Dolar

34,3061

Euro

37,1912

Altın

3.018,65

Bist

8.885,00

10 maddede PKK'nın yeni stratejisi

9 Yıl Önce Güncellendi

2016-03-18 21:15:45

10 maddede PKK'nın yeni stratejisi

PKK'nın değerlendirmelerine göre: “15 Ağustos 1984 Atılımı”, kıra dayalı bir örgütlenme ve savaşı öngören bir atılım olarak gerçekleşti. 15 Ağustos temelinde gelişen gerilla, bir kır gerillası oldu. Kırda örgütlendi, savaştı ve kıra göre kendini eğitti. PKK'ya göre “devlet bu durumu ‘93-94-95 sürecinde değiştirip köylülüğü ortadan kaldırdı. Düşman, suyu kurutarak balığı yakalama taktiğine başvurdu.” 1999 yılında Öcalan'ın yakalanması ile birlikte ilan edilen tek taraflı ateşkes ile birlikte PKK dağlık alana çekildi.  Haziran 2004 yılından itibaren PKK  savaşa tekrar başladı. Savaşı da buna göre yaptı, ama eski durumunu aşamadı. PKK, “ne düşman hakkında bilgimiz vardı, ne halk örgütlenmemiz vardı, ne coğrafyanın diğer alanlarını kullanabilecek gücümüz vardı. Böyle bir değişiklik yapamadık” diyerek başarısız kaldığını ifade ediyor.

2013 Newroz'unda Öcalan'ın mesajlarıyla yeni dönem başladı ancak bu yeni dönem PKK'nın 24 Temmuz 2015 tarihinde “Devrimci Halk Savaşı” olarak ifade ettiği  kanlı süreçle bitirildi ve bu tarihten itibaren PKK kır ve şehir yapılanmalarını birleştirerek içerisinde halkın olmadığı bir “Devrimci Halk Savaşı” yürütmeye başladı.

PKK'ya göre, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en zayıf dönemini yaşamakta PKK ise tarihinin hem askeri hem de siyasi olarak en güçlü dönemini yaşamakta ve eğer büyük hatalar yapılmaz ise devrimi zaferle sonuçlandırılacaktı. Ama evdeki hesap çarşıya uymamıştı. Barışın nimetlerinden yararlanan, HDP'yi meclise en güçlü şekilde gönderen halk silah kullanılmasını istemiyordu. Bu nedenle PKK'nın da ifade ettiği gibi “Devrime” HDP'ye halk desteğinin en güçlü olduğu yerlerde başlanıldı ama halk sürece dahil edilemedi. Halk PKK'nın kendi evlerinin yıkımına yol açan bölgede 500 bin insanın yer değiştirmesinin önünü açan çatışmaların kendi adına yapılmasını istemiyordu. PKK, bu stratejisinin Ağustos ayına kadar süreciğini hesap ediyor.

Bütün bu gelişmeler yaşanırken Ankara'nın göbeğinde yapılan terör eylemleri PKK'nın ne yapmak istediği sorularının sorulmasına yol açtı. Peki, dağda savaşan PKK ne oldu da şehirlere indi, neyi hedefliyor, neyi hesap edemedi bunu gerek saha gözlemleri gerekse de  PKK'nın değerlendirmelerinden  madde madde anlatmaya çalışalım:

1-ANKARA SALDIRILARI

Kısa bir süre önce de 17 Şubat'ta Ankara'da bomba yüklü araçla yapılan saldırıya ilişkin konuşan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, "Bu eylemi TAK ya da başka bir güç üstlenmiş olabilir. Fakat Zinar yoldaşın eylemi her açıdan sahiplenilecek ve onur duyulacak tarihsel önemde bir eylemdir" ifadelerini kullanmış, Özgür Gündem'de Hüseyin Ali müstear adıyla köşe yazısı yayımlanan Mustafa Karasu, "Ankara'da Çevik Kuvvet Polislerini hedefleyen eylemden sonra AKP iktidarının 'ezeceğiz, yok edeceğiz' söylemleri, kirli savaşın daha da şiddetleneceğini ve sivil katliamların Cizre, Silopi, İdil ve Sur'da olduğu gibi pervasızca gerçekleştirileceğini ortaya koymaktadır. Bu gerçeklik bile faşist AKP iktidarına karşı oluşmuş HBDH'nin (PKK dahil 10 örgütün bir araya gelerek kuruluşunu ilan ettikleri Halkların Birleşik Devrimci Hareketi ) ne  kadar doğru zamanda ilan edildiğini ortaya koymaktadır." ifadelerini kullandı. Sivilleri hedef alan vahşi terör saldırısı sonrası eylemi TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) üstlense de PKK, TAK'ın kendisine bağlı bir örgüt olmadığını söylüyor. TAK da PKK'dan ayrılarak kurulmuş bir yapı olduğunu belirtiyor. Ancak iki örgütün organik bağlarını korudukları biliniyor.Kim hangi amaç için yaparsa yapsın gerçekleşen terör eylemidir ve insanlık adına kınanmalıdır.

