Tüm yönleriyle Çerkez Ethem
Çerkes Ethem, evden kaçarak Bakırköy Süvari Küçük Zabit Mektebi'ne girdi. Balkan Savaşı'nda Bulgar cephesinde yaralandı. Kıdem zammı ve madalya aldı. I. Dünya Savaşı'nda Kuşçubaşı Eşref'in yönettiği Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte İran, Afganistan ve Irak'a yapılan akınlara katıldı. Yaralanarak savaş sonunda köyüne çekildi....

Oluşturma Tarihi: 2020-12-15 18:43:41

Güncelleme Tarihi: 2020-12-15 18:43:41

Çerkez Ethem 1886, Bandırma'da doğdu ve 21 Eylül 1948'de Amman'da öldü

Çerkes asıllı Osmanlı askeri. Kurtuluş Savaşı'nda Kuvâ-yi Milliye birliklerinde komutanlık yapmış Kuvâ-yi Seyyâre'nin kurucusu ve lideri.

Bandırma'nın bir köyü olan Emreköy'e yerleşmiş Çerkeslerin Şapsığ boyundan, Ali Bey'in beş oğlunun en küçüğüydü. Ağabeyleri, İlyas ve Nuri beyler, Rum eşkıyalarıyla çarpışırken ölmüşler, Reşit ve Tevfik beyler de 1901 ve 1902 yıllarında Harbiye'yi bitirerek subay çıkmışlardı. Reşit Bey çeşitli cephelerde çarpıştı, Son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ına Saruhan (şimdiki Manisa) Mebuslu olarak katıldı, oradan Birinci TBMM'ye geçti.

Çerkes Ethem, evden kaçarak Bakırköy Süvari Küçük Zabit Mektebi'ne girdi. Balkan Savaşı'nda Bulgar cephesinde yaralandı. Kıdem zammı ve madalya aldı. I. Dünya Savaşı'nda Kuşçubaşı Eşref'in yönettiği Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte İran, Afganistan ve Irak'a yapılan akınlara katıldı. Yaralanarak savaş sonunda köyüne çekildi.

15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir'in işgali üzerine, vatan savunmasına başlamak için vurucu güç olarak Kuva-yi Seyyare'yi kurdu ve "Umum Kuvâ-yi Milliye Komutanı" ve Ankara'daki 20. Kolordu Komutanı olan Ali Fuat Paşa ile istişare ederek İngiliz ve Yunan birliklerinin ilerlemesine karşı gerilla operasyonları düzenledi.

Düzenli ordu kurulana dek TBMM'ye karşı girişilen ayaklanmaları bastırdı. Anzavur Ayaklanması, Çopur Musa Ayaklanması ile Gerede ve Yozgat isyanlarını bastıran Çerkes Ethem'in isyancıları yargılamadan derhal infaz etmesi TBMM üyeleri ve İstiklal Mahkemeleri tarafından onaylanmıyordu.

1920 yılının sonunda 20. Kolordu ve Komutanı Ali Fuat Paşa ile birlikte Gediz Muharebeleri'ne katıldı ve TBMM kuvvetleri, Gediz'i geri alarak, İzmir'in İşgali'nden sonra ilk defa Yunanların işgal ettikleri bir bölgeden geri çekilmelerini sağladı.

Gediz Muharebeleri'nden sonra komuta kademesiyle yaşadığı anlaşmazlıklar ve düzenli ordu birliklerine katılmak istememesi yüzünden isyan etti.Ocak 1921'de İsmet Bey ve Refet Bey öncülüğündeki birliklerce Çerkes Ethem birliklerine harekat düzenlendi. Büyük bir çarpışma yaşanmadan, Çerkes Ethem'in birlikleri teslim oldu. Kardeşleri ve küçük bir grup yandaşı ile Yunanistan'a sığınmak zorunda kaldı. Yüzellilikler ismiyle anılan ve ülkeye girmesi yasaklanan kişilerden oluşan listede yer aldı. Savaştan sonra Ürdün'e geçti ve 21 Eylül 1948 tarihinde Amman'da öldü.

Peki Çerkez Ethem Hain miydi?

Ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, konuyla ilgili açıklamalarında şunlara dikkati çekmişti:

"Çerkes Ethem vatan haini değildir. Politik hırsları olan iki ağabeyin etkisi altındadır. Onlar subaydır. Ethem bey astsubaydır. Cesur ve inançlı biri. Hiç evlenmedi. Kendini bu işe adadı. Yarı eğitimli kişiliğinin gururu muhtemelen milletvekili ağabeylerinin de etkisiyle İsmet Paşa'yla çekişti. Garp cephesi komutanı. Düzenli ordunun subayları bu gibi şeylerden hoşlanmazlar ve ters tarafa düştü. Cezalandırılacığı korkusuna da düştü.

"Anadolu'da çokça karşılaşılan şeyler bunlar. Bir tarafa sığınmak zorunda kaldı. Bilinçli bir şekilde Yunan'a sığınma durumu yok. Yunanlılarla bir olup saldırma gibi bir olay da yok. Bu vatan ihaneti değil. Zaten kendisi çok büyük isyanları bastırmış ve önemli işler yapmış biri. Herkes vatan haini diyerek bu işler olmaz bu kez gerçek vatan hainlerini es geçiyoruz"

2009'da Nokta Yayınları tarafından ilk defa basılan Çerkes Ethem, Hatıratı'nda "hainlik" ile ilgili suçlamalara şöyle diyor

"Suçlular affedilmeyi kabul eder, ben suçlu değilim. Aziz vatan için herkesten önce yola çıktım, mevki ve şeref düşünmedim. Bu durumda dönmektense iftiraya uğramış bir mağdur olarak ölmeyi tercih ederim. Bugün dahi sebeplerini bilmediğim için izahtan mahrum olduğum sebeplerle memleketim, vatandaşlarım ve tarih huzurunda ihanetle tescil edilmiş durumdayım. Kesinlikle ithamların ağır mesuliyetine layık bir günahkar değilim; fakat gerçekleri tarafsız bir mahkeme huzurunda izah edebilecek miyim? Hayır. O halde gurbette devam edecek ve gurbette öleceğim. Ta ki akıbetim günün birinde o ilk günlerin tarihini yazmak isteyen kimselerin dikkatini çeksin ve meseleyi baştan sona ele alsınlar. Belki çok hatalarım olduğunu, fakat asla vatan haini olmadığımı tespit etsinler."