Eski İzmir kenti (Smyrna) körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kuruldu. Son yüzyıllar boyunca Meles Irmağı Sipvlos (Yamanlar) Dağı'ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü Bornova ovası oluştu ve yarım adacık bir tepe haline dönüştü.
Batı Anadolu kıyılarındaki ilk yerleşimler genelde, ki bunlar Troya Savaşlarından sonra kurulan Aiol, İon ve Dor kökenlidir, küçük yarımadalar üzerinde kurulmuştur. Bunlar; Çandarlı, Foça, İzmir, Klazomenai, Miletos ve İasos gibi yerleşimlerdir. Eski İzmir yerleşimi yaklaşık 3000 yıl boyunca bu yarımada üzerinde yer aldı. M.Ö. 4. yüzyılın ikinci yarısında büyük nüfus artışı yüzünden bugünkü Kadifekale eteklerine taşındı.
İzmir kelimesi eski İon lehçesinde Smurne, Attika (Atina) lehçesinde ise Smryna diye yazılırdı. Bugünkü Hellenler bu kentin adını Smirni biçiminde telaffuz etmekte, Gerçi son yıllarda Antik Efes kenti civarında da bu adla anılan bir köy yerleşimi izlerine rastlanmıştır. Olasılıkla İzmir'den Efes'e giden bir kısım Amazon kraliçelerinin adını yerleştikleri köye de koydukları düşünülmektedir ki bununla ilgili bilgilere eski Yunanistan'daki kaynaklarda da rastlanmaktadır. Ancak Smyrna sözcüğü Yunanca değildir, Ege Bölgesindeki birçok yerleşim adı gibi Anadolu kökenlidir. M.Ö. 2000 yılının başlarına ait Kayseri Kültece yerleşiminde ele geçen bazı tablet metinlerinde Tismurna adına rastlanmaktadır. Tismurna'daki `ti' bir ön ek olup büyük olasılıkla bir kişi ya da bir yer adını belirtmektedir. Hellenler ya da Bayraklı höyüğünü mesken tutanlar bu ön eki atıp kente 'Smurna' demişlerdir. Kentin adı olasılıkla M.Ö. 3000 ile M.Ö. 1800 yılları arasında Smurnu olarak anılıyordu.
Antik dünyanın kültür merkezi
Bilindiği gibi M.Ö. 6. Yüzyılın ilk yarısında o zamanki antik dünyanın kültür merkezi Batı Anadolu idi. Özellikle Miletos'a tarihte ilk defa batıl inançlardan ve her çeşit din etkisinden kurtulmuş, özgür düşünceye dayalı bilimsel araştırmalar başlamıştı. Doğu dünyasının zengin bilgi ve deneyim hazinelerinden yararlanarak ve özellikle özgür düşünce yöntemiyle Thales, Anaximenes ve Anaximandros gibi `doğa filozofları' bugünkü Batı uygarlığının temellerini atmışlardı. Thales dünyada ilk defa bir doğa olayını, M.Ö. 28 Mayıs 585 tarihinde olagelen güneş tutulmasını oluşundan önce hesaplamıştır. Böylece kültür ve bilim alanında tarihin başlangıcından beri 2500 yıl boyunca Mezopotamya ve Mısır'ın elinde olan önderlik, Batı Anadolu'ya geçmiştir. Batı Anadolu bu önderliğini İranlıların Anadolu'yu işgal ettikleri 545 yılına değin korumuştur. Ancak İran işgali ile filozoflar, bilim adamları ve sanatçılar Atina'ya göç edince kültür ve ilim alanındaki önderlik Atina'ya geçmiştir.
Lydia Kralı ve Persler tarafından alınış
Herodotos, Eski İzmir'i Lydia kralı Alyattes'in aldığından bahseder. Kazılarda da bu olay M.Ö. 500 sıralarına tarihlenir. Kent ve Athena tapınağı tahrip olsa da İzmirliler M.Ö. 590 yıllarında tapınağı tekrar inşa ederler. Daha sonra Persler tarafından 6. Yüzyılın ortalarında ele geçirilen kent bu olayla birlikte parlak devrini tamamlar. Bu tarihten sonra Athena tapınağına hediye edilmiş hiçbir armağan bulunamaması da bu tahribatın önemli göstergelerinden birisidir.