2-PKK'NIN YENİ STRATEJİSİ NEDİR?

PKK'nın kanlı, acımasız ve sivilleri de hedef alan  yeni stratejini anlatan cümle: “Ne eskisi gibi savaşacağız ne de eskisi gibi yaşayacağız” cümlesi…

PKK tarafından yapılan Dağlıca saldırısı ve şehirlerde yapılan kanlı  eylemlerin yeni stratejisini  “Kıra Dayalı Şehir Gerillacılığı” olarak nitelendirmek mümkün. Bu yeni konsept,” kırda ve şehirde dengeli bir biçimde yürütülecek bir savaşı” esas alıyor.

Bu yeni konsepti anlamak için Nisan 2015 yılında PKK'nın yayın organı Serxwebun  Dergisi'nde yayınlanan, “ Dördüncü stratejik mücadele dönemi-4 Devrimci Halk Savaşı'nın hedefleri” başlıklı yazıya bakmak gerekiyor. Söz konusu yazı yeni konsepte neden ihtiyaç duyulduğunu ve PKK'nın bu konsepte ne hedeflediğini net olarak ortaya koyuyor.Özetle ifade etmek gerekirse bu yeni konseptin var olabilmesi için şunlar ifade ediliyor:”KCK'nin tümünü harekete geçireceğiz. Yedi boyutta da mücadeleyi öngöreceğiz. Ekonomik, sosyal, hukuki, siyasi, diplomatik, kültürel boyutu da, askeri boyut gibi harekete geçireceğiz. Bütünlüklü ele alacağız. Hedefler programımız bütün bu alanları içerecektir. Böyle olursa doğru yaklaşmış oluruz. Hedefler programımızı doğru oluşturmuş oluruz.” Bu hedeflerin oluşumu için de hem kırda hem şehirlerde ortak hareket edecek yeni eylem birliktelikleri oluşturulması isteniyor.

3-ÖCALAN TARAFINDAN PKK'YA ÖNERİLEN ÜÇ TARZ SAVAŞ TARZI HANGİSİDİR?

PKK'nın kendi iç tartışmalarında ve yazılanlardan  anladığımız kadarıyla Öcalan PKK'ya üç tür savaş tarzını önerdi. Öcalan'ın bu önerisi de şöyle ifade edildi: ”Önderlik de mevcut görevler kapsamında, savaşı hangi zeminde ve nasıl bir tarzla, yöntemle yürütebileceğimiz konusunda üç tür savaş tarzından söz etmektedir. Devrimci Halk Savaşı'nın geliştirilmesi açısından, “bunları değerlendirir, kendileri için uygun olanları seçerler” diye belirttiği hususlar bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, geçmişte olduğu gibi dağa dayalı, dağda yoğunlaşan savaş tarzının sürdürülmesi, savaş türünün devam ettirilmesidir. İkincisi, şehirlerde Sovyetik genel bir halk ayaklanmasının yapılmasıdır. Üçüncüsü ise kıra ve şehre dayalı, birlikte, dengeli ve ortak bir savaşın geliştirilmesidir.”

