Sabahattin Ali'nin kızı: Babam, 'Kürk Mantolu Madonna'yı beğenmezdi
Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali, babasının en çok satan kitabıyla ilgili, 'Babam Kürk Mantolu Madonna’yı beğenmezdi' dedi.

Oluşturma Tarihi: 2023-10-01 17:35:47

Güncelleme Tarihi: 2023-10-01 17:41:53

Hürriyet gazetesinden Zeynep Bilgehan'a konuşan Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna gibi eserlerin sahibi Sabahattin Ali'nin kızı müzisyen Prof. Filiz Ali babasını anlattı.

85 yaşındaki Prof. Filiz Ali, 11 yaşında babasını kaybettikten sonra yaşadıklarını anlattı...

"TİPİK BİR OSMANLI KARIŞIMIYIM"

Filiz Ali, 1937 yılında gazeteci-yazar Sabahattin Ali ile Aliye Hanım'ın tek çocuğu olarak İstanbul'da dünyaya geliyor. Filiz Hanım, “Tipik bir Osmanlı karışımı” diye başlıyor anlatmaya: “Ailede Rumeli göçmenleri, Kafkasya'dan gelenler, Çerkezlik var, bir yan da Trabzon'un Of ilçesinden… Babam, yazdıkları sebebiyle girdiği cezaevinden 1933'te çıkıyor. ‘Sakıncalı' olduğundan bir türlü iş bulamıyor. O zamanın, Cumhuriyet'in bir aklı var; her ne kadar bu genç adamın düşüncelerinden memnun değilse de değerini yadsıyamıyorlar. Babam da inatçı. Onu Almanya'ya gönderdiklerinden ‘Devlete borcumu ödemek istiyorum. Bana iş verin' diyor. Sonunda Musiki Muallim Mektebi'nde Almanca hocası oluyor. 1935'te annemle evlenip Ankara'ya geliyorlar.”
Sene 1959/Ankara Sanatseverler Lokali-Sene 1940/Babasının kitaplığının önünde.

AYHAN TEYZE BİR ANDA KONTES OLDU

Ali daha çocukluktan müzikle haşır neşir oluyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında hep radyo açık. Haber aralarında senfoniler çalınıyor, müzisyenlerin hayatını dinliyor. Babasıyla rutinleri var; meşhur restoran Karpiç'e öğle yemeğine gidiyorlar. Burada valsler çalan müzisyenlerin müdavim dinleyicisi küçük Filiz; sık sık istek parça gönderiyor. Babası modern Türk operasının kurucularından Carl Ebert'in çevirmeni; operada da vakit geçiriyor. Ali, “Mozart'ın Figarosu'nun provasını izledikten sonra opera sanatçısı olmaya karar vermiştim çünkü kostümlere mest olmuştum” diye anlatıyor: “Perukalar, kabarık etekler… Ayhan Teyze kontes olup aryalar söylüyor. Sonra kostümü çıkarıp yeniden Ayhan Teyze oluyor!”

Sene 1938/Aliye ve Sabahattin Ali ile bir yaşındaki Filiz... Sene 1940'lar/Baba-kız

İSMET İNÖNÜ İLE AYNI KONSERDE

Ankara Devlet Konservatuvarı Orkestrası'nın konserlerini de aksatmıyorlar. Ali, “O konserlere İsmet İnönü ve Mevhibe Hanım gelirdi. Cumhurbaşkanı gelince mecbur milletvekilleri de geliyordu. Bu şekilde bir klasik müzik dinleyicisi yetiştirdi” diyor. Burada bir noktaya dikkat çekiyor: “Klasik müziği ‘sevdirtemezsin.' Önce sunarsın. Belki birdenbire bir aşk olmaz ama bir alışkanlık doğar. O alışkanlıkla seversin. Canlı konser de çok önemlidir; müziği yapanlarla aynı mekânda onları seyretmek...” Kendisi de babasının dostlarından Roji Sabo'nun öğrencisi olarak piyanoya başlıyor. Ali, “İki elle, birbirine benzemeyen notaları aynı anda görüp çalabilmeyi öğrenmek çok gizemliydi” diyor.

