Türk dostu Fransız edebiyatçı ve politikacı Alphonse de Lamartine, İstanbul'u “Dünyanın Başkenti” ve “Beldeler Kraliçesi” olarak tanımlayarak “Dünyaya son bir kez bakacaksın deseler bu bakışı İstanbul'un Çamlıca'sından isterim.” demişti.
Tarihi 300 bin yıl öncesine dayanan Şehr-i Sultan İstanbul, tarih boyunca dört farklı imparatorluğa Başkentlik yapmıştır. Fatih Sultan Mehmed Han'ın peygamberimizin övgüsüne mazhar olarak fethettiği bu kutlu şehir 29 Mayıs 1453 tarihinden günümüze İslamın sancağı olmuştur.
Müslümanlar ve biz Türkler için sembol bir şehir olan Şehr-i Sultan tüm dünya için de hep bir cazibe merkezi olmuş, tarih boyunca birçok yabancı seyyahı misafir etmiştir.
Bu seyyahların en önemlilerinden olan Fransız edebiyatçı ve politikacı Alphonse de Lamartine 1970 yılında Fransa'nın Macon şehrinde dünyaya gelmiştir. Tam adlı Alphonse Marie Lousie Prat de Lamartine olan Lamartine, Katolik ve aristokrat bir ailede büyümüştür. Hristiyanlıkta karşılaştığı tezatlardan dolayı dinden soğumuş, kalp temizliğini esas alan transandantalizm felsefesini benimsemiştir. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarında orduda ya da diplomatik bir görevde bulunmak istese de bu isteği bazı nedenlerden dolayı gerçekleşmemiştir. Bu dönemde Edebiyata yönelen Lamartine, döneminin en önemli yazar ve şairleri arasına girmiştir. Yaşadığı aşkları eserlerine yansıtan şairin özellikle Göl şiiri büyük beğeni toplamıştır. Romantik akım içinde yer alan Lamartine, şiirlerinin yanı sıra öykü, roman, deneme, tiyatro oyunları, anı ve gezi notları olmak üzere birçok dalda eser bırakmıştır.
İhtilalden sonra ülke yönetiminde görev almaya başlayan Lamartine, ülkesinin önemli devlet adamlarından olmuş, Dış işleri Bakanlığına kadar yükselmiştir. Siyasi hayatı boyunca önemli çalışmalar yapmış, soyluluk unvanlarını, siyasi idamları kaldırmış ve kolonilerinde mevcut köleliğe de son vermiştir. Fransa Cumhurbaşkanlığına da aday olan Lamartine, seçilememiş ve III. Napolyon tarafından gerçekleştiren darbe sonrası siyasi yaşamına son vermiştir.
Alphonse de Lamartine milletvekili seçilmeden önce ailesi birlikte tamamı Osmanlı topraklarında geçen doğu gezisine çıkmış, bu gezi sırasında 20 Mayıs 1833 tarihinde İstanbul'a gelmiş yaklaşık 2 ay kalmıştır. Padişah tarafından ilgiyle karşılan Fransız seyyaha eşlik etmesi için Namık Paşa ve Halil Rıfat Paşa görevlendirilmiştir. İstanbul'da Pera'da (Beyoğlu), Tarabya ve Büyükdere'de konaklayan Lamartine, şehrin birçok yerini gezmiş, Pera'da kaldığı süre boyunca binaların çatılarına çıkarak İstanbul'u seyretmiştir.
Padişahın sarayını da gezme fırsatı bulmuş, genellikle devlet erkânına ait Boğaziçi'ndeki yalılarda misafir olmuştur. Hem Boğaziçi'nin güzel yalılarına hem de buralarda yaşayan devlet adamlarının kalitesine hayranlığını gizleyememiştir.
“Boğaziçi öyle bir yer ki çevreleri birbirinden güzel villalarla dolu otuz kilometrelik bir cadde, inanınız ki eğer talihiniz size bunlardan herhangi birini nasip etmiş olsaydı, ömrünüz boyunca oradan ayrılmayı aklınıza bile getirmezdiniz.”
Fransız elçililiğinin Tarabya'da ki yazlığında da kalan Lamartine, İstanbul'u daha önce kaldığı Napoli ve roma ile kıyaslayarak Topkapı Sarayının ve Boğazın şaheserliği karşısında diğer şehirlerin güzelliklerini ebediyen unuttuğunu itiraf etmiştir.
İstanbul'un bir çok yerini gezme fırsatı bulan Lamartine, Belgrad ormanlarını da dolaşmış, doğanın güzelliğine, ormandaki kuş seslerine, gül kokularına ve temiz havaya hayran kalmıştır. Şehir hayatına dair; çeşme başında oturan yatan insanlar, Boğazdaki kayıklar ve kayıkçılar, sokaklarda başıboş dolaşan kediler ve köpekler, esir pazarları, camları iç avluya bakan Türk evleri, baharat kokulu çarşılar, ağızlarındaki nargillerle kahvede oturanlar, mesire yerlerinde gezinen ve eğlenen kadınlar ve duvarlarını hat sanatının muhtelif örnekleriyle süslenmiş büyük camiler dikkatini ve ilgisini çekmiştir.
Osmanlı topraklarına yaptığı seyahatten çok memnun kalan Lamartine, memnuniyetinin göstergesi olarak Doğuya Seyahat, Doğuya yeni Seyahat ve Türkiye Tarihi adlı eserleri kaleme almış, bu eserlerinde Osmanlıdan övgüyle bahsetmiştir.
Fransa'daki siyasi yaşamı bittikten sonra 1850 yılında ikinci kez geldiği İstanbul'da Sultan Abdülmecid ile görüşerek İzmir'e yerleşmek istediğini iletmiştir. Sultan tarafından kabul gören bu isteği kendisine arazi tahsis edilmesine rağmen Lamartine'nin maddi imkansızlıkları nedeniyle gerçekleşmemiştir. Onbeş gün süren bu ikinci İstanbul ziyareti sonrası döndüğü Paris'te 28 Şubat 1869 yılında yaşamını yitirmiştir.
Ölürken yeğenine cenazesinin “İnsanlığa şeref veren Türkler”in ülkesine gönderilmesini vasiyet etse de bu isteği dönemin Fransız Hükümeti tarafından geri çevrilmiştir.
Son olarak bir değerlendirme yapmak gerekirse; Osmanlı topraklarında çok iyi ağırlanan Sultan tarafından ilgi gören Lamartine, eserlerinde tipik Avrupalı tarafgirliği ve önyargılı bakış açısından sıyrılarak özellikle ilk ziyareti sonrası oluşan samimi hisleri ışığında Avrupa ve Osmanlı karşılaştırmaları yapmış, tarafsız ve gerçekçi yorumları nedeniyle “Türk Dostu” olarak anılmıştır.
İstanbul'u “Dünyanın Başkenti” ve “Beldeler Kraliçesi” olarak tanımlayan Fransız yazar, şair ve politikacı Alphonse de Lamartine'nin ismi Talimhane semtinde bir caddeye verilmiştir.
Kaynak: istanbultarih.com