Öcalan'ın bu öneri tarzı öncesi ve sonrasında PKK içerisinde yapılan tartışmalarda özeleştiri olarak şunlar ifade ediliyordu:

Demokratik Özerklik çözümünü gerçekleştiremedik. Bunun için gerekli müzakere, uzlaşma oluşmadı. Dolayısıyla anayasal, yasal düzenlemeler gelişmedi. Demokratik Özerklik, yani devletle Demokratik Konfederalizmin yönetim paylaşımı ve ilişkisinin düzenlenmesini ifade eden, hukuki bir sisteme yol açamadık. O, Demokratik Özerklik çözümü olacaktı. Bu gerçekleşmedi ve bu biçimde de artık gerçekleşmeyeceği kanıtlanmış oluyor. Bu durumda yeni bir eylemi, stratejik değişikliği, Devrimci Halk Savaşı'nı gündeme getiriyoruz. Çünkü aynı durumla bunu yapamayız.”

4-“DEVRİMCİ HALK SAVAŞI” ZEMİNİ NEYİ HEDEF ALIYOR

PKK'nın “Devrimci Halk Savaşı” olarak ifade ettiği bu kanlı süreç 24 Temmuz 2015 tarihinde başladı. PKK'ya göre, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en zayıf dönemini yaşamakta PKK ise tarihinin hem askeri hem de siyasi olarak en güçlü dönemini yaşamakta ve eğer büyük hatalar yapılmaz ise devrimi zaferle sonuçlandıracaklarına inanmaktadırlar.

Bütün bu değerlendirmeler sonrasında PKK, Öcalan'ın önerilerinden üçüncüsünü kabul edecek ve kırda ve şehirde dengeli bir savaş yürüteceğini ifade edecekti. Bunu şu şekilde ifade ettiler:

… Kırda ve şehirde dengeli bir biçimde yürütülecek bir savaştır. Bu, daha makul ve sonuç alıcı görünüyor. Bu, tercih etmemiz gereken oluyor. Şimdiye kadar yürüttüğümüz savaş, sadece kıra dayalı yürütülen savaştı. Bizi yenilmez kıldı, direniş içinde tuttu, ama kesin zafere ulaşmamızı da engelledi. Bizim koşullarımıza bir Sovyetik ayaklanma da çok uygun düşmüyor. Bedeli çok ağır olacaktır. Sonucu çok belli olmayan riskli bir olaydır. Ama kırda ve şehirde dengeli bir savaş yürüterek, kendimizi örgütleme, Demokratik Konfederalizmi örgütleme ve sömürgeci soykırım rejimini parça parça darbeleyip zayıflatma, geriletme ve sınırlandırma daha çok gerçekleştirme imkanına sahiptir. Bu, daha iyi uygulayabileceğimiz bir tarz olabilir. Bu bakımdan da biz, Devrimci Halk Savaşı'nın zemini olarak bunu esas alıyoruz. Onun için geçen yıldan beri dağda, ovada, şehirde bütünlüklü bir savaştan, savaş güçlerinin her yerde mevzilenmesi, örgütlenmesi gerektiğinden söz ettik. Buna göre yeni bir yaklaşım içine girdik. Bu anlamda savaş zeminimiz değişmektedir. Bütün planlamalarımızı bu değişikliğe göre yapmalıyız”

5-PKK, NEDEN KLASİK SAVAŞ ANLAYIŞINDAN VAZGEÇTİ

PKK, bu yeni stratejiyi oluştururken “Devrim süreci” olarak adlandırıyor ve militanlarına şu uyarıyı yapıyor; “her şey yeni devrim sürecine göre ayarlanmalıdır. Geçmiş sürecin vasat, monoton, ağır, hantal yapılarını aşıp devrim sürecinin gerektirdiği hız ve tempoyu yakalamak gerekmektedir. Hızlı değişip dönüşebilen, kendisini an'a göre hazırlayabilen ve harekete geçebilen, anında taktik geliştirebilen, yaratıcı ve zengin eylem tarzlarını geliştirilebilen bir yapıya ihtiyaç vardır. Bu süreç sizin de gördüğünüz gibi çok hızlı gelişti ve çok hızlı da gelişmeye devam edecektir. Bu hızı yakalamayanlar devrimin gerisinde hatta önünde engel olacaklardır. Yani bu sürecin gerekliliklerinin yerine getiremeyenler devrim karşıtı haline geleceklerdir. Dönem bizden Bakur (Türkiye) devrimini yapmamızı istemektedir. Ya bu devrimi yapacağız yada tarih karşısında başarısızlığa uğrayıp lanetli bir duruma düşeceğiz.Devrim yapmak dışında farklı bir tercihimizde yoktur. Daha önce de çokça belirttiğimiz gibi dönemin tasfiyeci anlayışı devrim yapmama olacaktır. Yani devrime yürümemek tasfiyeciliktir. Yada devrime devrimci gibi katılmamak tasfiyeciliğin ta kendisi olacaktır.PKK'ya göre bu yeni dönem bir ateşkesin bitmesi ve ya klasik anlamda bir savaşın başladığı anlamına gelmiyor. Özerkliği hedef alan bu kanlı saldırılarda PKK, yeni bölgelerle stratejisini  güçlendirmeye çalışıyor

