Soru: Hocam, aklımın karıştığı bir konu var; bu tevbe nasıl bir iştir? Büyük günahlar da küçük günahlar da bir tevbe ile kapanıyor. Peki o kadar kir nasıl temizleniyor? Sadece tevbe ettiği için günaha batmış insanlar da cennete girecek mi?
Tevbelerin hepsi aynı mıdır, tevbe ettikten sonra insan eskisine döner mi?
Cevap: Sevgili kardeşim,
Soru tarzın bir akıl karışıklığını ya da üzerine alınmamanı rica ederek zikredeyim bir ‘akıl kirliliğini' gösteriyor. Bu kirlilik senden değil elbette. Her şeyin karıştığı bir zamanda yaşıyoruz. Allah yardımcımız olsun. Yegâne kurtuluş umudumuz ve gerçek temennimiz olması gereken tevbeyi bir irdelemeyi doğrusu tehlikeli görüyorum. Bari tevbe kapımız açık kalsa, değil mi?
Sana tevbe konusunda ışık tutacak hakikatlerden bazılarını maddeler hâlinde yazacağım. Dilerim Rabbimden sen, ben ve bütün mü'minler tevbe ile yıkanarak Rabbimize kavuşuruz.
Birbirimize dua etmeyi ihmal etmeyelim.
a- Yaratılışımızla ilgili en büyük hakikatlerden biri hata etmeye müsait bir bünye sahibi oluşumuzdur. Har insan yani Adem'in her çocuğu hata edebilir. Babamız Adem bile hata etti. Peygamberleri Allah Teâlâ korudu da hata etmediler. Onları çıkarırsak hata etmez kimseden söz edemeyiz. Bunun neticesi de şudur: Bünyemiz hata üretebilir bir bünyedir. Bunu tabii görmemiz gerekiyor. Bunu kabullenmelisin.
b- Bizi hata edebilir bir bünye ile yaratan Allah Teâlâ'dır. Hata edebilir bünye ile yarattığı gibi, hatada dönme kabiliyeti, de vermiştir bize. Hata edebilir bir bünye ile hatadan dönebilir kabiliyet arasındaki çizgi bizim imtihan için yaratılmış olma gerçeğimizin kesiştiği çizgidir. Bu da şu demektir: Rabbimiz bizi, hata etmeyecek tarzda yaratmadı. Hata edebilirlikle beraber, hatadan dönmemizin bizim için kazanma olacağı bir ortam ve sebepler içinde yarattı. Böylece anlıyoruz ki, kulun hata etmesi ve sonra da kendisinden tevbe beklenmesi tıpkı, uykusunu bölüp sabah namazına kalkması gibi bir imtihandır. İşte bu noktayı iyi tespit et ki, gerisini rahat anlayabilesin: Tevbe dediğimiz şey, bünyemizdeki bağışıklık sistemine benzer bir sistemdir. Tevbe ile alakalı işleyişin bozulması da yaratılışa göre işlemeyen bir bünyeye sahip olmak demektir. Bunun için bazı âlimler, hatadan değil tevbe etmemekten korkmayı tehlike olarak öne çıkarmışlardır. Tevbe bizim, bünyemizi canlı tutmamız, ahiret yolculuğu açısından aktif bir hayat sürdürmemiz anlamına gelmektedir.
c- Tevbe şöyledir:
– Kul, Allah'ın haram/yasak ettiği bir işi istemeden yanılarak yapar.
– Hatasını anlayınca mü'min olduğu için Rabbinin huzuruna o hata ile gitmeyi istemeyeceğinden yaptığına pişman olur. Yaptığına içi sızlar, yüreği kaynar. Yaptığının ağırlığı altında ezilir.
– O işi yaptığına pişman olduğunu ve tekrar yapmayacağını önce içinde sözleştirir. Sonra da Allah'a söz vererek pekiştirir. ‘O işten pişmanım ve tekrar yapmayacağım!' der. Bu, tevbe denen şeydir. Bunun nerede ve hangi dille ve tarzda yapılacağı önemli değildir. Önemli olan bunu yapmaktır. Özel olmazsa olmaz bir duası ve tarzı yoktur.
– Söz konusu olan hata başka insanları ilgilendiren bir hata ise burada bir başka başlık açılır. O da şudur: Tevbenin geçerli olması için o başka insan veya insanların hakkının verilmesi gerekir. Yoksa tevbenin anlamı kalmaz. O hak onlara iade edilmeden tevbe yeterli olmaz.
d- Bundan sonra kul, işlediği hatadan doğan boşluğu doldurmak için güzel işler/salih ameller yapmaya gayret eder. Tevbesini korur. Tevbesini koruduğu sürece de kendisini Allah'ın rahmet ve mağfireti ile sağlanan bir güvende bilir. Zira Allah Teâlâ, tevbe eden kullarına mağfiretini vaat etmiştir. Bu vaat de geneldir. Bu vaade inanmak, iman denen gerçek içindedir.
e- Tevbeye dâhil olmayacak ya da sahibi tevbe ettiği hâlde silinmeyecek bir günah yoktur. Günahın cinsine göre bir tevbe yapılmış ise Allah'ın vaadi haktır, geneldir ve herkesedir. Şirk, cinayet, zina, hırsızlık veya herhangi bir günah tevbe edilebilirlik dışında değildir. Allah'ın büyük hikmeti böyle tecelli etmiştir. Dinimizin en temel kurallarından biri bu kuraldır.
f- Bugün ihya edilmesine acil ihtiyacımızın bulunduğu ve yine Kur'an âyeti ile sabit bir gerçek daha vardır. O gerçek de şudur:
– Kul bir günah işledi ise,
– O günahtan gerçekten tevbe etti ise,
– Tevbesini de korudu ise işlemiş olduğu günahı sevaba dönüştürülerek onun adına kaydedilir. Evet, yanlış okumadık, samimi ve daha sonra korunmuş bir tevbe eski günahı sevaba dönüştürmektedir. Bu bir Kur'an hakikatidir. Allah'ın kullarına lütfettiği rahmetinin enginliğini göstermektedir. Bütün günahlar için geçerlidir bu. Bütün mü'minler için geçerlidir bu. Bütün insanlık bu kapıya davetlidir.
g- Tevbe edenlerin hepsi aynı sonuca ermezler. Aynı günahı işleyen üç farklı insanın üç farklı derecede tevbesi mümkündür. Tevbeler de namaz ve oruç gibi ihlasa, yerine getirilme samimiyetine göre derecelendirilebilir. Burada:
– Tevbede samimiyet,
– Heyecan,
– Zaman aşındırmadan hemen yapma,
– Kul hakkı bölümünü uygulama,
– Allah hakkında yani Allah'ın mağfireti ve rahmeti hakkında olumlu ve umutlu düşünce sahibi olma,
– Allah'a tevekkül
– Ve daha sonra salih amellerle, zikir ve cihatla söz konusu hatayı doldurma gayreti derece farklılıklarını oluşturmaktadır.
Böyle bir tevbeye nefes alıp vermeye muhtaç olduğumuz kadar muhtacız. Zannederim böyle bir ihtiyaç hissetmiyor olmamız ise tevbe etmemiz gereken durumumuzdur. Rabbim rızasında ayırmasın bize. Birbirimize dua etmeye, birbirimizin yanında olmaya, hakkıyla kulluğa, tevbeye hepimizi muvaffak etsin.