UNESCO'daki Türk mirasları
Türkiye'nin yaşayan mirasları sadece ülkemizde değil, uluslararası alanda da dikkati çekiyor. Yüzyılların geleneğine dayanan bu miraslar aynı zamanda gelecek nesillerin de kültürel hafızasını oluşturacak...

Oluşturma Tarihi: 2021-08-17 21:15:46

Güncelleme Tarihi: 2021-08-17 21:15:46

İnsanlığın somut olmayan kültürel mirası listesi daha çok bölgelere göre değişiklik gösteren yerel halkın geleneklerinden oluşmakta. Bununla birlikte Türkiye'nin bu kategoride oldukça fazla miras unsuru bulunuyor. Dünya Miras Komitesi tarafından UNESCO Dünya Mirası Listesine alınan bu mirasların yanı sıra bir de bu listeye önerilmesi öngörülen ancak henüz adaylık süreçleri tamamlanmayan miraslardan oluşan geçici liste bulunur.

BM'ye bağlı UNESCO'nun amacı, “eğitim”, “bilim”, “kültür”, “iletişim ve enformasyon” yoluyla, küresel barışın tesisine, fakirliğin ortadan kaldırılmasına, sürdürülebilir kalkınmaya ve paylaşılan ortak değerlere dayalı toplumlararası diyaloğa katkıda bulunmak.
Türkiye'nin bu mirastaki temsilcileri ise şöyle:

Mevlevi Sema Töreni

Mevlevî Semâ Töreni, Allah'a ulaşma yolunun derecelerini sembolize eden, içinde dini öğe ve temalar barındıran, ayrıntılı kural ve niteliklere sahip tasavvufî bir tören. Tören, ilahilerle başlar ve semazen gösterisiyle biter.Sema Hz. Mevlana (1207-1273) ilhamıyla yaratılmış ve geliştirilmiş dünyanın en mistik dansı olarak bilinir. Mevlana'ya da Şems-i Tebrizi öğretmiştir. Aslında daha derin bakıldığında Mevlevi dervişlerinin zikir ayinidir.

Meddahlık Geleneği

Halkın toplandığı yerlerde bir hikayeyi canlandırarak anlatan kişiye meddah adı verilir. Bu kişi anlattığı hikayedeki tüm karakterleri ses tonu, jest ve mimiklerle canlandırır. Bu hikayeler, konusunu masallar, destanlar ve efsanelerden alır, böylece sözlü edebiyat geleneğine örnek oluşturur.Türk halk zekâsının ve halkın, olayları karikatürize etme gücünün büyük sanatlarından biri olan meddahlık, yüzyıllar boyu yaşamış, Türk halkı arasında çok ilgi görmüştür.Meddahlık için tek adamlı tiyatro da denebilir.

Karagöz ve Hacivat

Karagöz ve Hacivat, Türkiye'ye has, taklide ve karşılıklı konuşmaya dayanan bir gölge oyunu. Karagöz oynatıcısına kurgusal ya da hayalbaz denir. Karagöz, özellikle Ramazan'da ve sünnet düğünlerinde oynatılmaktadır. Karagöz, şeffaflaştırılmış deriden yapılan “tasvir” lerin, arkadan verilen ışıkla beyaz perde üzerine yansıtılması temeline dayanan, değnekler yardımı ile oynatılan söze dayalı Türklere özgü gösteri türüdür. Oyun adını Karagöz'den almaktadır. Karagöz adı ile yaygın olarak bilinen bu oyuna, halk arasında “Hacivat” denildiği de biliniyor

Nevruz

Kuzey Yarım Küre'de ekinoksun yaşandığı yani baharın başladığı gün olan Nevruz'un 2. yüzyıldan beri kutlandığı düşünülmekte. Sadece Türkiye'de değil, diğer Türki Cumhuriyetler'de önemli bir kültürel değer olan Nevruz gününde baharın başlaması büyük şenlikler eşliğinde kutlanıyor. Nev(yeni) ve ruz (gün) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen ve YENİGÜN anlamını taşıyan Nevruz, kuzey yarımkürede başta Türkler olmak üzere bir çok halk ve topluluk tarafından yılbaşı olarak kutlanır.

