İsrail Başbakanı nefret ediyormuş Türkiye Cumhuriyeti'nin Reis-i Cumhuru Recep Tayyip Erdoğan'dan.
Ağzından köpükler saçarak bağırıyormuş geceleri evinin koridorlarında:
-Edepsiz, hırsız, rezil, diktatör, zalim, Deccal…
Bu arada binlerce Gazzeli masumun, Mavi Marmara şehitlerinin ellerine bulaşmış kanlarını temizlemekle meşgulmüş.
4 milyon Suriyeliyi vatanından edip yüz binlerce vatandaşını varil bombalarıyla katleden Esad'ın da Erdoğan nefreti oldukça aşikarmış.
Şam'daki sarayından çığlıklar yükseliyormuş sabahlara kadar en iğrenç küfürler eşliğinde:
-Edepsiz, hırsız, rezil, diktatör, zalim, Deccal…
Bu arada askerlerine katliam emirleri yağdırıyormuş hızını alamayıp. Katledin insanları, katledin çocukları, katledin kadınları diye haykırıyormuş acımasızca.
Binlerce masum protestocuyu acımasızca katleden, demokratik haklarını kullanan binlerce masum insanı darağaçlarında sallandıran Mısır'ın darbeci generali de iğreniyormuş Erdoğan'dan.
Bütün yakınları şikayetçiymiş onun dur durak bilmeyen küfürlü sayıklamalarından:
- Edepsiz, hırsız, rezil, diktatör, zalim, Deccal…
Bu arada yeni idam kararları hazırlamakla meşgulmüş ve elinden gelse Erdoğan'ı da idam etmek istediğini anlatırmış yakınlarına.
Küresel zulüm lobisinin medya patronları da haz etmiyormuş Recep Tayyip Erdoğan'dan. Ellerinden gelse bir kaşık suda boğacaklarmış onu.
Gazetelerinde yazdıklarından daha fazlasını savuruyorlarmış alkol masalarında:
- Edepsiz, hırsız, rezil, diktatör, zalim, Deccal…
Bu arada İslam karşıtlığını yaymak için de ellerinden geleni yaparlarmış aveneleriyle.
Bütün bu küresel nefretçilerin ortak özelliği Türkiye karşıtı olmalarıymış. Zalim sistemlerinin etkisinden kurtulmaya çalışan Türkiye'nin, göz göre göre avuçlarından kayışı kudurtuyormuş onları.
Onlar için en iyi Türkiye, bölünmüş, boynu eğilmiş, sessizleşmiş, kendi derdine düşmüş, kişiliksizleşmiş, küresel bir iddiası olmayan pasif bir Türkiye'ymiş.
IMF kapılarında borç dilenen, bütün gücünü milletin değerleriyle mücadeleye yönelten, bugün hangi özgürlük alanını kısıtlayalım diye hesaplar yapan, jakoben bir devletmiş arzuladıkları.
Türkiye'yi dizginleyip pasifleştirdiklerinde, Ortadoğu'da istedikleri gibi at koşturabilecekler, istedikleri yerden istedikleri enerji kaynağını elde edebileceklermiş.
Üstelik ürettikleri silahları satabilmeleri için de istikrarsız, sürekli çatışan, sürekli kavga eden kan gölüne dönmüş bir Ortadoğu'ya ihtiyaçları varmış.
Onların, bu küresel oyunları bozmak ve Türkiye'nin küresel pastadaki payını büyütmek için cesur adımlar atan Erdoğan'dan nefret etmeleri elbette normal.
Çünkü onlar Türkiye'nin değil elbette kendi ülkelerinin menfaatini düşünecekler ve eleştirilerini de buna göre yapacaklar.
Ancak normal olmayan, Türkiye'de yaşayanların ona bu derece düşman olmaları, ondan bu denli nefret etmeleridir.
On üç yıl boyunca ülkesinin başını dimdik tutan ve bütün baskıcı odaklarla tek tek mücadele edip özgürlüğün çıtasını yükselten kendi liderlerinden nefret etmeyi nasıl başarmış bu insanlar?
Netanyahu'yu, Sisi'yi ve hatta Esad'ı bile ondan daha sevimli göstermeye çalışıyorlar bütün güçleriyle.
Sürekli onun kusurlarını araştırıyorlar, sürekli onun kişilik özelliklerini eleştiriyorlar, sürekli hakaret ediyorlar, onu değersizleştirmek için sürekli algı operasyonları düzenliyorlar.
Her konuşmada, her açıklamada, her platformda ona duydukları nefreti dile getiriyorlar. Yatıyorlar, kalkıyorlar Erdoğan'dan nefret ediyoruz diyorlar.
Netanyahu ile, Sisi ile hatta Esad ile aynı safta saldırıyorlar kendi ülkelerinin Cumhurbaşkanına.
Sadece Cumhurbaşkanlarına saldırmıyorlar elbette… Hukuk sistemlerine, istihbarat teşkilatlarına, güvenlik birimlerine, ekonomilerine; devletlerini ayakta tutan bütün sütunlara hücum ediyorlar umarsızca.
Tek dertleri var, Erdoğan'ı susturmak. Küresel güçleri rahatsız eden, İsrail'in, Esad'ın, Sisi'nin zulmünü haykıran Erdoğan'ı etkisizleştirmek istiyorlar.
Erdoğan'dan bu kadar nefret edip, bütün o küresel zulümler karşısında kör, sağır ve dilsiz kalmaları hangi merkezlerle kanka olduklarını açıklıyor bize.
Ben böyle iğrenç bir oyunun içinde olmadım, olmayacağım hiçbir zaman. Ülkemin ebedi düşmanlarıyla aynı safta durup kendi Cumhurbaşkanıma, dolayısıyla da ülkemin bağımsızlığına kast etmeyeceğim.
Adnan Menderes'e, Turgut Özal'a saldırıldığı günlerde yaşasaydım da, aynı düşüncede olurdum ve yine aynı duruşu sergilerdim.
Cumhurbaşkanımın velev bin bir kusuru olsun. Velev onun hiçbir kişilik özelliğinden hoşlanmayayım.
Velev bu ülke için bir tek çivi çakmamış olsun. Velev yüzde 52 ile değil de yüzde 25 ile seçilmiş olsun.
Velev adı Erdoğan değil de, Ahmet Necdet Sezer ya da Süleyman Demirel olsun!
Ben tokadımı Netanyahu'yla, Sisi'yle ve Esad'la beraber ülkemin seçilmiş Cumhurbaşkanına vurmam. Nazarımda, vuran da yanlış yolda!
Yazık ediyorsunuz ülkeme çok yazık...
10 Yıl Önce Güncellendi
2015-07-01 15:08:13
SON VİDEO HABER
Haber Ara