1947 YILINDA HAPİSTEN ÇIKTIKTAN SONRA ÖLDÜRÜLDÜ

1940'ların sonuna doğru zor günler başlıyor. Babası Sabahattin Ali, Aziz Nesin ile çıkardığı Marko Paşa'da yayınlanan yazılar nedeniyle 1947 yılında cezaevine giriyor. Eşi Aliye Hanım'a yolladığı mektupta “Her şey düzelir, Filiz üzülmesin” diye yazıyor. Ancak işler düzelmiyor... 1947'de cezaevinden çıkıyor. Resmi kayıtlara göre 1948'de yurtdışına kaçmak için çıktığı yolculukta Istranca dağlarında kendisini Bulgaristan'a geçirmek için anlaştığı Ali Ertekin tarafından öldürülüyor. Filiz Hanım, o dönemi şöyle anlatıyor: “Çok mutlu bir çocukluk yaşadım. Bu dünya birdenbire yok oldu. Maddi açıdan da kötüydü. Babam, benim ilkokuldan mezun olduğum yıl kayboldu. Ankara Kız Lisesi'ne yazılmıştım. O yılın aralık ayında ölüm haberi geldi. Annem ve dostlar ‘Ne olacak Filiz'in hali?' diye konuştular. Parasız bir yatılı okulda okumam gerekiyordu. Besteci Necil Kazım Akses'in tavsiyesiyle sınava girdim, parasız yatılı konservatuvarı kazandım.”

FULBRİGHT BURSUYLA AMERİKA YILLARI

Sene 1950'ler… Her yerde Amerika etkisi var. Kendi imkânlarıyla İngilizce öğreniyor. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın Amerikalı şefinin yönlendirmesiyle Fulbright bursunu kazanıyor ve 1959'da Boston'a gidiyor. Amerika yıllarını şöyle anlatıyor: “Türkiye'de o zamanlar Sabahattin Ali'nin kızı olmak çok müthiş bir şey değildi. Amerika'da müzik açısından hiç yabancılık çekmedim çünkü Ankara'da çok iyi eğitim almışız. Sosyal açıdan da çok daha rahata erdim. Çok samimi insanlardı. Ortak arkadaşlar vesilesiyle Joan Baez'le tanıştık. Onlar dünyanın her yerindeki sorunlarla ilgilenirlerdi. Beni de Türkiye'den gelmiş, hafif gariban piyanist bir kız olarak benimsediler. Baez, Harvard Cafe'de ilk sahneye çıktığı gün beraberdik. Amerika'daki iyi insanlardan karşılıksız insanlık, ‘sevgi nasıl olur'u öğrendim.”

YENİ DÜNYADAN HALK ŞARKILARI

Ali, Amerika'da üç yıl kaldı. Türkiye yıllarında da merak sardığı çağdaş müzik üzerine eğitimini tamamladı. Dönüşte bir süre konservatuvarda ‘mecburi hizmet' yaptı; bale öğrencilerine piyano öğretti. Aynı zamanda bir meslektaşıyla konserler vermeye başladı. ‘Sabahattin Ali'nin kızı Filiz'in, ‘Filiz Ali' olarak tanınması Ankara Radyosu'nda başladığı “Yeni Dünya'dan Halk Şarkıları” isimli programlarla oldu. Ali devam ediyor: “Amerika'dan plaklar getirmiştim; Joan Baez, Pete Seeger, Bob Dylan plakları. Radyoda ilk defa folk müzikle program yapıldığından çok popüler oldum. Seneler sonra ODTÜ mezunu mimar ve mühendisler bana ‘Sınavlara sizin programınızla hazırlanırdık!' diye anlatıyorlar. 25-26 yaşlarındaydım. Sonra evlenip 1965'te İstanbul'a geldim.”

1940/Babasının kitaplığının önünde...

BABAM VE MÜZİK

“Babamın hikâye ve romanlarında müzik çok vardır. Pek çok kişinin dikkatini çekmez ama Kuyucaklı Yusuf'ta, Edremit'te eşraf kadınlarının buluşmasında ud çalınır, şarkı söylenir. Kürk Mantolu Madonna'da Maria hem keman çalar hem şarkı söyler. İçimizdeki Şeytan'da Macide piyanisttir.”

"BEĞENMEDİĞİ KÜRK MANTOLU MADONNA EN ÇOK SATAN OLDU"

Sabahattin Ali'nin ‘Kürk Mantolu Madonna' eseri bugün, son yılların en popüler kitaplarından... Filiz Hanım diyor ki: “1948'ten 1965'e kadar babamın hiçbir kitabı basılmıyor. Unutturulmak isteniyor. Çok satması 2000'lerden sonra Yapı Kredi Yayınları'nın kitapları çıkarmasıyla oldu; anılar, makaleler, mektuplar da külliyat olarak yayınladı. Epey ilgi de çekti. Sabahattin Ali'nin ölümü, esrarı hiçbir zaman çözülmemiş bir suikast olması merak çekiyor. Onu hiç bilmemiş olan bir jenerasyon yeniden tanıdı. Hak yerini buldu... Ne enteresan; babam aslında İçimizdeki Şeytan'ı daha popüler roman olarak düşünmüş. Halbuki yıllar sonra beğenmediği, sipariş üzerine yazdığı Kürk Mantolu Madonna en çok satan kitabı oldu.”

Hürriyet