Lozan'da imza olunan en önemli belgelerden biri de Türk Boğazları'nın statüsü ile ilgili sözleşmedir. Lozan Barış Sözleşmesi'nin 23. maddesi Boğazlar sorunu genel olarak yer almış ve Barış Antlaşması'na ek Lozan Boğazlar Sözleşmesi ile ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Lozan Boğazlar Sözleşmesi, Boğazlardan serbest geçişi, Boğazlar Komisyonunun kurulmasını, boğazların ve civarının askersiz hale getirilmesini hedef tutan ve Milletler Cemiyeti'nin de garantisini sağlayan hükümleri ihtiva eden 20 maddelik bir sözleşmedir.
Temel boğaz ilkeleri
Lozan Boğazlar Sözleşmesi üç ilkeye dayanıyordu.
Boğazların askersiz hale getirilmesi
Boğazlarda gemilerin geçişi kontrol etmek ve bu geçişleri Milletler Cemiyeti'ne bilgi vermekle yetkili bir Boğazlar Komisyonu'nun kurulması,
Askeri bakımdan Türkiye için tehlike teşkil edecek bir duruma engel olmak üzere, Milletler Cemiyeti'nin, özellikle İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya'nın garantisi sağlanması,
Bu üç ilke, Türkiye için çok önemliydi. Kendi topraklarıyla çevrili Boğazlar bölgesine hâkim olamamak, gelecek tehlikelere anında müdahale edememek, müdahale edebilmesi için garantör ülkelerden izin almak, Türkiye için büyük endişe kaynağı oldu.
Boğazları silahsızlandırma dönemi
Lozan Boğazlar Sözleşmesi Türkiye'nin gereksinimlerine uygun değildi. Türkiye, Boğazlar üzerinde tam egemenlik ve yetki istiyordu. Revizyonist devletler İtalya ve Almanya ile Batı demokrasileri arasındaki ilişkiler giderek kötüleşmekteydi. Değişen koşullar karşısında Türkiye, Lozan Boğazlar Sözleşmesi ile Boğazların, uluslararası bir denetime tabi tutulduğunu ve bazı kayıt ve koşullar altında savaş gemilerinin Boğazlara girmesine izin veriliyordu. Boğazların her iki tarafı da askerden ve silahtan arındırılmış bölgelerdi. Türkiye, silahlanmadan yana değildi ama gelişen koşullar bunu gerektirmekteydi. Boğazlar konusunda Lozan Boğazlar Sözleşmesi'nin arzettiği en büyük sakınca, Türkiye'nin Boğazlar üzerinde tam denetiminin sağlanamamış olmasıydı.
Tam güvence var mıydı?
Lozan Boğazlar Sözleşmesi'nin Türkiye'ye sağladığı güvence artık önemini yitirdi. Anılan güvence önemini yitirince de Boğazlar sürekli tehdit altında kalıyordu. Sözleşme dengeleri Avrupa barışı aleyhine bozulmuştu ve bu yüzden Türkiye Boğazlara tam egemen olmalıydı. Ayrıca Lozan Boğazlar Sözleşmesi, yalnızca savaş ve barış durumuna ilişkin düzenlemeleri öngörüyordu. Oysa yakın savaş tehlikesi altında bulunan Türkiye'yi koruyacak hükümler de yer almalıydı ve Türkiye'ye kendini savunma hakkı verilmeliydi.
Vapur Donatanları ve Acenteleri Derneği'nin resmi sitesindeki bilgiye göre; Türkiye 1923'den 1936'lara kadar barışçı bir politika izledi, uluslararası anlaşmalara sadık kaldı. Değişen dünya koşulları, bu antlaşmanın yeniden gözden geçirilmesini gerektiriyordu. Ayrıca Türkiye bu statünün kendisine uluslararası bir sözleşmeyle verildiğini, değiştirirken de uluslararası bir konferans toplanmasını istedi ve bunu başardı. Türkiye değişen koşullar altında artık Boğazlar gibi stratejik bir konuma sahip noktasını güvence altına almalı ve rahatlamalıydı.
Türkiye'nin talebinin kabulü
Türkiye bu istemi sağladı, İtalya dışında büyük küçük devletleri uluslararası bir konferans yapılmasına ikna etmiş ve hepsinden de destek almıştı. 10-11 Nisan 1936'da Türkiye Milletler Cemiyeti Genel Sekreterliğine gönderdiği notalarda, Boğazlar rejiminin değiştirilmesine ilişkin şunları öne sürüyordu:
“Türkiye geçiş serbestisi ve askersizleştirmeyi öngören Boğazlar konvansiyonunu 1923'de Lozan'da imzalamaya rıza gösterirken, Avrupa'da genel durum siyasal ve askeri açıdan farklıydı, Türkiye o zamanlar yabancı kuvvetlerin işgali altında bulunan Boğazların askersizleştirilmesi talebini kabul ederken, askersizleştirmenin askeri açıdan Türkiye için hakli görülemez bir tehlike yaratmaması, kendisine verilen asgari garantilerin değerini iyice tartışmıştır.”
Rejime yeni bir bakış
“Boğazlar rejimini düzenleyen hükümlere ayrılmaz biçimde bağlı güvenlik garantisi öngören 18. maddeye imzacı devletler o kadar önem vermemişlerdir ki, söz konusu garantinin askersizleştirme ve geçiş serbestîsine ilişkin hükümlerin bütünleyici bir parçası olduğunu resmen teyit etmişlerdir.” Türkiye Cumhuriyeti “Boğazlar rejiminin Türk Ülkesinin dokunulmazlığı için kaçınılmaz olan güvenlik koşulları çerçevesinde ve Akdeniz-Karadeniz arasında ticari ulaştırmanın sürekli gelişmesi konusunda en liberal bir anlayışla düzenlemeyi amaçlayan bir anlaşma akdine hazır olduğunu” açıkladı.