Tarihçi Strabon, Smyrna'nın kendi zamanında yani M.Ö. 1. yüzyıla geçiş sırasında en güzel İon kenti olduğunu belirtmektedir. O dönemde kentin küçük bir bölümü Pagos'un üzerindeydi. Büyük bölüm ise düz arazi üzerinde bulunan liman çevresine toplanmıştı. Ana tanrıçanın tapınağı ile gymnasion da bu hat üzerinde yer alıyordu. Caddeler düzdü ve tamamı büyük taşlarla düzgün bir biçimde kaplanmıştı. Aristeides, kentin doğu-batı yönünde uzanan iki ana yolunun (Kutsalyol ve Altınyol) bulunduğunu ve bu yollarla kentin, denizden gelen esinti ile serinlediğini anlatmaktadır. Strabon İzmir'de Homereion olarak adlandırılan bir stoanın varlığından söz eder (belki de bir perystil ev). Bu evin içinde Homeros'un bir heykeli bulunuyordu....Roma Çağı'nda İzmir'de inşa edilen yapılar arasında, Pagos dağının kuzeybatı eteğinde olan tiyatro ve batıdaki stadyumun her ikisinden de pek az iz kalmıştır. Diğer taraftan Devlet Agorası ise oldukça iyi korunmuştur. Agoranın, ölçümü 120x80 metre uzunluğunda olan geniş bir avlusu vardı. Doğusunda ve batısında birer stoası vardı. Her iki yapı 1 7,5 m. olup ikişer katlıydı. Ayrıca 28 m. uzunlukta bir bazilika da mevcuttu. M.Ö. 1. yüzyılda Romalıların egemenliğine giren İzmir ikinci kez altın dönemini yaşamaya başlar.
Süleyman şah ile "Şahlanış"
Türkler İzmir'i ilk kez 11. yüzyıl sonlarında Kutalmışoğlu Süleyman Şah komutasında ele geçirirler. Daha sonra Cenevizliler kenti Aydın Emir'i Umur Bey ele geçirinceye kadar kontrollerinde tutarlar. 1344 yılında Cenevizliler St. Peter Kalesini tekrar ele geçirirler. Cenevizliler aşağı kenti kontrollerinde tutarken Umur Bey yukarı kenti kontrolünde tutar. 14. yüzyılın ortalarında kale ve aşağı şehir Rodos Şövalyeleri tarafından ele geçirilir. 15. yüzyılın başında Moğollar kenti istila edip, St.Peter Kalesini yerle bir eder. 1422 yılında II. Murat kenti zapteder ve İzmir Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası olur. Osmanlı İmparatorluğunun 1620 yılında yabancılara tanıdığı haklardan sonra İzmir İmparatorluğun en önemli ticaret merkezlerinden biri olur. 18. ve 19. yüzyıllarda kent Fransız, İngiliz, Hollandalı ve İtalyan tüccarların gözdesidir. Osmanlı İmparatorluğunda çok uluslu bir ticaret şehri olan İzmir I. Dünya Savaşından sonra 15 Mayıs 1919'da Yunan ordusu tarafından işgal edilir. Bu işgal 9 Eylül 1922 yılında sona erer. Ancak, İzmir 13 Eylül sabahı tarihinin belki de en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz. Basmane semtinde başlayan yangın 2.600.000 metrekarelik bir alanda 20.000'den fazla ev ve işyerini tahrip eder. Bu yangın ne yazık ki kentin dörtte üçünü tahrip etmiştir. Fakat yeni kurulan Türk Cumhuriyeti ile birlikte İzmir zümrütü anka kuşu gibi kendi külleri içinden yeniden doğar.
Kaynak: İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü