Dolar

34,5424

Euro

36,0063

Altın

3.006,41

Bist

9.549,89

Başbakan Davutoğlu'na gönderdiğim rapor

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-06-23 03:51:20

Başbakan Davutoğlu'na gönderdiğim rapor

İçine girdiğimiz sürecin açık bir belirsizlik süreci olduğunun farkında herkes. “Bundan sonra ne olacak?” endişesi Türkiye'nin her köşesinde vatandaşlarımız tarafından dile getirilmekte.

Türkiye özgürlük ve ekonomi alanındaki kazanımlarını devam ettirebilecek mi yoksa yeniden 2002 öncesindeki karanlık günlere mi döneceğiz?

Tam da bu noktada, bütün bu olumlu kazanımların mimarı olan Ak Parti'nin duruşunun ne olacağı büyük önem arz ediyor.

Ak Partisiz bir hükümetin kurulma olasılığının kuvveti nispetinde bu endişeler daha da artacak.

Ancak bu geldiğimiz süreçte, bilhassa MHP ve HDP arasındaki uyuşmazlığın işaret ettiği yeni bir seçenek daha oluştu ve bu seçenek oldukça güçlü gerekçelere sahip.

Buna göre her halükârda Ak Partisiz bir hükümet kurulmayacak. En kötü senaryo ise, hükümetin kurulamayıp erken seçime gidilmesi senaryosu.

Ancak bu senaryo milletimize göre kötü değil, tercih edilmesi durumunda kazanımlarımızın daha da yüksek olacağı olumlu bir senaryo.

Çünkü 7 Haziran seçimlerinde çeşitli sebeplerle kararsız kalıp HDP ve MHP'ye oy veren muhafazakar taban pişmanlığını her fırsatta dile getiriyor.

Çünkü hiçbir seçmen ülkesinin böyle belirsiz bir duruma düşmesini arzu etmez. Çünkü nimetin değeri kaybedildiğinde daha çok anlaşılır.

Ak Parti'nin iktidarda olduğu 13 yıl boyunca milletimizin Alevi, sünni, seküler kesimleri hangi özgürlüklere sahipse, şu belirsizlik sürecinde de aynı özgürlükler devam ediyor.

Yani Ak Parti'nin tek başına iktidardan düştüğü şu süreçte, Ak Parti hükümetinde daha az özgür olan herhangi bir kesim bugün daha fazla özgür olmuş durumda değil.

Bu yeni süreç, vatandaşlarımızın geçmişten bugüne yaşanan gelişmeleri daha özgürce ve objektif kıstaslarla düşünmesini sağladı.

Sayın Erdoğan'ı diktatör, iktidardaki Ak Parti'yi ise “Nazi partisi” gibi göstermeyi hedefleyen “küresel algı operasyonları” etkisini yavaş yavaş kaybediyor.

CHP tabanının bile yavaş yavaş Ak Partili bir koalisyonu dillendirmeye başlaması, aslında Ak Parti ve Erdoğan karşıtlığının yapay bir nefret algısından, gerçeklere dayanmayan bir algı yönetim politikasından kaynaklandığını gösteriyor.

Ancak bu durum Ak Parti hükümeti döneminde kimi eksikliklerin ya da hataların olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

Bence bu süreçte herkes elini taşın altına koymalı ve övgüden ya da sızlanmaktan öte, yapıcı özeleştiriler yapması gerekiyor.

Bu ara dönem, toplumun yapıcı eleştirilerini dikkate alacak Ak Parti için gerileme değil, daha ileriler için bir gerilme dönemi olacaktır böylece.

Ben de, ülkesinin geleceğini düşünen bütün dostlarımız gibi Ak Parti hükümetinin son dönem icraatlarında ya da seçim sürecindeki politikalarında gördüğüm kimi eksiklikleri 41 maddelik bir rapor halinde sayın Başbakanımıza gönderdim.

Aslında bu eksiklikleri tespit etmek için, öyle bilimsel raporlara filan da ihtiyaç yoktur. Daha önce Ak Parti'ye oy verip de bu seçimlerde Ak Parti'yi tercih etmeyen vatandaşlarımızın şikayetlerini dinlemek bu eksikliklerin tespitinde yeterli olacaktır.

Böylece bir vatandaş olarak bana düşen vazifeyi yapmış olduğumu düşünüyorum. Çünkü ben ülkemin daha iyi yerlerde olmasını, kazanımlarını asla kaybetmemesini ve sürekli olarak istikrarlı bir ilerleme kaydetmesini istiyorum.

Sayın Başbakanımıza gönderdiğim raporda değindiğim eksikliklerden bir kaçını bu köşemde kısaca belirtmekte yarar görüyorum.

