Derginin tanıtım yazısında şu ifadeler yer aldı:
Türkiye'de 1980 sonrasında sivil toplum çok tartışılan, lehinde ve aleyhinde pek çok söz sarf edilen kavramlardan biri haline geldi. Bunun yanında İslâmî çerçeveden, sivil toplumun mahiyeti, Cumhuriyet dönemindeki dinamikler, dönüşüm süreçleri vb. bir dizi parametre de değişik dönemlerde ele alındı. Bilhassa 28 Şubat sürecinin akabinde iki binli yılların başlarındaki tartışmalar oldukça hararetliydi. Başlangıçta dernek/vakıf mevzuatının oldukça geniş faaliyet sahasından istifade etmek amaçlı kabul edilen bu yaklaşım, şimdilerde din dilinin “sivilleşmesi” sorununu ortaya çıkarmıştır ki, bu sorun kolay aşılacağa benzememektedir.
Günümüzde Türkiye'nin “milli meselesi” olarak İslâm'ın siyasi düzendeki yerinin ne olacağına dair kıran kırana bir mücadele var. Post-Kemalizm'den proto-Kemalizm'e uzanan mücadele hattında hemen her kurumsal ve fikri cereyan kendi önceliklerinin muhasebesini yapmak durumunda. Bu zaviyeden “İslâmî” STK'ların üyelik ve gönüllülük yapılarından mali yapılarına, insan kaynaklarından kadınların artan etkinliğine, siyasetle ilişkilerinden gençler için bir çekim merkezi olup olmamalarına kadar birçok değişim dinamiğinin masaya yatırılması gerektiği sıklıkla ifade edilmekte. STK'lardaki gönüllülük seyri, kâmil gönüllülükten çıkar gönüllülüğüne kadar farklı gönüllülük türlerinin belirli tonlar halinde öne çıktığı birtakım aşamalardan oluşmakta. Bu tür dernek ve vakıfların amacı siyasal, iktisadi ve toplumsal itibardan daha çok ümmete ve insanlığa dair itibar kazandırmak olmalıdır.
Ayrıca STK'ların yönetiminde etkin olan kuşak, kurucu ve yönetici gibi görevler yürütürken bir neslin kendi içinde yaşayabileceği en yoğun değişimlerle karşı karşıya kaldı. Bu kuşak edindiği tecrübeler sonucunda ekonomik gelişme, refah, iktidar, iş dünyası, meslek sahibi olmak gibi hayatla ilgili önemli alanlar hakkında yirmi-otuz yıl öncesine göre daha farklı bir bakışa sahipler.
STK'ların yeni perspektiflere ve projeksiyonlara ihtiyacı var. Stratejik bir yaklaşım geliştirme ve yeniden yapılanma ihtiyacı açık. STK'ların “kurumsal kapasiteleri” ve bu kuruluşlarda “gönüllü ve profesyonel çalışanların yetkinliklerini artırmaları” öncelikle ele alınması gereken konuların başında gelmektedir. STK'larda gönüllük ruhunu kaybetmeden daha organize, verimli ve sürekliliği sağlamaya yaracak sistemlerin oluşturulması öncelikli bir mesele olarak kendini göstermektedir.
Türkiye'de sivil toplum kurumları tüm yetersizliklerine rağmen resmi ideolojinin ayrımcılıklara karşı, tabir caizse toplumun kılcal damarları olarak görev yapmakta, az-çok bir esneklik sağlamaktadırlar. Dolayısıyla İslâmî kesimin yapı ve oluşumları her ne kadar kanun veya yönetmelik açısından STK olarak isimlendirilse de dindar kişilerden oluşan bu yapılar, kendilerini vakıf olarak görmelidir ve vakıf bilinciyle hareket etmelidirler. Profesyonelleşme ve kurumsallaşma dalgası içerisinde amaçlarından saptıklarını düşünen sivil toplum kuruluşlarının yapması gereken, tekrar kurucu değerlerine dönmeleridir.
Bazı Başlıklar:
1) Sivil Toplum ve Kuruluşları - Mustafa AYDIN
2) Vakıftan STK'laşmaya Muhafaza - Kârlığın Hikâyesi - Ahmet DAĞ
3) Hocalar Üzerinden Yürütülen Sosyo-Psikolojik Savaşın Amacı? - Burhanettin CAN
4) Kadın Tartışmalarına Başka Bir Bakış - Dilaver DEMİRAĞ
5) Sanat Nedir? - Metin Önal MENGÜŞOĞLU
6) Ortadoğudaki Yeni Kutup ve Türkiye - Hamza ZEVBA