6-PKK'NIN OLUŞTURDUĞU YENİ BÖLGELER NERELERİDİR

PKK'nın oluşturduğu yeni bölgeler aynı zamanda hendek ve barikatların da oluşturulacağı, şehirlerde tutulacak alanları da kapsıyor. Bu bakımdan Sur bittikten sonra Bağlar devreye giriyorsa bu önceden planlanmış bir strateji olarak karşımıza çıkıyor

Diyarbakır bölgesi: Diyarbakır, Garzan, Batman ve Bitlis'ten oluşuyor

Erzurum Bölgesi: Erzurum, Muş, Bingöl

Dersim Bölgesi: Dersim,Erzincan,Sivas, Elazığ

Dersim Botan Bölgesi: Şırnak, Siirt

Mardin: Mardin kendi başına bir bölgedir

Serhat Bölgesi: Ağrı, Iğdır, Ardahan, Kars, Van kendi başına bir bölgedir

Bingöl (Çewlik): Cölemerg kendi başına bir bölgedir

Maraş, Malatya ve Adıyaman'dan oluşacak bölge

Fırat Bölgesi: Urfa, Gaziantep ve Kilis'ten oluşacak

Türkiye Sahası: Marmara, İçanadolu,Ege,Çukurova

Öncelikle tutulacak, hendek kazınacak, şehir savaşı yürütülecek  alanlar PKK tarafından şöyle ifade ediliyor:

Botan'da: Cizre, Silopi, Hezex (İdil), Şırnak merkez ve Beytüşşebab

Mardin'de: Nusaybin, Kerboran ( Dargeçit)

Diyarbakır: Sur, Bağlar, Silvan ve Lice

Garzan Bölgesi: Batman, Bitlis Hizan ilçesi

Erzurum Bölgesi: Muş Varto

Dersim Bölgesi: Dersim merkez, Malazgirt

Serhat: Ağrı, Bazid (Doğubayazıd) ve Patnos

Van: İpekyolu, Başkale

Cölemerg (Hakkari): Hakkari ve Yüksekova hattı

Fırat: Viranşehir

Çukurova Bölgesi: Adana Dağlıoğlu bölgesi, Mersin Akdeniz ilçesi

İstanbul: Okmeydanı Gaziler, Gülsuyu, Kanarya

7-PKK'NIN EN BÜYÜK ÇIKMAZI: “HALKSIZ DEVRİM”

PKK, “devrimci halk savaşı deyince savaşı görüyor ama halkı unutuyoruz” diyerek aslında halktan kopuk bir süreç yürüttüklerini kendileri de ifade ediyor.” Bu süreç halkla geliştirilmeli.Halkın olmadığı bir savaş devrimci halk savaşı olamaz, klasik bir savaş olacaktır.Bu savaş gerilla ve Türk ordusunun arasında sıkışıp kalacaktır. Bu süreç bir halk ayaklanması şeklinde geliştirilmelidir.Halkın ayaklanıp kendi sistemini ve özerkliğini kurup ve öz savunmasını alması şeklinde gelişecektir.Silahlar tamamıyla inşanın yanı demokratik özerk yönetimin denetiminde devreye sokulacaktır.Şuanda temel görevimiz şehirlerimizi, ilçelerimizi, köylerimizi yani toprağımızı özgürleştirmektir.İlk etapta hakimiyetimizin güçlü olduğu halk örgütlülüğümüzün belli bir düzeyde geliştiği alanlardan başlayacağız…” PKK bu değerlendirmeleri yaparken halkın sürece katılmadığını bizatihi kendi değerlendirmelerinde itiraf ediyor ve bunu da erken kullanılan silaha bağlıyor.

