Topkapı'dan Edirne'ye Türk islam eserleri takviyesi
Selimiye'nin avlusundaki Dar-üs Sıbyan Medresesi'nin, restore ettirilmesiyle 'Etnografya' adı altında ikinci bir bölüm, Edirne'nin kurtuluşunun 13'üncü yılında burada açıldı.Müze, Ankara Etnografya Müzesi ve Topkapı Sarayı Müzesi'nden bazı değerli eserlerle takviye edilmiş...

Oluşturma Tarihi: 2021-11-26 22:27:24

Güncelleme Tarihi: 2021-11-26 22:27:24

Edirne'de ilk müze 1925'te Selimiye Camii Dar-ül Hadis Medresesi'nde kuruldu. Osmanlı İmparatorluğu'nun yaklaşık 94 yıl başkentliğini yapan Edirne'de saray, halk sanatlarını etkilemiş ve etnografya açısından zenginlik kazandırmıştır. Bu yüzden ikinci bir müzeye gerek duyulmuştur.


Topkapı'daki bazı eserlerle takviye edildi

Selimiye Camii avlusu içinde bulunan Dar-üs Sıbyan Medresesi'nin, restore ettirilmesiyle "Etnografya" adı altında ikinci bir bölüm, Edirne'nin kurtuluşunun 13'üncü yılında (25 Kasım 1936) burada açılmıştır.
Bu Müze, Ankara Etnografya Müzesi ve Topkapı Sarayı Müzesi'nden bazı değerli eserlerle takviye edilmiştir. Zamanla eserlerin çoğalmasıyla burasının müze için yetersiz duruma gelmesi sonucunda, Selimiye Camii'nin Dar'ul Kurra Medresesi onarılmış ve Etnografik eserler taşınarak burası "Etnografya Müzesi" olarak düzenlenmiştir.

İslam eserleri kazandırıldı

Edirne Valiliği'nden derlenen bilgiye göre; İkinci Dünya Savaşından sonra Edirne Müzelerindeki eserlerin birçoğunun müzelere geri verilmesi sonucu elde kalanlar yalnızca Dar-ül Hadis Medresesi'nde sergilenmiştir.Bundan sonraki yıllarda satın alma, bağış ve kazılardan gelen eserlerle müzedeki eserlerin sayısının artması nedeniyle Edirne'de ihtiyaç duyulan yeni bir müze binası 1966 yılında programa alınmıştır. Selimiye Camii civarında müze için temin edilen arsa üzerine yapılan müze binası, 13 Haziran 1971 yılında "Arkeoloji ve Etnografya Müzesi" adı ile açılmış, Dar-ül Hadis Medresesindeki Müze de "Türk İslam Eserleri Müzesi" olarak düzenlenmiştir.

Türk İslam Eserleri Müze'sinde eserler kronolojik bir dizin içinde sergilenmektedir. Girişteki salonda Osmanlı Dönemi yapıtlardan sağlanan yazıtlar, el yazması Kuran'lar ve cam eşyalar bulunmaktadır. Yazıtlar cami, hamam, medrese ve çeşmelerden toplanmıştır.

Kanlı Sancak

Edirne'nin kurtuluşunu simgeleyen, Balkan Savaşı'nda 174. Alay tarafından kullanılan ve üzerinde kan lekelerinin bulunduğu sancaktır. 1927 yılında İstanbul Polis Müdürü, Erkân-ı Harp Kaymakamı M.Şerif Bey tarafından Edirne Müzesi'ne hediye edilmiştir.Sancak atlas kumaş üzerine sırma tekniğinde “La İlahe İllallah, Muhammedün Resulullah” ile Fetih suresinin iki ayeti “İnnâfetahnâ leke fethan mubînâ” ve “Ve yansurekallahü nasran aziza” yazmaktadır. Sancağın alt köşesinde dört büyük kan lekesi vardır.

Kur'anı Kerim



Sultan II. Selim tarafından Selimiye Camii kütüphanesine vakfedilmiştir. Tezyinatından, caminin yapılışından yaklaşık 100 yıl önce yazıldığı anlaşılmaktadır. Kütüphaneden çıkarılmaması ve kimsenin almaması için Kuran-ı Kerimin her sayfasında “Vakıf” yazısı görülmektedir. Kur'anı Kerim 15.yy'a tarihlendirilmektedir.

Hat Levhası

Hat kelimesi terim olarak “Arap yazısını estetik ölçülere bağlı kalıp güzel bir şekilde yazma sanatı” anlamında kullanılmıştır. İslam yazı sanatını zirveye taşıyan ve Osmanlı hat ekolünün kurucusu olan Şeyh Hamdullah Efendi'nin yazdığı bir hat levha olduğu düşünülmektedir. Üzerinde “Ey bütün mühim şeylere yeten Allah” yazılıdır. Eser 15/16.yy'a tarihlendirilmektedir.

Seccade



Geleneksel Türk halı tekniği olan Gördes düğüm tekniğinde yapılmış olan Halı Seccade, kayıtlara göre Edirne'nin fetih camii olan ve protokol merasimlerinin yapıldığı Eski Caminin mihrabına serilen ilk seccade olma özelliğine sahiptir.Osmanlı Padişahlarından III. Mustafa ve II.Ahmet bu camide kılıç kuşanmışlardır.

Kur'an Muhafazası

Kur'an cüzlerini saklamak amacıyla hazırlanmıştır. Yapımı sabır ve ustalık isteyen bir işçilikte olan Kur'an muhafazasının üzeri kubbeli ve içi beş gözlüdür. Gövdesi dikdörtgen prizma formdadır. Kubbesi ve cepheleri sedef ve fildişi kakmalıdır. Ahşap işçiliğinin nadide örneklerindendir. 15./16.yy Osmanlı Dönemi eseridir.

Osmanlı Arması



Armalar, devletlerin hakimiyet ve güçlerinin birer simgesidir. Osmanlı devlet arması, resmi niteliğini 18. yüzyıl sonlarında kazanmıştır. Her padişah döneminde yapılan eklemelerle çeşitlenerek özellikleri gelişen Osmanlı devlet arması son şeklini 19. yüzyılda, II. Abdülhamid döneminde almıştır. Müzede bulunan Sultan Abdülhamit tuğralı mermerden yapılmış olan eser, 19. yüzyıl bir Osmanlı armasıdır.

Yeni Saray kapısı

Edirne Yeni Saray, Bab'üssaade kapısından getirilmiştir. Bab'üssaade, saadet kapısı demektir. Saray yapı topluluğu içinde padişahın özel ikamet yeri olan Enderun'a girişi sağlar. Padişahın evi sayılan Enderun, Bab'üssaade'den başladığından hiç kimse buradan öteye geçemezdi.
Üst köşesinde şua ışınları ortasında yer alan elips içinde Sultan Abdülhamit'in tuğrası bulunmaktadır. Arma üzerinde çeşitli unsurlar yer alır. Tek ve çift taraflı teber, mızraki kılıç, ağızdan dolma top, gürz, topuz, süngülü tüfek gibi silahlar gücü, savaşçılığı ve zaferi sembolize eder. Haberci sembolü bir borazan ve modernliği işaret eden toplu tabanca da armadaki diğer unsurlardır.