Dolar

34,5424

Euro

36,0063

Altın

3.006,41

Bist

9.549,89

Bizim masal kahramanlarımız!

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-04-22 12:57:26

Bizim masal kahramanlarımız!

Hayata ve onun getirdiklerine en doğru yaklaşımları yakalayabilmek ve belki de hayattan en çok faydalanmak için ihtiyaç duyduğumuz şey aslında örnek insanlardır. Küçücük bir çocukken babasını ya da annesini taklid ile doğruyu bulmaya çalışan insan, gençliğinde bu ihtiyacını içinde yaşadığı toplumun çıkardığı örneklerle gidermek istiyor. Tam da bu noktada karşımıza yeniçağın handikapları çıkıyor.

Bundan cok değil elli yıl kadar önce hayata atılan bir genç için en göze görünür örnek şahsiyet, ya aileden başarılı bir akraba yahutta komşulardan biridir. Hadi biraz daha sosyal düşünüp yaşadığı şehrin kanaat önderleridir diyelim.

Günümüze gelinceye kadar modern toplumların geçirdiği en büyük travmanın medya yoluyla yönlendirilmesi gerçeği olduğunu hatırlatmadan geçemem. Bu tiplerin en etkin olduğu toplum katmanı ise şüphesiz ve kaçınılmaz olarak gençler olmuştur. Ve o günleri yaşayan gençler bugün birer yetişkindirler ve toplumları yönlendirmekte, hatta daha vahimi kendilerinden sonra tarih sahnesine çıkacak olan yeni yetmelere örneklik ve önderlik etmektedirler.

İnternetin ortaya çıkardığı kontrolsüz bilgi akışı, belki birçok zararlar vermiştir insanlığa ama sonunda medya ve güç tekellerini kırmanın ve dünyayı dijital bir köye dönüştürmenin adı olmuştur.

İşte bu dijital köyün sakinlerinin evlatları artık komşunun ya da akrabanın başarılı örneklerine ancak gülüp geçmektedir çoğunlukla ve kendine evrensel örnekler aramaktadır.

Nesillerini dijital dünyanın köklerinin ve kural tanımaz kurallarının temellerinin atıldığı toplumlarda yetiştirmek zorunda kalan ebeveynler için misyon belirlemek ya da basit tabiri ile çocuklarını kendi kültürüne göre yetiştirme arzusu ağır ağır gündemden çıkmaktadır.

Başarı ve kazanç endeksli kapitalist kültüre yenilmenin hıncı ile sadece küfretmeyi beceren bir halk olmaktan kurtulmamız gerektiğini farketmek ve çevremizdekilere de farkettirmek durumundayız.

İşte bu yüzden bütün perdeleri kaldırarak, tüm sıfat ve yakıştırmaları es geçerek, yalnız ve sadece içimden geldiğince masalıma başlıyorum:

Birgün bir İbrahim serinliğinde ağaracak saçlarım; İbrahim gibi girivereceğim ateşe ve yanmayacağım! Hayır bende İbrahimlik olacağından değil, O'nu o kadar seviyor olacağım ki ateş O'nun sevgisini yakamayacak!

Bir İbrahim ağırlığında adımlar atacak, Nemrud'umu bulacağım. Onun hayatıma diktiği putları teker teker kırmam lazım, başlarını koparacam sadece... Sonraki nesiller put kafası görmek için uzaklara gitmesinler hiç değilse.

Sonra bir çöle terkedip ciğerparemi, bir ömür susuzluk çekeceğim...

Bir kervan gelip beni bir Yusuf kuyusundan çıkartacak elbet, ama sonunda ne Mısır'a sultan olacak ne de bir Zuleyha'nın gönlüne taht kurabileceğim.

Ve birgün yüzme bilmeden de olsa denizlere dalacağım, hoş bilsem ne fayda; bu denizler kulaçlarla aşılacak gibi değiller ki...

Dalgalar, dalgalar, dalgalar…

Yunus'u kurtaran balıklar beni yutmayacaklar biliyorum. Eğer Eyyüb'ün sabrı olsaydı bende, göze alırdım bunca derdi. Öyleyse kim, nasıl duracak bu dalgaların karşısında söyle bana ey dost! Yoksa direnmenin bir faydası yok, bırak kendini dalgaların keyfine mi diyorsun? Ya da tek başına savaş kazanılsaydı Don Kişot kazanırdı, denenmiş ve başarısız olmuş metodları tekrar etmenin bir anlamı yok mu diyorsun?

Denizler aşmak zorundayız, hatta gerekirse Kaf Dağı'nın ardındaki yemyeşil vadide yaşayan Zümrüd-ü Anka'nın kanadından bir tüy koparacağız ve gönüllere o tüyle bir şekilde dokunacağız ama mutlaka dokunacağız.

Bizim masal kahramanlarımız hayali ve tuhaf şekilli yaratıklar değil, elle tutulur gözle görülür ve sahici insanlar onlar. Peygamberlerden ve onların yollarında, izlerinde güzelce yürüyen güzel insanlardan bahsediyorum.

Bir bakıma dünya ile ahiret arasında yaşayan ancak dünyanın bütün dertlerine katlanmak zorunda kalan ama yine de misyonlarından vazgeçmeyen insanlar…

Neslinize bir iyilik yapın ve onlara bu insanları örnek ya da önder almayı tavsiye edin. Tavsiye yetmez aslında tanıtın ve öğretin…

Belki de artık büyük hedeflerden örneğin dünyayı kurtarmaktan millet olarak vazgeçme zamanımız gelmiştir. Ve belki de asıl kurtarmakla vazifeli olduklarımız artık ihmal edilemez derecede uçurumların kenarlarında gezmektedirler. Uçmak, hele de yükseklerden uçmak zevkli görünse de; yüksekten düşünce çok incineceğimizi atalarımızın sözlerinden öğrenmiş olmamız gerekiyordu.

Bakmayın öyle zor göründüğüne hem, aslında dünyayı kurtarmak zor iş değil, tek yapmamız gereken kendimizi ve neslimizi kurtarmak ateşten, bakın o zaman dünya nasıl kurtuluyor kendiliğinden…

Dünya, dünya diye kendimizi heba ettiğimiz şey aslında aç olana doyasıya bir yemek, üşüyene sıcak bir soba ve yalnız kalana bir anlık yakınlıktan ibaret. Ve derin nefes çekmek temiz bir dağ havasından, sonra son nefes verir gibi üflemek içinde kalan ne varsa… Ne kadar muhteşem olursa olsun, sahip olduğumuz ya da olacağımız dünyadan nasibimiz birgün sona ermeyecek mi? Öyleyse bırakın olduğu yerde kalsın dünya, kurtarmayalım onu; biz kendimizi ve neslimizi kurtaralım yeter.

Haber Ara