Türk Sineması'nda 1922 yılından 1949 yılına kadar sivil yapımevleri bazında yapılandırılan döneme Özel Yapımevleri Dönemi adı verilmektedir. Tiyatral kökenli çalışmalardan oluşan Türk filmlerini yönetmek ise Muhsin Ertuğrul'a düşmüştür. Türk Sineması, İkinci Dünya Savaşı'nın sona erdiği 1945 yılından sonra film üretimini artırmıştır.
Renkli filmlere geçiş
1960'lı yıllar aynı zamanda da düzeyli ve kaliteli Türk filmlerinin birbiri ardına vizyona girdiği, ulusal bir kimliğe büründüğü yıllardır. 1950'li yıllardan itibaren düzenli bir artışa geçen yerli film üretimi, seyircinin artan talebi karşısında 1960'lı yıllarda da yükselişine devam etmiştir. Türk Sineması 1963'ten itibaren renkli film üretmeye başlamıştır.
Sinemada daralma dönemi
Türkiye'de 1971-1980 yılları arasında geçen süre zarfında, başta siyasi ve ekonomik alanlarda olmak üzere birçok konuda köklü değişiklikler olmuştur.Televizyona artan ilgi, kitleleri sinemadan uzaklaştırmış, sinema salonları kapanmaya başlamış, çeşitli furyaların etkisiyle filmlerin kalitesi düşmüş, sinema sektörü daralma sürecine girmiştir.
VCD ve DVD'ler sektörü etkiledi
Sinema seyircisi “aile”lerden “birey”lere geçişi tamamlamış, 1980'lerden itibaren “yıldız sistemi” çökmüş, başrol oyuncusuna göre belirtilen filmlerden, yönetmenine göre anılmaya başlanılan sinemaya bir dönüşüm gerçekleşmiştir.Türk sinema sektörü 90'lı yılları kriz içinde karşılamıştır. Bu süreçte neredeyse yılda on filmden az yapımın üretilmiştir. Sinemaların birer birer kapanmış, özel televizyonların peşi sıra açılmıştır. 1995'ten sonra sırasıyla Video – VCD – DVD formatlarının yaygınlaşarak alternatif izleme alanlarının ortaya çıkmıştır.
2000'lerdeki sinema süreci
Türk filmlerinin bütçeleri milyon dolarlık, seyirci sayıları da milyon kişilik rakamlara ulaşmaya başlamıştır. 2005 yılında 30 milyona yaklaşan Türkiye geneli yıllık bilet satışı, 2015 yılında 60,7 milyon olarak gerçekleşmiştir.
Bu süreçte sinema alanında yapılan yenilikler ve ilkleri ise şöyle:
İlk Türk Filmi: Ayastefanos'taki Rus Abidesi'nin Yıkılışı
Osmanlı İmparatorluğu 1. Dünya Savaşına girince, Rusya'nın İtilaf Devletleri arasında olması nedeniyle Yeşilköy'deki Rus Anıtı'nın yıkılmasına karar verildi. 14 Kasım 1914'te anıt yıkılırken, bu sırada yedek subay olan Fuat Uzkınay, bu tarihi olayı görüntüledi. Bu belgesel sinemamızın ilk filmi oldu ancak film günümüze ulaşamamıştır.
İlk Konulu Türk Filmi: Casus
Sinemamızda konulu film çeken ilk yönetmen Hürriyet Gazetesi'nin de kurucusu olan Sedat Simavi'dir.
İki film de 1917 yılında çekilmiştir ancak hangisinin daha önce çekilmiş olduğuyla ilgili rivayet muhtelif. “Casus”, 1.Dünya Savaşı sırasında geçen bir casusluk macerası. “Pençe” ise şehvet düşkünü bir kadın ile ilişki kuran Pertev ile evli bir kadın uğruna yuvasını dağıtan Vasfi adlı iki arkadaşın hikâyesi. Ne yazık ki iki film de kayıptır. Aslında ilk konulu film denemesi “Leblebici Horhor”du. Fakat bu film, oyunculardan birinin vefat etmesi nedeniyle tamamlanamadı. İkinci deneme ise “Himmet Ağa'nın İzdivacı” idi.
