstanbul depremi ve daha sonra Fatih yangınında hasar görünce Evkaf Nâzırı Şeyhülislâm Mustafa Hayri Efendi'nin gayretleriyle tamir ettirilmiş ve Feyzullah Efendi'nin vakfettiği kitaplar Evkaf Nezareti'nce koruma altına alınmıştır.
Mezkur bina, Osmanlı coğrafyasının çeşitli bölgelerinde vazifesi gereği dolaşmış ve her gittiği yerde kitap toplamış olan Ali Emiri Efendi tarafından 17 Nisan 1916 günü yapılan bir törenle ismini kendisinin verdiği Millet Kütüphanesi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ali Emiri Efendi, içinde Osmanlı tarihleri, padişah divanları, şuara tezkireleri ve fermanlar bulunan, çoğu nadir ve tek nüsha olan 16.000 cilt kitabını kütüphaneye bağışlamıştır. Kütüphane günümüzde Millet Yazma Eser Kütüphanesi olarak hizmete devam etmekte.

Yabancı seyyahların ilgi odağı

III. Osman ve III. Mustafa devirlerinde sadrazamlık yapan İstanbul, Râgıb Mehmed Paşa, devlet adamlığı yanında şairliği ve farklı konularda yazdığı eserleriyle tanınmaktadır.
Konağında zengin bir kütüphanesi ve kitaplarının bakımıyla görevli bir yardımcısı bulunan Râgıb Paşa'nın, ölümünden bir yıl önce yaptırmaya başladığı mektep, kütüphane ve şadırvan, 1763 yılında tamamlanarak hizmete açılmıştır. Râgıb Paşa Kütüphanesi, gerek mimarisi gerek kitap deposu ve okuma salonu dolayısıyla İstanbul'u ziyaret eden yabancı seyyahların ilgisini çekmiş ve bazı seyahatnâmelerde kütüphanenin gravürleri yer almıştır.

25.000 kuruş harcanarak yapıldı

Kayseri, Raşid Efendi Kütüphanesi,I.Abdulhamid ve III. Selim döneminin tanınmış devlet adamlarından Mehmet Raşid Efendi'nin, amcası Koca Ağa'nın nezaretinde Kayseri'nin fetih camisi olarak da bilinen Cami-i Kebir'in avlusuna yaptırdığı kütüphane binası 1796 yılında tamamlanmıştır.Mehmed Râşid Efendi, 25.000 kuruş sarf ettiği kütüphaneye 925 cilt elyazması ve 18 cilt İbrahim Müteferrika basması olmak üzere 943 cilt kıymetli kitap vakfetmiştir. Bu kitapların hepsi de ciltli olup özel kılıflar içerisine konulmuştur. Kitapların muhtelif yerleri vâkıfın mührü ile mühürlenmiştir. Kuruluşundan günümüze Kütüphane hizmeti dışında farklı bir amaçla kullanılmayan bina kullanıcılarına hizmet vermeye devam etmektedir.

Konya'nın manevi havası kütüphane için uygun bulundu

Konya Yusuf Ağa Kütüphanesi, Osmanlı döneminde çeşitli bölgelerde yaptırılan kütüphanelerin çoğunu, o bölgede doğup büyümüş ya da orada bir müddet vazife yapmış kimseler tesis etmiştir. Konya'da 1795 yılında Yusuf Ağa tarafından kurulan kütüphane ise bu konudaki birkaç istisnadan biridir.Giritli fakir bir aileden gelen ve III. Selim'in annesi Mihrişah Sultan'a kethüdalık yapan, baruthane nâzırlığı, darphane eminliği gibi görevlerde bulunan Yusuf Ağa, bir kütüphane ve medrese inşa etmek istediğinde bunun için en çok ihtiyaç duyulan bölgeyi araştırmış ve Konya'da karar kılmıştır. Burayı seçmesinin sebebi, kütüphane vakfiyesinin giriş bölümünde "Eskiden beri ilim ve ulema merkezi olan Konya'da talebelerin kitap bulmakta güçlük çekmesi ve şehrin manevi bir havasının olması." olarak ifade edilmektedir.