Türk dilinin ilk izlerine Sümer kaynaklarında rastlanmaktadır. İki dil arasında 168 ortak kelime tespit edilmiş ve Türklerin en az M.Ö. 3500'lerde Türkiye'nin doğu bölgesinde bulunduğu ileri sürülmüştür.
Bilinen en eski metin
Hunlardan kalan birkaç kelimelik malzeme bir kenara bırakılırsa Moğolistan'da bulunmuş olan 6 satırlık Çoyr yazıtı (687-692), Türkçenin tarihi bilinen en eski metnidir. Köktürklerden kalan Türkçe anıtlar, İkinci Köktürk dönemine aittir. En ünlüleri Köl Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk'tur.7-10. yüzyıllar arasında Türkçe, Macaristan'dan Güney Sibirya'ya ve Moğolistan içlerine kadar uzanan sahada Göktürk harfleriyle yazılan bir yazılı dil olarak kullanılmıştır.
Moğolistan'daki anıtlar Uygurlara ait
Yazıtlar, Moğolistan'dan sonra en yaygın olarak Güney Sibirya'da Yenisey ve kollarının suladığı alanlarda bulunmaktadır. Asya'da Runik harfli yazıtlar beş ana bölgede toplanmıştır. Kültürportali.gov.tr'deki bilgiye göre; Bunlar Batı Türkistan, Doğu Türkistan, Moğolistan, Güneydoğu Sibirya ve Kuzeydoğu Sibirya'dır.Göktürklerden sonra gelen Uygurlar, 9. yüzyıldan itibaren Tarım havzasında ve Gansu bölgesinde Göktürk, Uygur, Soğdak ve Brahmi alfabeleriyle eserler meydana getirmişlerdir. Elimizdeki kâğıda yazılı metinlerin en erken tarihlisi 9. yüzyılda yazılmış, Uygurlara ait metinlerdir. Moğolistan'da bulunan anıtlardan bazıları da Uygurlara aittir. Onlar bu anıtlara belgü ve bitig adını vermişlerdir.
Türk Budist edebiyatı
Budist Türk çevresinden bugün için elimizde hem dinî, hem de din dışı zengin bir edebiyat bulunmaktadır. Yazmaların çoğu Soğd yazısından geliştirilmiş Uygur alfabesi ile yazılmıştır. Bununla birlikte doğrudan Soğd yazısıyla yazılan birkaç parça ile Brahmi ve Tibet yazısı ile yazılmış az sayıda yazma da mevcuttur. Türk Budist edebiyatının büyük çoğunluğunu Çince, Tibetçe, Sanskritçe, Toharca ve Sogdcadan yapılmış çeviriler teşkil etmektedir. Az sayıda telif eser de mevcuttur.11. yüzyılda Kâşgar ve Balasagun civarında ortaya çıkan yeni bir Türk kültür çevresi Kutadgu Bilig ve Dîvânü Lûgati't-Türk gibi eserleri meydana getirmiştir.
Anadolu ve Azerbaycan'da yeni yazı dili
13. yüzyılda Türk yazı dili Harezm bölgesinde merkezîleşmiştir. 13. ve 14. yüzyıllarda Türk yazı dili bu ana sahadan başka Yukarı İdil sahasında, Mısır'da ve Anadolu ile Azerbaycan sahasında kullanılmaktaydı. Anadolu ve Azerbaycan'da bu yüzyılda Oğuz ağzına dayalı yeni bir yazı dili oluşmuştur. İdil Bulgarcası, 14. asırdan sonra yerini Kıpçakçaya bırakmıştır. Mısır ve Suriye'de ise 15. yüzyıldan sonra Kıpçak Türkçesi kullanılmaz olmuştur.
Çağatay Türkçesi
Kuzey ve Doğu Türklerinde Harezm Türkçesinin devamı niteliğindeki Çağatay Türkçesi, tek ve ortak yazı dili olarak 15. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar sürmüştür. 19. yüzyılın ortalarından itibaren ise İlminski ve Ostroumov'un çabalarıyla her Türk boyunun konuşma dilinin ayrı bir yazı dili hâline getirilmesi görüşü hayata geçirilmeye başlanır. Bu süreç 1930'lara kadar devam etmiştir. Bu çalışmaların neticesinde bugün yirmi farklı Türk yazı dili ortaya çıkmış durumdadır.