VakıfBank Kültür Yayınları ABD'li tarihçi ve sosyolog Janet Abu-Lughod'un “Avrupa Hegemonyasından Önce” isimli eserini Türkçe'de ilk kez yayımlıyor. Abu-Lughod kitapta, modern dünya ekonomisinin 13'üncü yüzyıla dayandığını belirterek, zengin tarihi anlatımıyla Avrupa merkezli bakış açısını eleştiriyor. VakıfBank Kültür Yayınları (VBKY) “Avrupa Hegemonyasından Önce: 1250-1350 Yılları Arasında Dünya Sistemi” adındaki kitabı okurla buluşturuyor. Türkçe'de ilk kez yayımlanan kitabı kaleme alan ABD'li tarihçi ve sosyolog Janet Abu-Lughod, dönemin coğrafyaları arasında dolaşıyor, ekonomik ve sosyo-kültürel bir analiz yaparken ezber bozan bir değerlendirmede bulunuyor.
İslam birleştirdi
Türkçe çevirisini Cansen Mavituna'nın yaptığı kitapta Abu-Lughod; Gent, Brugge şehirlerinden Cenova ve Venedik'e, Moğol hâkimiyetinden veba salgınına, gelişen ve yayılan İslam kültüründen, Mısır, Hint yarımadası Çin iş birliği ile Müslüman-Hıristiyan ticaretine kadar gibi birçok konu ve coğrafyayı inceliyor. Abu-Lughod, “7. ve 8. yüzyıllarda İslam, iki ucunda Avrupa ve Çin'in bulunduğu orta bölgenin birçok kısmını, iki uca da ilerleyerek birleştirdi, fakat canlanan dünya ekonomisinin periferisinde kalan yerler, birbirinden nispeten izole hallerini sürdürdü. 11. yüzyıla gelindiğinde, eski dünyanın pek çok bölgesi, belli ki hepsinin faydalandığı bir mübadele sistemine dâhil olmaya başladı, bu durum 12. yüzyılda daha da belirginleşti. Bu devir zirvesini 13. yüzyılın sonu ile 14. yüzyılın başları arasında yaşadı; Avrupa ile Çin'in bile, sınırlı kaldığı kesin olsa da, doğrudan bağlantı kurduğu bir dönemdi bu” sözlerini kaydediyor.
Sanatsal bir doğuş
Abu-Lughod'a göre 13'üncü yüzyılın kayda değer olmasının başka bir sebebi daha var; o da, bu dönemde farklı bölgelerde kültürel ve sanatsal başarıların doğmaya başlaması… “Eski dünyanın bu kadar çok bölgesinin aynı anda kültürel olgunluğa ulaşması daha önce görülmüş bir şey değildi” diyen Abu-Lughod, Çin'de, en gösterişli çömleklerin tasarlandığını, İran'da buna rakip olabilecek turkuaz ışıltılı parlak kâselerin yapıldığını söylüyor. Abu-Lughod, Memlûk egemenliği altındaki Mısır'da, zanaatkârların incelikle ortaya koyulan mobilyalara altın ve gümüş işlediğini, Doğu Avrupa'da ise katedral yapımının altın günlerini yaşadığını belirtiyor. Ayrıca Hindistan'ın güneyindeki görkemli Hindu tapınakları da bu dönemde yükselmiş. Abu-Lughod, “Hemen hemen her yerde süs ve debdebeli sembollere harcanacak bolca servet olduğu görülüyordu. Bu dönem entelektüel bakımdan da aynı derecede üretkendi; bu da sermaye fazlasının yalnızca bir şeyler üretmek için değil, âlimleri desteklemek için de kullanıldığını gösteriyordu” değerlendirmesinde bulunuyor.
Zenginlik dönemi
Abu-Lughod, artan ekonomik bütünleşme ve kültürel gelişimin birbiriyle bağlantılı olduğunun bilgisini veriyor. “Teknolojik ve toplumsal yenilikler üretim fazlası yaratıyor, bunlarla yapılan uluslararası ticaretle beraber kalkınma daha da hızlanıyordu” diyen Abu-Lughod, ulaşım ve devlet idaresindeki paralel gelişimlerin birbirinden uzak toplumlar arasındaki iletişimi kolaylaştırdığını ifade ediyor. Abu-Lughod, sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu da daha çok üretim fazlası anlamına geliyordu. Dünyanın her yerinde, refah –en azından üst tabakalarda– yüksek kültür oluşmasını sağladı ve o zamanların en az gelişmiş bölgesi olan Avrupa, kurulmakta olan yeni bağlantılardan belki de en fazla kazanım sağlayan yer oldu.”
İş birliği yükselişi sağladı
Kitabında 13. yüzyıl dünya ekonomisini masaya yatırıp bunun nasıl oluşturulduğunu değerlendiren Abu-Lughod, 1250 ile 1350 yılları arasında, Kuzeybatı Avrupa'dan Çin'e kadar uzanan bir uluslararası ticaret ekonomisini tarihi örneklerle anlatıyor. Abu-Lughod şu satırları kaydediyor: “Esasen, 13. yüzyıl dünya sisteminde kayda değer olan, çok çeşitli kültürel sistemlerin bir arada var olup iş birliği yapması ve Batıdakilerden çok farklı bir şekilde örgütlenmiş toplumların sisteme hâkim olmasıydı. Görünüşe göre, Hıristiyanlık, Budizm, Konfüçyüsçülük, İslam, Zerdüştlük ve ‘pagan' olduğu için dışlanan çok sayıda başka küçük mezhep canlı ticarete, üretime, alım satıma, risk almaya ve daha nicesine izin verdi ve kolaylık sağladı.”