Şair İsmail Uyaroğlu, "Antolojilerde yapılan hırsızlık, yağma. Bilindiği gibi telif yasası çıktığından beri izin alınıyor yazarlardan, şairlerden. Ama hâlâ izin almadan, sözlü izne bile gerek duymadan emek hırsızlığına devam edenler var" diyerek tepkisini dile getirdi.
Uyaroğlu, “Samimi duygularımdır: Yılgınım. Bezginim. Hak hukuk ve adalet duygusunun, ahlakın yalnız toplumsal yaşamda değil, edebiyatta, bu soylu alanda, öyle olması gereken bu kurtarılmış vadide bile hiçbir öneminin kalmadığını görmenin yılgınlığı, bezginliği bu.” dedi.
İsmail Uyaroğlu'nun ‘oggito.com'da yayımlanan, “Ahlaksızlık kol geziyor” başlıklı yazısı şöyle:
Çürüyor edebiyat, ahlaken çürüyor. Özellikle internetin yaygınlaşmasıyla ayyuka çıktı ahlaksızlık. Arkadaş gruplarında (nasıl bir arkadaşlıksa, melanet arkadaşlığı olsa gerek) bir araya geliniyor; her türlü dedikodu, yalan, iftirayla insanlar kesilip biçiliyor. Büyük bir iştahla. Ne yazarlık namusu, ne dürüstlük, ne mertlik... Hak getire. Öylesine bayağılaşıyor, seviyesizleşiyorlar ki insanın midesi bulanıyor. Bunlar nasıl yazar, şair der okuyan. Bir yandan ahlakı, hakkı hukuku, adaleti, iyiliği, sevgiyi (ve daha ne varsa) savunuyor, bir yandan savunduklarının tam tersini yapıyor, oralarda her türlü melaneti işliyorlar, kin ve nefret kusuyorlar.
(Edep adap sahiplerini ayrı tutuyorum, ama çoğunluk ‘melun'larda.) Kişilikleri ikiye yarılmış gibi. Şizofrenik bir yapı. Ruhen sakat olanlar yapar ancak bunu. Hem Yunus, Kafka, Nâzım falan oku (okuyorlarsa tabii, gözleriyle değil yürekleriyle okuyorlarsa), hem her türlü namussuzluğu, ahlaksızlığı yap... Bu gibiler yüzünden (öyle çoklar ki) kirli, boğucu bir atmosfer kapladı edebiyatın göğünü. Maviliği yitti ve gitgide kararıyor. Her gün biraz daha zehirleniyor hava.
Ama bu değil yazımızın konusu, az sonra anlatacağım bir kalpazanlık için araştırma yaparken, (a)sosyal medyadaki daha önceden de bildiğim rezilliğin aynen devam ettiğini görünce -o ‘âlem'in dışında biri olarak- umutsuzluğa kapılıp değinmekten kendimi alamadım. Konumuz bir başka ahlaksızlık; antolojilerde yapılan hırsızlık, yağma. Bilindiği gibi telif yasası çıktığından beri izin alınıyor yazarlardan, şairlerden. Ama hâlâ izin almadan, yazılı izni geçtim, bir zahmet telefon edip sözlü izne bile gerek duymadan emek hırsızlığına devam edenler var. Yukarıda sözünü ettiğim internet ‘tip'lerinden biri (evet, böyle bir intsan türü oluştu), oralarda kendisi gibi olanlarla dedikodu yapıp gıyabında başkalarını çekiştirirken (75 yaşındaymış), bir yandan da hırsızlama antolojiler düzenliyormuş. Gugıl'da kim olduğuna bakarken gördüm, onlarca antoloji hazırlamış. Bir de yayınevi kurmuş kendine, bas babam bas. Adı Hüseyin Cahit Kerse. Yayınevinin adı da önce Akdeniz, sonra Simge. Ancak bir bölümüne bakabildim ‘eser'lerinin. Başa çıkılacak gibi değil. Aynı konuda, başka başka adlarla basılmış bir sürü antoloji. Üçünün adı şöyle örneğin: Unutulmayan 100 Aşk Şiiri, Unutulmayan Aşk Şiirleri Antolojisi, Unutulmayan Aşk ve Sevda Şiirleri Antolojisi. Bitmedi, devamı var: Türk ve Dünya Edebiyatında Sevda Antolojisi, Sevgililer İçin Aşk Defteri, Sevenler İçin Sevgi Defteri... (Kendi sitesinden alınmıştır.) Yalnız