'Yunus Emre şiiri ancak bu kadar duygudan yoksun yorumlanabilirdi'
Akşam yazarı Bedir Acar, söz yazarı ve yorumcu Cem Adrian'ın, mutasavvıf Yunus Emre’nin “Bana Seni Gerek Seni” şiirini besteleyip, seslendirmesiyle ilgili yaptığı yorumda, 'Yunus Emre şiiri ancak bu kadar duygudan yoksun yorumlanabilirdi!' dedi.

Oluşturma Tarihi: 2022-04-28 12:52:46

Güncelleme Tarihi: 2022-04-28 12:52:46

Söz yazarı ve yorumcu Cem Adrian, Türk şiirinin öncü isimlerinden mutasavvıf Yunus Emre'nin “Bana Seni Gerek Seni” şiirini besteleyip, seslendirdi.

Şiiri yorumlayan Akşam gazetesi yazarı Bedir Acar ise, "Adrian'ın yorumda ilahi duygusu kırıntısı, ilahiye has bir manevi lezzet duyamadım. Yunus Emre şiiri ancak bu kadar duygudan yoksun yorumlanabilirdi!" diyerek tepkisini dile getirdi.

Bedir Acar'ın "Cem Adrian, Yunus söylüyor ama..." başlıklı dikkat çeken yazısı şöyle

Klasik-dini müziğimizin kurucularından bestekâr, şair ve hattat Buhûrîzâde Mustafa Itrî'nin segâh Tekbir ve Salat-ı Ümmiye'sini her dinlediğimde sanki maneviyatla kanat çırpan notaları işitir gibi olurum.

Allahüekber allahüekber

La ilahe illallahü vallahü ekber

Allahüekber velillahi'lhamd.

Allahümme salli alâ seyyidinê Muhammedinin-nebiyyi'l-ümmiyyi ve alâ êlihî ve sahbihî ve sellim.

Duyduğum anda sanki tüm kâinat bu bestenin ahengiyle dönüyormuş hissine kapılırım.

Bencileyin pek çok insanda aynı duyguyu uyandıran bu bestenin sırrı nedir acaba?

Vecd içinde bir ilhamla bestelenmesi belki.

Tekbir gibi dinin önemli bir meşalesi olan kelime-i kudsiyeyi besteleyen Itri için yazdığı şiirde Yahya Kemal şöyle seslenir:

Büyük Itrî'ye eskiler derler,

Bizim öz mûsıkîmizin pîri;

O kadar halkı sevkedip yer yer,

O şafak vaktinin cihangîri,

Nice bayramların sabâh erken,

Göğü, top sesleriyle gürlerken,

Söylemiş saltanatlı Tekbîr'i.

Tâ Budin'den Irâk'a, Mısr'a kadar,

Fethedilmiş uzak diyarlardan,

Vatan üstünde hür esen rüzgâr,

Ses götürmüş bütün baharlardan.

O dehâ öyle toplamış ki bizi,

Yedi yüz yıl süren hikâyemizi

Dinlemiş ihtiyar çınarlardan.

Mûsıkîsinde bir taraftan dîn,

Bir taraftan bütün hayât akmış...

Tekbir'de benim tarif edemediğim o duyguyu Yahya Kemal şiirindeki kudretle şerh ediyor işte...

İtri'yi anlatan 'Sesin Efendisi Itri: Mucizem' romanının (Mona Yayınları) yazarı Mine Sultan Ünver'den dinlemiştim:

'Mescid-i Nebevi ve Kâbe'de, her dilden, renkten ve milletten Müslümanın Itrî'nin bestesiyle tekbir getirmesi etkileyicidir... Özellikle Kâbe'nin etrafında dönen o ihtişamın, hep birlikte tekbir getirdiği anlar tüyler ürpertici. Üstelik, asırlardan beri bu böyle. Tüm dünyayı saran bir nefes onun bestesi. Öyle büyüleyici bir beste ki adeta hem teslim olan bir kulun tevekkülüyle secdeye gitmek istiyorsunuz hem de secde ettiğiniz o yüceler yücesinin nihayetsiz kudretini, gücünü iliklerinize kadar, her bir zerrenizle hissediyorsunuz...'

İşte, hakikatli musiki böyle bir şey olsa gerek; ilahi bir lütuf...

İlahi demişken, büyük mutasavvıf Yunus Emre'nin 'Bana seni gerek seni' isimli şiiri Cem Adrian tarafından bestelenerek yorumlanmış.

Dün ajansa düşen haberin detaylarını öğreniyoruz: Yunus Emre Enstitüsü tarafından geçen yıl düzenlenen "Yunus Emre Anma Yılı" projelerinin devamı olan çalışma, enstitünün sosyal medya hesaplarından sanatseverlerle paylaşıldı.

Cem Adrian'ın uzun aradan sonra ilk kez rol aldığı ve yönetmenliğini üstlendiği klip, sanatçının YouTube kanalından yayınlandı.

Eser, yakın zamanda tüm müzik platformlarında da dinleyicilerin beğenisine sunulacak.

Cem Adrian'ın yorumuyla Yunus şiirini dinledim; bir daha dinlemek ister miyim? Hayır!

Neden?

Çünkü Adrian'ın yorumda ilahi duygusu kırıntısı, ilahiye has bir manevi lezzet duyamadım.

Cem Adrian'ın bilmem kaç oktavlık güçlü sesi malum...

Lakin, hemen pek çok şarkıyı benzer 'gırtlak oyunlarıyla' yorumlama alışkanlığında olan bir sanatçı...

Yunus ilahisinde de aynı şey; alışageldiğimiz bir Cem Adrian yorumu. Ses büzüştürmeler, eğip bükmeler, inişler ve çıkışlar... Kesik kesik gırtlak sesleri...

Yakın zamanda, popüler müziğin unutulmaz şarkılarından derlediği 'Gökyüzünün Yıldızları' (Pasaj Müzik) adlı albümünü de dinledim şarkıcının.

Orada, Murat Çelik'in Ayrılık, Vedat Sakman'ın Yalnızlığım, Bülent Ortaçgil'in Yoksa Çığlık Çığlığa gibi şarkılarını Adrian'ın kendine has 'serbest' yorumundan dinlemek elbette keyifli ama bazı türler var ki Adrian'ın aşırı ses oyunlarının kurbanı oluyor.

Tıpkı Yunus ilahisinde olduğu gibi.

Dediğim gibi, ilahilerin evrenine mahsus bir lezzet, manevi duyuş yok bu söyleyişte.

Sebebi ne olabilir?

Geçmiş zamandan kulaklarımda çınlayan bir cümlesi var büyük hikayecimiz Mustafa Kutlu'nun...

Yaşar Kurt, Göndermeler adlı (galiba) ilk albümünü çıkarmış. Orada Muharrem Ertaş'tan Leylam'ı da söylüyor.

Röportaj yapmışım Yaşar Kurt ile. (Murat Menteş de gelmişti yanımda.)

Mustafa abi albümü dinlemiş. Ertesi gün gazeteye geldiğinde 'Sinek vızıltısı' gibi dedi. 'Ne abi' dedim; 'Yaşar Kurt, Leylam'ı sinek vızıltısı gibi söylemiş.'

Umut edelim ki günümüz sanatçıları eski şiirimizin bahçesinde daha çok gezinip; her bir kokunun, rengin, ahengin hazzını önce kendileri samimiyetle hissetsin, sonra bizler nasibimize düşeni alalım.

Ne diyordu Yahya Kemal;

Belki hâlâ o besteler çalınır,

Gemiler geçmiyen bir ummanda.