Uygurlar, Büyük Hunlar'ın torunlarıdır. Bunlar Selenga Irmağı etrafında yaşıyorlardı. Erkin denen Uygur beyleri Göktürk Devleti'ne bağlı iken Göktürk Devleti 630'da Çin hâkimiyetine girince Uygurlar bağımsız bir devlet oldular ve beyleri İlteber adını aldı. 646 yılında Uygur Kağanlığı kuruldu, fakat İkinci Göktürk Devleti'nin meşhur kağanı Kapgan bunları yeniden devlete bağladı. Uygurlar nihayet 745 yılında Göktürk Devleti'nin içine düştüğü kargaşalıktan faydalanarak, beyleri Kutlug Bilge Kül'ün idaresinde bu devleti ortadan kaldırdılar; Kutlug Bilge, Uygur Kağanı oldu.
Uygurlar bir taraftan dağınık Türk kabilelerini kendi idareleri altında toplarken bir yandan Çin üzerindeki baskılarını artırdılar. 751 yılında, yani Uygur Kağanlığı'nın ilk yıllarında büyük Çin ordusu Talas Meydan Savaşı'ndan Karluk ve Araplara mağlup olmuş, böylece Çin'in kuvveti büyük ölçüde kırılmıştı.
Et yemeyi yasaklayan Mani dinine girilince…
Türkler artık Çin'in iç işlerine karışlıyorlardı. Kutlug Bilge'den sonra oğlu Moyunçur, sonra da onun oğlu Bögü Kağan Uygur tahtına oturdular. Uygur Devleti'nin en parlak çağı Bögü Kağan'ın yirmi yıllık hükümranlık devridir. 779'da Bögü'nün yerine Tung Bağa Tarkan, arkasından Külüg Bilge ve Kutlug Bilge kağan oldular. Son büyük hakan Külüg Bilge 833'de öldürüldükten sonra, devlette iç kargaşalıklar çıktı. Uygur federasyonu içindeki en güçlü Türk uruklarından Kırgızlar gitgide kuvvetlenerek onlara rakip oluyorlardı.
Bu arada Uygurları kuvvetten düşüren başka bir şey daha vardı. Vaktiyle Bögü Kağan Tibet seferinden dönerken oradan Mani dini rahiplerini getirmiş, bunlar vasıtasıyla Uygurları Mani dinine sokmuştu. Türklerin hareketli ve savaşçı tabiatına aykırı düşen, onları temel gıdaları olan etten bile uzaklaştıran bu din, memlekette genel bir uyuşukluk yarattı. Sonunda Kırgızlar 840 yılında Uygur başkentine girerek, Uygur Hakanı dahil, halktan pek çok kimseyi kılıçtan geçirdiler. Böylece Uygur Devleti son buldu.
Sanat ve edebiyatta en gelişmiş devlet
Uygurlar bu mağlubiyetten kendilerini kurtarıp toparlayacak bir varlık gösteremediler. Bir kısmı Kuzey Çin tarafına (Kansu bölgesine), bir kısmı da bugünkü Doğu Türkistan (Turfan ve Kaşgar) tarafında göç ettiler. Oralarda birer kağanlık kursalar da bunların fazla bir siyasî ve askerî başarısı görülmedi. Ancak Doğu Türkistan'daki Uygur Devleti, Doğu-Batı ticaret yolları üzerinde bulunduğu için iktisadi bakımdan çok gelişti.
10. yüzyılın başından 13. Yüzyılın başındaki Cengiz istilasına kadar Uygur Devleti'nde sanat ve edebiyat çok gelişti. İslam'dan önceki Türk tarihinde medeniyet eserleri bakımından en zengin dönem bu Uygur çağı olduğu için, Türkiye Cumhuriyeti zamanından bazı kimseler ‘medeniyet' kelimesi yerine Uygur adının yanlış bir şekli olan ‘Uygar' sözünden ‘Uygarlık' diye bir kelime uydurmuşlardır. Bugün bazılarının ‘medeniyet' yerine kullandığı ‘uygarlık' sözünün aslı budur.