Dolar

34,5424

Euro

36,0063

Altın

3.006,41

Bist

9.549,89

Türkler devlet için milleti yaşattı

Türk tarihinde devletin devamlılığı için milletin ekonomik ve sosyal kalkınmasının ilk öncelik olduğu esas alınarak sosyal uygulamalara büyük önem verildi

4 Yıl Önce Güncellendi

2021-02-22 23:14:29

Türkler devlet için milleti yaşattı

Türk tarihinde sosyal ve ekonomik yardımlaşmanın büyük bir önemi var. Gerek Selçuklu gerekse Osmanlı döneminde devletin varlığının ve birliğinin sürdürülebilmesinin yolunun "İnsana sahip çıkmaktan" geçtiğine inanılırken halka yönelik sosyal yardım ve dayanışma örnekleriyle de bu bütünlüğün sağlanması için çok farklı uygulamalar devreye alındı.
İşte bu uygulamalardan bazıları:

"Askıda ekmek" uygulaması: Bugün tartışmalara konu olan Askıda ekmek uygulamasının kökeni ise Osmanlı dönemine uzanıyor. Ekmek almak için fırına giden vatandaşlar kendilerinin ihtiyacı kadar ekmek aldıktan sonra ihtiyaç sahiplerinin faydalanması için gönüllerinden geçen ekmek sayısının parasını ödeyip ekmekleri fırına bırakıyor. Sistem bu şekilde işliyor.
Fırın sahibi de fazladan ücretini aldığı ekmekleri askıya asarak ihtiyaç sahiplerine dağıtıyor. İhtiyaç sahibi vatandaşlar ise fırına geldiğinde ücret ödemeden ekmek alabiliyor.Askıda ekmek uygulaması ilk olarak İstanbul'da uygulamaya sokulmuştu.

Esnaf Sandığı: Çok eskiden beri Anadolu'da ve Osmanlı İmparatorluğunun Türklerle meskun yerlerinde her esnafın bir yardım sandığı vardı. Buna, “Esnaf Vakfı” , “Esnaf Sandığı” ve daha önceleri “Esnaf Kesesi” denirdi. Sandık, mütevelli veya sandık vakfı yöneticisinin yönetiminde faaliyetini sürdürürdü. Sandığın başlıca gelir kaynaklarını, esnafın teberruları, çıraklıktan kalfalığa ve kalfalıktan ustalığa yükselirken ustanın çırağı ve kalfası için verdiği teberru, haftalık veya aylık olarak esnaftan gücüne göre toplanan paralar, nemadan ve toplanan paranın işletilmesinden elde edilen gelirler oluştururdu. Her esnaf sandığında altı kese bulunurdu.

Yaran Odaları: Ahi teşkilâtının bir yan kuruluşu olan yaran odalarının da sosyal dayanışma ve yardımlaşmada önemli bir yeri ve rolü olmuştur. Kapısı her yolcuya, yabancıya açık olan, onları yanlarındaki hayvanları ile birlikte günlerce, haftalarca konuk ederek, yediren ve içiren köy konuk odalarından başka, köylerde ve kasabalarda türlü yaş gruplarındaki kişilerin muntazaman devam ettikleri, konuk ağırlamanın dışında gençleri eğitme görevini üzerine almış, yaran odaları vardır

Vakıflar: Vakıflar devletin elini uzatmadığı bazı alanlarda özel kişiler veya devlet hariç diğer tüzel kişilerce kurulan, kamu hizmetine dönük kurumlar. Vakıfların bir kısmı her ne kadar hastane, köprü, kitaplık, han, çeşme gibi herkesin kullanımına açık yerlerse de, öksüz yurtları, yoksul öğrencilere yurtlar, aş ocakları, yoksul ve kimsesizlerin barındırılması, güçsüz, hasta ve sakat bireylerin bakımı gibi amaçlara yönelik vakıflar da bulunmaktadır.Vakıflardan yararlanacakların adları belli değildir. Böylece vakıflar günümüzdeki, “Devletçe bakılma” usulüne oldukça yaklaşan özellikleri olan bir kurum olmaktadır.

Zekat: Toplumda malın, yalnız zenginler elinde dolaşması, zengin sınıfın daha zengin, fakir sınıfın daha fakir ve muhtaç duruma düşmesini gerektirir. İslâm dinî bu sınıf farklarının ortadan kalkması ve cemiyette orta sınıfın çoğalması için etkili bir tedbir olarak, zenginlerin elindeki varlıktan ihtiyaç sahibi olan, çalışamayan veya çalışma gücüne sahip olduğu halde gerekli sermaye temininden mahrum olan kimselere, mallarının bir kısmını vererek onların mertebelerini ve güçlerini yükselmelerini öngörmüştür.

Fitre: İslâm dinînde ramazan ayı sonunda, durumu müsait kimselerin ödemekle mükellef oldukları bir fitre sadakası vardır ki, sosyal yardımlaşma bakımından oldukça önemli bir müessesedir.Bugün bu uygulama zekatta olduğu gibi uygulanmaya devam etmekte.

Kuş evleri: Leylekler için "Gurabahane-i Laklakan" müessesesini kuran Osmanlı medeniyeti, kuşlara büyük hürmet gösterirken, bunu mimari eserlerine de yansıttı. Osmanlı döneminde köşk, cami, mescid, türbe, han, çeşme gibi yapıların duvarlarına inşa edilen kuş evleri, canlılara gösterilen merhamet ve sevginin yanı sıra mimari zarafetin de sembolleri olarak öne çıkıyor. İstanbul'daki kuş evi örneklerini Sultan Üçüncü Mustafa Türbesi, Üsküdar Valide Sultan Camisi, Üsküdar Ayazma Camisi, Kara Mustafa Paşa Medresesi, Amcazade Hüseyin Paşa Medresesi, Seyyid Hasan Paşa Medresesi, Ragıb Paşa Mektebi, Sultan 1. Mahmud Mektebi, Sultan 1. Mahmud Kütüphanesi, Taksim Maksemi, Eminönü Yeni Cami, Eyüpsultan Camisi, Bali Paşa Camisi gibi eserlerde görmek mümkün.

Lonca sistemi: Osmanlı Devleti'nde her zaman tarımsal ürün ağırlıklı bir ekonomik yapı var olmuştur. Kırdan elde edilen tarımsal ürünler kentlerde, yerel pazarlarda halka ve bu arada yabancılara aktarılmaktadır. Kentte loncaların denetiminde örgütlenen esnaflar, tarım dışı üretimi gerçekleştirmiştir. Lonca teşkilatı, o dönemin şartlarıyla düşünmek kaydıyla, Osmanlı sanayisi ve ticaretinin ve bu anlamda Osmanlı iktisadi ilişkilerinin
en önemli unsurlarından biri

Bimarhaneler (Darüşşifa): Bimarhaneler günümüz tıp fakültesi ve hastanesine karşılık gelen sosyal hizmet kurumları. Selçuklu'dan beri hastanelere bimarhane, darüssıha,
maristan, bimaristan gibi farklı isimler verilmiştir. Vakıflar aracılığıyla kurulan ve tamamen ücretsiz olan bimarhanelerde, ne hastalar için ne de çalışanlar
için Müslim-gayrımüslim, kadın-erkek, zengin-fakir ayrımı yapılmazdı. Bimarhanelerde hastalar; evli bekâr ve kadın hastalar şeklinde ayrılmışlardı

SON VİDEO HABER

Zenginlerin açık denizlerde 'korsan avı'

Haber Ara