Dolar

34,5305

Euro

36,1724

Altın

2.966,14

Bist

9.549,89

'Tam Batılılaşmış zengin Müslümanlar ülkelerini yönetebilir mi?'

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-06-11 13:02:20

'Tam Batılılaşmış zengin Müslümanlar ülkelerini yönetebilir mi?'

Geçtiğimiz günlerde Yeni Şafak Gazetesinin iki yazarı Markar Esayan, İngiliz The Guardian gazetesinden tırnak içinde alıntıladığı bir cümle oldu. Cümle şöyle: “Tam Batılılaşmamış, yoksul Müslümanların kendi ülkelerini yönetmelerine izin verilemez.

Ardından bir gün sonra (05.06.2015, Yeni Şafak) Yusuf Kaplan, ki kendisi akademik alıntılama disiplinini bilecek akademisyen kimliğine sahiptir, aynı alıntıyı kullanarak benzer içerikte bir yazı yazdı. Kaplan'ın ifadesi şöyle: “İngiliz The Guardian gazetesinde -hem de başyazıda!- aynen şu yazıldı: ‘Tam Batılılaşmamış, yoksul Müslümanların kendi ülkelerini yönetmelerine izin verilemez.'”

Cumhurbaşkanı da Ardahan'daki konuşmasında muhtemelen bu alıntıya dayanarak “Bir dış basın şunları yazmış; Tam batılaşmamış yoksul Müslümanların kendilerini yönetmelerine izin verilemez... Sen kimsin terbiyesiz... Haddini bil! Size kim bu yetkiyi verdi” dedi.

Türkiye'de Erdoğan'a muhalif medya da Esayan'ın yazısının yalan haber olduğunu ve Batı medyasında alay konusu olduğunu büyük bir buluş yapmışçasına diline doladı.

Gerçekten The Guardian böyle bir şey söyledi mi yoksa Esayan uydurdu mu bu haberi? Sanırım Markar Esayan ve Yusuf Kaplan'ın alıntısı 31 Mayıs tarihli The Guardian'ın başyazı olarak yayınladığı yazıdır.

Yazının başlığı şu: “The Guardian'ın Türkiye Görüşü: Büyüyen otokrasi önemli bir ülkeyi tehdit ediyor.” Alt başlık ise şöyle: “Bu hafta Türkiye'de yapılacak olan seçim Erdoğan'ın elini daha da güçlendirecek. O daha güçlenmemelidir

Yazının içeriğinde de başlığında da Esayan'ın ve Kaplan'ın yaptığı alıntı gibi bir cümle yok. Ancak anlam olarak yazıdan bu anlam çıkarılabilir.

Özet şu: Esayan bunu tırnak içinde alınca yazdığı tartışmalı hale geldi. Yusuf Kaplan dikkatsizce olduğu gibi alıntılayarak akademik ve gazeteci kimliğine yakışmayan şey yaptı.

Bu iki ciddiye alınan gazeteci yazınca Sayın Cumhurbaşkanı da bu ifadeyi olduğu gibi kullandı. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı yanıltılmış oldu bir anlamda.

Yazıda ne deniyordu peki? Bir de biz özetleyelim:

Bize göre yazı Türkiye'deki seçimlere açık bir müdahaleye yönelik kışkırtma içermektedir. The Guardian'ın bu çağrısına kim uyar, bu çağrıyı ulusal mı uluslararası güçlere mi yapıyor bilemem. Ancak Erdoğan şahsında Türkiye'deki seçmene yönelik ifadeleri Türkiye'deki kimi “tam Batılılaşmış” kafaların sömürge valisi çıkışlarını yansıttığını söyleyebiliriz.

Erdoğan'a destek veren seçmene yönelik pejoratif ve aşağılayıcı ifadeler kendini beğenmiş “Batı”nın ve onların yerli “Tam Batılılaşmış Zengin”lerin üslubuna iyi örnektir.

Gazetenin yazısına göre Erdoğan'a destek verenler “daha çok fakir” “daha az Batılılaşmış” ve “daha dindar” olarak nitelendirilir.

Destek vermeyen kesimleri de “çevreye duyarlı, seksüel hoşgörüye sahip, etnik ve dini çoğulcu … gibi gezi parkında ortaya çıkan modern sınıflar” olarak niteler.

Ve fakir, dindar, az Batılılaşmış bu kesimi temsil eden Erdoğan'ın daha fazla güç kazanmasına ve dolayısıyla ülkesini yönetmesine izin vermemeliyize getirmektedir sözü.

Bu yaklaşım tipik sömürge yaklaşımıdır. Batılı ülkeler Müslüman ülkelerde “tam Batılılaşmış bir kesime destek vererek” onların göstermelik seçimlerdeki başarılarına dayalı olarak istedikleri zihniyeti meşru göstererek bir tür dolaylı sömürgelerini devam ettirmektedirler.

Yoksa The Guardian ve zihniyetinin ve hatta onların Türkiye ve Müslüman ülkelerdeki temsilcilerinin ne Mısır'daki Sisi darbesine, ne de Türkiye'deki askeri darbelere karşı çıktıklarını söyleyemez kimse.

Çünkü dertleri onların yaşam ve düşünce tarzına uygun yönetimlerin devamını sağlamaktır. Halkın refahı veya özgürlükler değildir. Türkiye'nin 1980-2000 yıllarında içinde bulunduğu fakirlik ve insan hakları sorunları için bu kadar müdahil olmuş değillerdi.

New York Times hangi modern-post modern darbe için Nato ve ABD'nin müdahalesine çağrı yaptı, duyan oldu mu?

Bu yaklaşımlar Batı'nın bu “saygın” basın kuruluşlarının içine düştükleri zavallı durumu gösteriyor, saygınlıklarını yitirmektedirler.

Basın kuruluşları tetikçilik yaparsa ilk tetiği kendi bacağına sıkmış olur. Basın camiasını saygın kılan tek şey tarafsız ve objektif oluşudur.

Peki, tam Batılılaşmış Müslümanların kendi ülkelerine yönetmesine izin vermeli miyiz? Toplumumuzun değerlerini hiçe sayan ve onları aşağılayan bu insanlar eğer yeteri kadar oy alırlarsa yönetebilirler elbette.

Ancak ne olursa olsun halkı aşağılayan ve Batılı yaşam tarzını tek doğru ve ideal yaşam tarzı sayan ve bunu halka dayatanların doğrudan veya dolaylı sömürge düzenleriyle ülkemizi yönetmelerine izin vermemeliyiz.

Biz ne tam Batılılaşmış Evren ve Sisi zihniyetine ne de Mois Kohen'in (Tekin Alp) ürettiği Kemalizme mecbur değiliz. Müslüman halkın değerlerini aşağılayanlar lütfen karanlıklarında (cahiliye) kalsınlar bizi aydınlatmaya ve yönetmeye kalkmasınlar.

Haber Ara