Geleneksel Sohbet Toplantıları

Halk kültürünün önemli bir parçası olan geleneksel sohbet toplantılarında, müzik, sohbet ve edebiyat bir araya gelir.Geleneksel sohbet toplantıları, özellikle Yaran Sohbeti adı altında Çankırı ilinde, Yaren Teşkilatı adıyla Kütahya ili Simav ilçesinde, Sıra Gecesi adı altında Şanlıurfa'da, Kürsübaşı Sohbeti adı altında Elazığ'da, Barana Sohbetleri adıyla Balıkesir Dursunbey ilçesinde yaşatılmakta ve Türkiye çapında tanınıyor.

Ebru: Türk Kağıt Süsleme Sanatı

Ebru sanatı, kitreyle yoğunlaştırılmış suyun üstünde, özel hazırlanmış boya ve fırçalarla oluşturulan desenlerin kâğıt üzerine geçirilmesi yoluyla yapılan bir süsleme sanatıdır. Ebru sanatının köklerinin 9. yüzyıla dek uzandığı düşünülmektedir.

Çini Sanatı

Tarihi ilk Müslüman Türk devletlerinden Karahanlılara dayanan çini sanatı, genellikle mimari eserlerin, cami, köşk, saray, çeşme, türbe gibi yapıların iç ve dış süslemelerinde kullanılan bir süsleme sanatıdır. Vazo, tabak, sürahi ve çeşitli kap kacaklara işlenen motifler ve renklendirmeler ile oluşan çini eserleri ise iç dekorasyonda kullanılıyor.

İnce Ekmek Yapımı ve Paylaşımı Geleneği

İnce ekmek çeşitlerinin yapımı Azerbaycan, İran, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye'de yaşayan halklar arasında yaygın bir gelenektir. Oklava ile açılan yufka, lavaş, katırma ve jupka gibi ince ekmekler imece yöntemiyle hazırlanır, uzun süre dayanması için sac üzerinde pişirilir ve herkese dağıtılır. İnce ekmek yapımı toplumsal dayanışmanın mükemmel bir ifadesidir.

Kırkpınar Yağlı Güreşleri

Her sene Haziran ayının sonunda Edirne'de düzenlenen Kırkpınar Yağlı Güreşleri'nde pehlivanlar er meydanına çıkar ve başpehlivan olmak için güreşirler. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sonrasında Kırkpınar Yağlı Güreşleri, bu gün Yunanistan sınırları içinde kalan Samona köyü civarında bulunan Kırkpınar Çayırından Edirne-Mustafa Paşa yolu üzerinde yer alan Viran tekke mahalline taşınmıştır.
Cumhuriyetin ilanından sonra güreşler Edirne'nin Sarayiçi bölgesinde yapılıyor.

Mesir Macunu Festivali

41 çeşit baharat ve şifalı ottan oluşan mesir macunu ilk kez Yavuz Sultan Selim'in eşi Ayşe Hafsa Sultan hastalandığında ünlü hekim Merkez Efendi tarafından kullanılmıştır. Günümüzde her sene 21-24 Mart tarihleri arasında Manisa'da kutlanan Mesir Macunu Festivali'nde halka mesir macunu dağıtılır, halk oyunları oynanır ve Ayşe Hafsa Sultan'ın iyileşmesi canlandırılır.

Türk Kahvesi

Türk kahvesi, Osmanlı İmparatorluğu'ndan beri Türk kültüründe önemli bir yere sahiptir. Pişirilmesi ve sunumu ile diğer kahve çeşitlerinden ayrılan Türk kahvesi özellikle bayram günleri ve kız isteme ritüeli ile özdeşleşmiştir.Önceleri Arap Yarımadası'nda kahve meyvesinin kaynatılması ile elde edilen içecek, bu yepyeni hazırlama ve pişirme metoduyla gerçek kahve lezzetine ve eşsiz aromasına kavuşmuştur. Kahve ile Türkler sayesinde tanışan Avrupa; uzun yıllar kahveyi, Türk kahvesi olarak bu yöntemle hazırlayıp tüketmiştir.