8-PKK'NIN ŞEHİR HEDEFLERİ: HENDEK VE ÖZERK YÖNETİMLER

Peki, tutulan bu alanlarda ne yapılacak: PKK, burada halk meclislerinden, kadın  ve gençlik merkezlerinden birer yönetim ilan edecek ve “bu yönetim tutulan alanı iradesi yani özerk yönetimleri olacak.” Şuana kadar kamuoyuna yansıyan alanlar dışında diğer alanlar PKK'ya göre Ağustos sonuna kadar kendi yönetimlerini oluşturacak. Bir alan PKK'ya göre özgürleştirildikten sonra diğer alanlara yönelecektir. Sur bittikten sonra Bağlar'da hareketlenmenin başlaması planlanmış bir stratejinin sonucu olarak karşımıza çıkıyor.

PKK, oluşturduğu strateji içerisinde ilk etapta silahların ön planda olmamasını isterken bunun da bir çıkmaz olduğunu kendisi ifade ediyor: “İlk etapta silahlar ön planda olmamalıdır. Silahlar hemen öne sürülürse süreç daha başlamadan hemen ezilme ihtimali çok daha yüksektir.Gerilla zaten ihtiyaç temelinde misilleme eylemleri ile askeri eylemler gerçekleştirmektedir.Fakat halk içerisinde tuttuğumuz alanlarda silah kullanılması halkı kaçırtacak ve uzaklaştıracaktır…Silahlı eylemlerle süreç yürütülmeye çalışılıyor. Bu nedenle halk tepkileniyor, hatta çoğu yerde destekte vermiyor…Tutacağınız alanlarda halk direnişi ile süreç geliştirilmelidir…

Bir mahalleyi tutmadan önce iki gün boyunca ev ev dolaşılmalı, halka kavratılmalı ve neden böylesi bir eylemi gerçekleştirdiğimiz kavratılmalıdır. Bu şekilde halk kendisi dahil olur ve mahallerin savunulmasında sonuna kadar gider.Bu şekilde hendeklere bile gerek kalmadan örgütlü bir halk gerçekliği ile rahatlıkla mahalleri tutabilir ve savunabiliriz…Biz halkı örgütleyip katmazsak bu iş sadece hendeklerle olmaz.Tutulacak mahallelerde gerekirse tüm halkın katılacağı, sırasıyla halkın da nöbete çıkacağı bir sistem geliştirilmelidir…

Türkiye sahasına ilişkin ise bu kadar pasiflik, durgunluk ve sessizlik kabule dilenemez. Türkiye metropolleri de artık devrim sürecine katılmalıdır. Bu savaş artık Türkiye'ye yansımalıdır…” diyor ve sürece halkı katamadığını kendisi de ifade ediyor…

9-PKK DEVLET DAİRELERİNİ İŞGAL EDECEK YENİ KONSEPTİ HAREKETE GEÇİRECEK

PKK'nın kendisi aslında hendekle bir yere varılmayacağını çok iyi biliyor. Öyle ki kendi içerisinde yaptığı değerlendirmelerde aynen şunlar dillendiriliyor: “…Mesela geçen dönem hendekler kepçelerle kazıldı, ancak şimdi düşman buna izin vermemekte ve kepçeleri hemen imha etmektedir.Biz halkı örgütleyip katmazsak bu iş sadece hendeklerle olmaz. Tutulacak mahallelerde gerekirse tüm halkın katılacağı, sırasıyla halkın da nöbete çıkacağı bir sitem geliştirilmelidir. Hendekler dışında da topraktan tepecikler, ele geçirilmiş düşman araçlarından yüksek barikatlar yapılmalı ve sokak aralarına perdelerle suikast girişimlerinin önüne geçmek gerekiyor…Şok etkisi yapacak sansasyonel eylemler yapılmalıdır.Yoksa bu tutulan alanlar boğulur. Mesela buralarda işgal eylemleri,devletin kurumlarına dönük ele geçirme eylemsellikleri sivil itaatsizlik şeklinde geliştirilebilinir. Üç şehirde eş zamanlı işgal eylemleri olabilmelidir.Mesela alanlar tutulurken diğer taraftan hükümet konakları işgal edilebilinir. Nusaybin'de çatışmalar yaşanırken,Kerboran'da sessiz sedasız alanlar tutulurken Kızıltepe'de işgal eylemleri yapılabilmelidir. Devlet kurumları mutlaka işgal edilmeli ve bir daha asla bırakılmamalıdır” denilerek yeni hedeflerin devlet kurumları olduğu ifade edilmektedir