İlk Sesli Türk Filmi: İstanbul Sokakları'nda
Türk Sineması'nın ilk sesli filmi 1931 yılında çekilen “İstanbul Sokaklarında” adlı filmdir. Filmin yönetmeni ve senaristi Türk tiyatrosu ve sinemasının en önemli isimlerinden Muhsin Ertuğrul'dur. Film, aynı kadına aşık olan iki kardeşin başından geçen olayları anlatır.İstanbul Sokaklarında sessiz olarak çekilmiş ve daha sonra dublaj işlemiyle seslendirilmiş olması nedeniyle de bir ilk film olarak değerlendirilebilir. Filmin seslendirmesi Paris'teki Espinay Stüdyosu'nda yapılmıştır.
İlk Türk Korku Filmi: Çığlık
İlk Türk korku filmi olarak hala Drakula İstanbul'da filminin dillendirilmesine alışığız ancak ilk Türk korku filmi Aydın Arakon'un yönettiği, 1949 yılı yapımı Çığlık adlı filmdir. 2729_1Esrarengiz ve boş bir konakta geçen, daha çok atmosfere dayanan bir filmdir ve ne yazık ki hiçbir kopyası günümüze kadar ulaşamamıştır. Yönetmenliğini ve senaryo yazarlığını Aydın Arakon'un, yapımcılığını Murat Köseoğlu ve Nazif Duru'nun yaptığı, başrollerinde Muzaffer Tema ve Emine Engin'in yer aldığı filmde, bir doktor fırtınalı bir gecede, bir köşke sığınmak zorunda kalır.
İlk Renkli Türk Filmi: Halıcı Kız
Sinema tarihimizde ilk renkli film olarak Muhsin Ertuğrul'un 1953 yılında gösterime giren Halıcı Kız filmi bilinir. Oysaki sinemamızdaki ilk renkli çekimi Baha Gelenbevi 1948 yılında Birlik Film (İskender Necef) adına çektiği Bir Yuva Böyle Yıkıldı romanından sinemaya aktardığı Çıldıran Kadın adlı filmde yapmıştır. Siyah-beyaz olan bu filmin yalnızca bir tek sahnesi, o da Kız Kulesi'ni gösteren sahne, renklidir.
Uluslararası Ödül Alan İlk Türk Filmi: Susuz Yaz
Susuz Yaz, Necati Cumalı'nın aynı adlı hikâyesinden uyarlandı. Yönetmen Metin Erksan. Eser, aynı zamanda yurt dışında ödül almış ilk Türk filmi olarak bilinmekte. Susuz Yaz'da bir anlamda modern bir Habil ve Kabil hikâyesi anlatılmaktadır. Bu eser, Susuz Yaz'ın geçtiği coğrafyanın sorunlarına ışık tutar ve aynı zamanda insan olgusunu da ön plana çıkarır. Ancak Susuz Yaz filmi, çekildiği dönemde sansür kurulundan geçememiş ve bu nedenle vizyona geç girmiştir. 1963 yılında çekilen filmin ülkemizde vizyona girmesi ise 14. Uluslararası Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı almasının ardından gerçekleşmiştir.
Sansürlenen İlk Türk Filmi: Mürebbiye
Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın aynı adlı eserinden uyarlanan filmin yönetmeni Ahmet Fehim'dir.1919 tarihli filmde Anjel adlı Fransız, bir konakta mürebbiye (dadı, bakıcı) olarak işe alınır. Kısa sürede cazibesiyle konağın sahibinden aşçısına kadar herkesi parmağında oynatmaya başlar… Filmin sansürlenme sebebi de ilginçtir. Yıl 1919'dur ve İstanbul işgal altındadır
İlk Türk Komedi Filmi: Bican Efendi Vekilharç
Şadi Fikret Karagözoğlu'nun yönetmenliğini üstlendiği filmde, Bican Efendi bir köşke vekilharç (bir konağın alışverişini yapmakla yükümlü kimse) olarak alınır. İşgüzarlığı nedeniyle ortalığı karıştıran Bican Efendi'nin macerası, sinemamızın ilk güldürü denemesidir.