İslamcılık tartışmasında bugün Gülen hareketinin İslamcı olup olmadığına bakacağız… Sonda yazacağımı başta yazarak başlayayım: “Bana göre Gülen hareketi hiçbir zaman İslamcı olmadı… Gülen hareketi üzerinden Türkiye'deki İslamcılar sekülerleştirildi ve terbiye edilmeye çalışıldı ve bu süreç halen devam ediyor.
İslamcılığın siyasi ve toplumsal temelleri üzerine pek çok şey yazıldı. Şüphesiz İslam dünyasında hiçbir zaman İslamcılık tek bir biçim arz etmedi. Her yerde farklı İslamcılık modelleri var oldu. Mesela önemli ölçüde tepkisel ve uluslararası sömürgeye karşı bir ‘cihad' çağrısı ve seferberliği üzerine kurulu İslamcılık modeli daha çok Arap, Hint ve İran coğrafyalarında karşımıza çıktı. Oysa Osmanlı aydınlarının ürettiği İslamcılık modeli, İslam'ın, modern Avrupa ilerlemeciliği içinde, çağdaş değerler sistemi ile entegre edilerek, Osmanlı'nın liderliğinde bir İslamcılıktır. Bu büyük ölçüde çağdaş verilerle, İslamî asılların pekiştirilerek yorumlanmasına dayalıdır. Diğer İslamcılık modelleri ise “çağdaş değerler” sistemini dışlayarak, bütünüyle İslam tarihinin ilk asırlarına geri dönüşü sembolize eden selefi değerler sistemine gönderme yapar.
Bu bakımdan eğer Gülen hareketinin İslamcılığı incelenecekse bu modellemeler üzerinden incelenmelidir…
Gülen'in bir vaazında dile getirdiği gibi “Bizim hizmetimizin felsefesi bir yerlerde bir ev açmaktır ve bir örümceğin sabrıyla ağlarımızı öreceğiz, insanların gelip bu ağlara düşmesini bekleyeceğiz ve ağlara düşenleri eğiteceğiz. Biz ağlarımızı onları yemek için değil, kurtuluşlarını göstermek, ölü vücutlarına ruhlarına can vermek için kuruyoruz.” cümlesi aslında Gülen'in farklı modelinin İslamcılıktan ziyade ‘Ilımlı İslam' ya da ‘Demokratik İslam'ın katalizör olarak kabul edilmesi ve Gülen'in de Türkiye ve Türkiye ötesi için “ılımlı İslam”ın katalizörü olarak kabul edilen sırlarla dolu bir hayatın mensubu olmasıdır. Bu ve buna benzer onlarca örnekte de görüleceği üzere Gülen asla bir İslamcı olmamıştır.
Gülen hareketinin, ‘Ilımlı İslam' ya da değişen ismiyle ‘Demokratik İslam' ile yaptıkları ve İslamcılığa da en büyük zararı, Müslümanların dikkatini asli problemden kaydırıp onları yanlış vadilerde gezdirmesi ve kendi acı gerçekleriyle yüzleşmelerine engel olmasıdır. Öyle bir gezdirmedir ki bu Myanmar'da zulüm yapılırken, 7 okulu zarar görmesin diye yakılan Arakanlı'nın ızdırabını yerinde olmasına rağmen yansıtmayan, perdeleyen bir gezintidir. Eğer bir Müslüman başka bir insan ve Müslüman'ın zulmüne kendi çıkarı için sessiz kalıyorsa orada ne Müslümanlıktan, ne İslamcılıktan bahsedebiliriz, bahsedeceğimiz tek şey oluşturulan batıni/işraki/ezoterik bir din algısıdır.