Eski Hint-İran mistik kültürlerinin izlerini taşıyan Horasan ve Maveraünnehir bölgelerinde gelişen ve ilk kez IX. yüzyılda Nişabur'da ortaya çıkan Melâmîliğin temelinde mal biriktirmemek, fakir olmak, iyiliği gizlemek, kötülüğü açığa vurmak, ilim ve amelle övünmemek anlayışları yatar. Tüm bu nitelikleri yansıtır şekilde dış görünüşe ve süslemeye önem vermedikleri gibi, halkın içinde halktan kişiler olarak göründükleri ve gönüllerindeki halleri gizli tuttukları bilinmektedir.
"Tanrıya en yakın gönül"
Ezgi Tekin Arıcı ve Cenk Güray'ın "Melamilik" ile ilgili çalışmasında şunlara vurgu yapılıyor: Melâmîlere göre Tanrı'ya en yakın yol “gönül”dür.
Bu nedenle bu yolun yolcusu olabilmenin koşulu, öncelikle insanın kendisindeki gurur ve şehveti kırması ve diğer insanları hoş görmesi olarak kabul edilir. Melâmîlik, ağır bir zühd hayatına, halvete ve riyaza dayanan tasavvuf anlayışına tepki olarak doğan, engin bir vecd ve ilahi zevki öne çıkaran bir inanç sistemidir. Melâmîlerin, kalbin ve bütün uzuvların icra ettiği bir zikir aracılığıyla her an Tanrı'yla bir olmak, vahdet sırrını bilmek olarak tanımladıkları “daim zikir”i ön plana çıkardıklarını belirtmektedir. Melâmîler, sûfîlerin vecd ve tevacüd halinde ortaya koydukları raks ve sema gibi halleri doğru bulmazlar. Zikirle vecde gelip bağırıp çağırmayla kendini göstermeye çalışmazlar.
Esnaf arasında gelişmiştir
Bu durum, onların benliklerini ön plana çıkarmaktan kaçınan tutumlarıyla ve ibadetlerini içsel olarak yapmalarıyla örtüşen bir davranıştır. Nitekim sema ve raks gibi haller, dışarıdan gözlemlenebilen ve dikkat çeken bir ibadet biçimi olarak, Melâmîliğin yukarıda sayılan özellikleriyle ters düşmektedir.
Aynı zamanda, fikir, bir neşve olarak da kabul edilen Melâmîlik, “Horasan Erenleri” tabiriyle ifade edilen Horasan merkezli tasavvuf anlayışının da temel eğilimidir.
Melâmetîlik Abbasiler arasında esnaf kesimi arasında doğup gelişen güçlü bir mistik akım olması bakımından Ahilik teşkilatıyla da ilişkilendirilmektedir. Melâmîlik, daha sonraları XV. yüzyılda Hacı Bayram Veli'nin halifesi Ömer Sikkini ile birlikte, Bayramîlik içerisinde Bayramî Melâmîliği şekline bürünerek etkilerini sürdürmüştür.
Horasan ekolü
Horasan ekolünün fikirlerini yansıtan Melâmîlik akımı, sistemli bir tarikattan çok bir meşrep olarak değerlendirilse de pek çok tarikatın teşekkül sürecinde onlara nüfuz ederek düşünce biçimlerini etkilemiş, yeni akımların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Gölpınarlı'nın da belirttiği gibi, Melâmîlikten doğan tarikatlar zikir (esma) yolunu tutan tarikatlardan ayrılan, aşk ve cezbe yoluyla Tanrı'ya ulaşılacağını savunan Abdallar, Kalenderîler, Haydarîler, Câmîler, Bektaşîler ve Mevlevîlerdir. Bu tarikatlar Melâmîlikten doğmakla beraber, giyim kuşam özellikleri bakımından birbirine benzemeleriyle dikkat çekmektedir. Ancak XVII. yüzyıldan itibaren Bektaşîlikle kaynaşan bu gruplar ayrı birer zümre olmaktan çıkmışlardır