Kürdüyle, Türküyle toplumun muhafazakar kesimleri bu seçim sürecinde bilhassa Ayasofya Camiinin ibadete açılması konusunda oldukça ümitliydi.

Ancak böylesine güçlü bir talep bir türlü dikkate alınmadı. Vatandaş çeşitli şekillerde hükümete ulaşmaya çalıştı ama bu talebini başta Başbakanımıza daha sonra Cumhurbaşkanımıza bir türlü duyuramadı.

Seçim vaatlerinde daha çok “Başkanlık” sisteminin merkeze alınması, herhangi “somut” bir projenin gösterilememiş olması da vatandaşın ilgisini çekmedi.

Ana muhalefetin vaatleriyle yarışırmış niteliğindeki çeşitli söylemler ve vaatler toplum nazarında Ak Parti'nin etkisini kırdı.

Stratejik Derinlik, gibi önemli bir kaynak eserin müellifi olan sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'ndan toplumun beklentisi oldukça büyüktü ve onun oldukça basit tartışmalara mecbur bırakılmış olması bir hayal kırıklığına sebep oldu.

Halbuki muhalefete bile ilham veren “Merkez Ülke” tanımının gerçek sahibi olan böylesine kaliteli ve donanımlı bir Başbakan'a sahip olmak bizim için büyük bir nimettir.

Ancak Davutoğlu'nun bilimsel tezlerinin danışmanları tarafından “proje” haline getirilip somutlaştırılmamış olması büyük bir eksiklikti bana göre.

Mesela BM'nin, AB'nin sürekli eleştirildiği bir noktada, sayın Davutoğlu'nun ve diğer bilim adamlarının fikirlerinden istifade edilerek yeni bir “Uluslararası Birlik” projesi ortaya konabilir, böylece toplumun heyecanı arttırılabilirdi.

Seçim sırasında Diyanet İşleri Başkanlığı gibi tarafsız kurumların seçim tartışmalarının içine sokulması toplumun hoşuna gitmedi.

Yine Doğu ve Güneydoğu'daki milletvekili adaylarının belirlenmesi konusunda bazı yanlışlar yapıldığı, o bölgede yaşayan vatandaşlarımızca dillendirilmektedir.

Ak Parti, “Özgürlükçü Anayasa” tartışmalarına odaklansaydı, bugüne kadar gerçekleştiremediği uygulamaları gerçekleştireceğini vaat etseydi, mesela hukuk sisteminin daha adil ve şeffaf hale getirileceği bir sistem teklif etseydi sonuç daha başka olabilirdi.

Yine “doların” ve “petrol fiyatlarının” artmakta olduğu bir süreçte sürekli “ekonomik” başarılara vurgu yapılması bir çelişki olarak algılandı kimi çevrelerce.

Bu seçimde ekonomik başarılarla aynı oranda, geçmişte özgürlük alanında yaşanan zulümler etkili görseller eşliğinde tek tek ortaya konsaydı ve Ak Parti'nin bunları nasıl çözüme kavuşturduğu yine görseller yoluyla tek tek ifade edilseydi daha etkili olabilirdi.

Geçmiş seçimlerde Kanal İstanbul, Marmaray gibi somut projeler geliştirilerek vatandaşın teveccühü istenmişti.

Ancak bu seçimde daha çok eskiden yapılmış olan projelere vurgu yapıldı fakat ileriye yönelik ayakları yere basan etkili bir proje ortaya konamadı.

Bunlar gibi daha pek çok faktör, Ak Parti'nin oylarında hissedilir bir düşüşe neden olduğunu bir raporla bildirdim sayın Başbakanımıza.

Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, Ak Parti oylarındaki bu düşüşün sonuçları oldukça hayırlı olacak.

Eğer Ak Parti, birden bire yüzde 30'lara düşseydi, toplumun herhangi bir ümidi de kalmayacak, geri dönüşü olmayan bir karamsarlık sürecine girmiş olacaktık.

Milletimiz bu seçimde Ak Parti'ye bir özeleştiride bulunma fırsatı tanımıştır. Millet yola Ak Parti'yle devam etmek istediğini, ancak Türkiye'nin ulaştığı bu yeni seviyeye uygun, revize edilmiş, daha güçlü bir Ak Parti istediğini ortaya koymuştur.

Eminim ki Başbakanımız sayın Ahmet Davutoğlu bütün bu eleştirileri dikkate alacak, toplumun yeni beklentilerine uygun yepyeni bir Ak Parti'yi inşa etmek için elinden geleni yapacaktır.

Kim bilir, bu sürecin sonunda belki de Mescid-i Aksa'dan önce Ayasofya'da namaz kılarız!

Haber Ara