10-SONUÇ

 PKK, Suriye'deki gelişmelere bağlı olarak elinin güçlendiğini ifade etti ve yeni bir yola doğru giderek silahları tekrar konuşturdu ve Sur, Cizre, Nusaybin, Silopi vb yerlerde Suriye görüntülerinin ortaya çıkmasına sebep oldu. PKK'nın bütün bu yolu tercih sebebinin sadece Türkiye iç siyasetinden ziyade uluslar arası bir paylaşımın argümanı olduğu tespitini fazlasıyla ortaya koyuyor. Bugün ne Suriye'de ilan edilen yönetimlerin nede Türkiye'de bu şekil kanlı saldırıların ve terör eylemlerinin gidebileceği yer ne yazık ki istenilen demokratik bir Türkiye değildir. PKK görev olarak Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasetini sonlandırmak için bu kadar savaşa girmişse bu Kürtlerin istediği bir savaş değildir. Yok eğer Türkiye'nin demokratikleşmesi hedefleniyorsa o yolda bu yol değildir. 81 vekilin gittiği bir parlamentoda yerel yönetimlerle ilgili yapılacak düzenlemelerle bir çok değişiklik yapılabilinirdi. Suriye üzerinden bir statü kazanmaya yönelik olarak  PKK'ya verilen sözler ne yazık ki bu bölgeyi dizayn edenler tarafından verilmiş sözlerdir ve uygulanma şansları yoktur.

Türkiye Cumhuriyeti'nin elbette Suriye politikasında, çözüm sürecinde hataları olmuştur. Ancak bu hataların hiç biri PKK'nın bugün yaptığı gibi şehirleri savaş alanına çevirme hakkını, masum insanları Ankara'nın ortasında öldürme hakkını bugün de vermemektedir dün de vermemektedir. Eminim ki bu yazıya da aynı cümlelerle çok sayıda yorum gelecektir; Sur'da, Silopi'de, Cizre'de yapılanları görmediniz mi? Elbette gördük ama şunu unutmamak lazım: Devleti şiddete davet edersen devlet o şiddete uyar, o nedenle devleti şiddetsiz çözüme davet edeceksin uymazsa da parlamento gücünle, sivil toplumunla o davete onu zorlayacaksın. 30 yıldır ne PKK, Türkiye Cumhuriyeti'ne diz çökertebildi nede devlet PKK'yı tam anlamıyla yok edebildi. Bu nedenle masum insanları katleden bombalarla, silahla, uluslar arası güçlere dayanarak bu coğrafyada hareket etmemek lazım.PKK'nın iddia etiği gibi eğer AK Parti uluslar arası bir saldırı konsepti geliştirmiş olsaydı, ne ABD, ne Rusya ne de NATO Suriye'de YPG'ye arka çıkardı. Bir paylaşım yaşanıyor ve tarih inşallah tekerrür etmez ama  ederse Mahabat, Cezayir Anlaşması, Halepçe ve 1990'larda Türkiye'de yaşananlar şimdi de tekrarlanabilir. Bu tür bir tarih tekrarlanmasının ne Türklere nede Kürtlere kazandıracağı bir şey olmayacak, kazanalar yine bu sınırları cetvelle çizenler olacak. O gün büyük çizilen sınırları bugün küçük çizmek burada yaşayanların menfaatine olmayacak.Gelin o çizgileri kardeşçe yıkalım. Unutmayalım ki, Birliğini beraberliğini korumuş, demokratikleşmiş, büyümüş bir Türkiye hepimizin hayrına. Buna hepimizin inanması gerekiyor.

 

Haber Ara