sevgi, aşk değil yağmaladığı; aklınıza gelebilecek her konuda “seçki” yayınlamış: Yalnızlık, mitoloji, felsefe, erotizm, kadın, ayrılık, özlem, melankoli, yaşam, hüzün, umut, çocukluk, dostluk vb. vb. vb. (Öbür onlarca antolojinin dışında, ayrıca tam 42 tane de böyle seçkin “seçki” var listesinde.) Yağma Hasan'ın böreği... Bu ne böyle demeyin, sevginin, aşkın ve okuru (t)avlayacak bilumum konunun cılkını çıkarmış ama aslında çok ciddi yayınevi. Örneğin şöyle kitaplar da yayınlıyor: Temel Fıkraları ve Bilmeceleri, Burçlar ve Kişiliğiniz (Haz. Cansever Eyüboğlu takma adıyla Hüseyin Cahit Kerse. Kendisi belirtiyor bunun takma adı olduğunu.) Bazıları birkaç baskı yapmış antolojilerin. Çağdaş Türk Edebiyatında Unutulmayan Şiirler Antolojisi, 13. baskısını idrak etmiş örneğin. Tatlı para... Devleti hortumlayanlardan ne farkı var bu zatın, o da edebiyatı hortumluyor... Bulabildiğim kadarıyla bu ‘eser'lerin 15'ten fazlasında da (yarısına bakabildim daha) benim şiirlerimi almış. Hiç haberim yok. Birinde bile izin istemedi. (Kimseden de istediğini sanmıyorum. Ondan bundan çal çırp ve köşeyi dön.) Kırk yıl önce kurmuş tezgâhı. 80'lerde benim bir şiirim, fonda bir fotoğrafla, kartpostal şeklinde satılıyordu. Benim haberim yok tabii böyle bir şeyden. Kimse arayıp izin almadı. Meğer bu açıkgözmüş o kartpostalın mucidi. Kendisi söylüyor bir arkadaşına, marifet yapmış gibi. Gerçekte yaptığı hırsızlığı itiraf ettiğinin farkında değil. Öyle de akıllı(!) yani. Utanma, sıkılma da yok. Antolojilerinde işlediği suçu yüzüne vurduğunda, gayet pişkin “Daha önce başkalarına niye ses çıkarmadın, aklın yeni mi başına geldi” diyor. Şu savunmadaki zekâya bakın. Dedim ya çok akıllı. Güler misin, ağlar mısın? Ve devam ediyor: Antolojilerine alarak bana iyilik yaptığına pişman olmuş. Meğer hayır yapıyormuş beyefendi de biz takdir edememişiz. Ben de pek nankörüm, aslında minnet duymam gerekir lütfedip şiirlerimi çaldığı için.
Bir de arkadaşı var bu hayırseverin. Aynı mesleği icra ediyorlar. Meslek malum, tekrar etmeyeyim, ‘hır'la başlıyor. Onunla da yeni müşerref oldum. (Sağ olsun, Gugıl cini sayesinde. Ekrana dokunmanla “Lebbeyk” diye çıkıyor karşına.) Adı Hasan Aktaş. Yayınevinin adı da Yort Savul. O da arkadaşı gibi antolojiler hazırlayıp yayınlıyor. Bir ikisinin adı şöyle: Çağdaş Türk Şiirinde Hayvanlar Âlemi, Çağdaş Türk Şiirinde Bitkiler Âlemi, Ç.T.Ş. Kozmik Âlem, Ç.T.Ş. Tip ve Karakterler, Türk Şiirinde Kuşlar... Ve böyle devam edip gidiyor. Uydur uydur, yayınla. Onda da ‘imalat' aynı usul üzre yapılıyor: İzin mizin almadan, direkt emek gaspı! (Bu arkadaşa bir uyarıda bulunmak isterim; yayınevinin adını “Yort Savul” koymuşsun, Ece Ayhan duymasın, mezarından kalkıp sopayla kovalar seni.)
Ama bilsinler ki yazıyla bırakmayacağım bunu. Haklarında dava açacağım. Ancak görünen o ki böyle hırsızlığı meslek edinmiş kişilerin tek tük davalarla yazarlara, şairlere saygısızlıktan, edebiyat talanından vazgeçecekleri yok (bedavadan çok tatlı paralar kazanıyorlar çünkü); izin alınmadan şiiri kullanılan herkes emeğine, şiirin, edebiyatın saygınlığına sahip çıkıp mahkemeye verecek ki akılları başlarına gelsin. Yok öyle ‘ham hum şaralop'!
Kaynak: oggito.com