Kimisi çıkıyor “şeref” kavramını ağzına dolayarak hakaret ediyor Cumhurbaşkanına, kimisi “hırsız” sloganını tercih ediyor, bazıları da biraz daha kibar bir tavırla “diktatör” demeyi uygun buluyor.
Halbuki doğrudan doğruya devlete, Türkiye Cumhuriyetine ve Türk milletine hakaret ediyorlar bilerek ya da bilmeyerek
Çünkü anayasamızın 104. Maddesine göre; “Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk milletinin birliğini temsil eder.”
Yani şahıslar tarafından temsil edilmedikleri takdirde soyut birer kavram olarak kalacak olan “Devlet, Türkiye Cumhuriyeti, Türk milleti” kavramları ancak şahısların temsiliyle anlamlı oluyor.
Bir asker ya da bir polis memurunun hukuku bile devleti temsil etme yönünden kanunlar tarafından korunmuş haldedir. Yani görev başındaki bir kamu görevlisine hakaret etmek kanunlarımıza göre suç.
Bırakın kamu görevlisini, normal bir vatandaşın bile onur, şeref, saygınlığını rencide edecek şekilde hakaret etmek suç olarak kabul ediliyor.
Ancak burada alelade bir şahıstan değil “Devletin başı olan, Türkiye Cumhuriyetini ve Türk milletinin birliğini temsil eden”Cumhurbaşkanına edilen hakaretlerden bahsediyoruz.
Üstelik millet tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı bahsettiğimiz. Bugüne kadarki Cumhurbaşkanları ya parlamentodan seçilmişti ya da atanmıştı bildiğiniz gibi.
Şu andaki Cumhurbaşkanımız ise bizzat milletimizin yüzde elli ikisinin reyiyle seçilmiş temsil yetkisi yüksek bir Cumhurbaşkanı.
Demokrasilerde herkes milleti temsil oranına göre söz sahibidir. Unutmayalım ki, yüzde 52 herhangi bir partiye değil bizzat Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsına verilmiş bir oydur.
Siyasi liderler şahısları itibariyle aldıkları oy oranlarını düşünseler ve bunu Erdoğan'ın aldığı oy oranıyla karşılaştırsalar keşke.
Şahsı itibariyle bu derece temsili bir ağırlığı olan Cumhurbaşkanını hoyratça eleştirip hakaret etmek Türk Milletinin manevi mukavemetini zayıflatmak anlamına geliyor aynı zamanda.
Göreve başladığı ilk günden beri devleti, Türkiye Cumhuriyetini, Türk milletinin birliğini temsil eden bir şahsa sürekli hakaret edilmesi normal bir durum mu sizce de?
Devletin en üst makamını temsil eden Cumhurbaşkanının gerçekleştirdiği konuşmalarını, ziyaretlerini sürekli eleştirip hakaret malzemesi yapmak siyasilerin, en azından Türkiye Cumhuriyetine bağlı siyasilerin görevi değildir.
Hatta böyle bir yargılama Anayasa Mahkemesi dahil yargı mercilerinin bile vazifesi değildir:
“Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil, yargı mercilerine başvurulamaz.”
Üstelik millet tarafından seçileceğine göre Cumhurbaşkanı siyasilere karşı değil, kendisini seçen millete karşı sorumludur artık. Millet eğer uygun görmezse yeniden seçilemeyecektir zaten.
Elbette Cumhurbaşkanı da milletin kendisine yönelen teveccühünü kaybetmemek için gereken konuşmaları, ziyaretleri özgürce yapmalıdır. Madem seçilerek başa gelecek, kendisine göre bir strateji belirlemeye mecbur demektir.
Bu arada sürekli görev ve yetkileri hatırlatılarak susması istenen Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinin ne olduğunu bir kere daha hatırlamakta fayda var.
Anayasanın 104 ve 105. Maddelerindeki bu görev ve yetkileri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
-
Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.
-
Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde açılış konuşmasını yapmak,
-
Türkiye Büyük Millet Meclisini gerektiğinde toplantıya çağırmak,
-
Kanunları yayımlamak,
-
Kanunları tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri göndermek,
-
Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak,
-
Kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin,T
ürkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün, tümünün veya belirli hükümlerinin Anayasaya şekil veya esas bakımından aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesinde iptal davası açmak,
-
Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermek,
-
Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek,
-
Başbakanın teklifi üzerine Bakanları atamak ve görevlerine son vermek,
-
Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna Başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulunu Başkanlığı altında toplantıya çağırmak,
-
Yabancı Devletlere Türk Devletinin temsilcilerini göndermek, Türkiye Cumhuriyetine gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek,
-
Milletlerarası andlaşmaları onaylamak ve yayımlamak,
-
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin başkomutanlığını temsil etmek,
-
Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar vermek,
-
Genelkurmay Başkanını atamak,
-
Milli Güvenlik Kurulunu toplantıya çağırmak,
-
Milli Güvenlik Kuruluna Başkanlık etmek,
-
Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak,
-
Kararnameleri imzalamak,
-
Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak,
-
Devlet Denetleme Kurulunun üyelerini ve Başkanını atamak,
-
Devlet Denetleme Kuruluna inceleme, araştırma ve denetleme yaptırtmak,
-
Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçmek,
-
Üniversite rektörlerini seçmek,
-
Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilini
, Askeri Yargıtay Üyelerini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Üyelerini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Üyelerini seçmek.
-
Cumhurbaşkanının
, Anayasa ve diğer kanunlarda Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır; bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur
-
Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil, yargı merciilerine başvurulamaz.
-
Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır.
Görüldüğü gibi bu maddeler arasında Cumhurbaşkanının “susmasını” ima eden hiçbir hüküm yok. Aksine, üniversite rektörlerini seçmekten; Başbakanı ve Genelkurmay Başkanını atamaya kadar güçlü bir yetki alanı var Cumhurbaşkanının
O halde siyasilerimiz Türkiye Cumhuriyetinin temsilcisi olan Cumhurbaşkanıyla sürekli uğraşmak yerine kendi sorumluluk alanlarıyla ilgilenseler daha iyi olacak.
Mesela; 7 Haziran seçim sonuçlarının doğurduğu belirsizlik ortamını aşmak için sorumluluğu başkalarına atmak dışında siz neler yaptınız?
Size oy veren millet Cumhurbaşkanının her sözüne nasıl laf yetiştirdiğinizi değil, işte asıl bunu merak ediyor.