Suriye diktatörü Beşşar Esad, geçtiğimiz temmuz ayında güçlerinin zayıfladığını itiraf ederek, Rusya'dan açıkça yardım talebinde bulundu.
Rusya'nın boğazlardan geçen savaş gemileri ve IŞİD ile mücadele koalisyonuna katılabileceğini beyan etmesi, Suriye'de daha aktif bir planla ortaya çıkacağının sinyalleridir.
İran için Suriye, ulusal çıkarları açısından ne kadar önemliyse Rusya için de o derece önemlidir.
Suriye, Rusya'nın Ortadoğu ve Akdeniz'deki çıkarları açısından bir önem arz ediyor.
Rusya'nın Akdeniz'deki tek üssü olan Tartus'u kaybetmesi demek en önemli enerji güzergahını da kaybetmesi demektir.
Suriye muhalefetinin, çok zayıf imkanlar ile İran ve Hizbullah gibi askeri, maddi ve teknik anlamda büyük bir devlet organizasyonuna karşı bertaraf edilememiş olması sonucunda, rejimin ülkenin yüzde 60'ında kontrolu kaybetmesi ve son günlerde Esad'ın kırmızı çizgileri arasında bulunan Lazkiye'nin düşme tehlikesi Rusya'nın aktif bir şekilde müdahale etmesine yol açtı.
İran'ın; Şam, Hama, Humus ve sahil kesimlerini her ne pahasına olursa olsun koruma kararı ve gücü yeterli olmadı.
Rusya, savaşın ilk iki yılında sadece BM'de aktif tutum sergiliyordu.
Suriye'nin kuzey ve doğusunda muhalefetin ilerleyişi bastırılamayınca bir müddet sonra IŞİD'in de sahneye çıkmasıyla birlikte, ABD öncülüğündeki Batılı koalisyonun Suriye'de askeri operasyonlara katılmasından Beşşar biraz umutlandı.
Suriye'nin kuzeyini tamamen PYD'ye teslim ederek Kürt kantonlaşmasının önünü açan Esad, ülkenin batısına doğru çekilerek sahil kesimini sağlama almaya çalışıyordu.
Halep'i kurtaramayan rejimin İdlib'i tamamen kaybetmesiyle birlikte, Lazkiye'nin de düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalınca, Suriye'nin üç parçaya bölünmesine göre poziyon almaya başladı.
Dolayısıyla Irak'a çok benzemeye başlayan bir Suriye ile karşı karşıyayız.
Rejim Suriye'nin kuzeyini ABD korumasındaki PYD'ye, Şam, Humus ve Hama'yı İran ve devrim muhafızlarına, Tartus, Banyas ve Lazkiye sahil bölgelerini de Rusya'nın savunmasına terk etmiş durumda.
Rusya'nın; Suriye'nin Doğu, Kuzey ve Batı'sındaki birçok bölgeyi kontrolünde tutan IŞİD ve Suriye devrimci muhalif güçlerinin kontrolündeki bölgelere ayrım yapmaksızın operasyon düzenlemesi, ABD ve Batı açısından yeni riskler oluşturuyor.
Rusya, İran ve ABD'nin; IŞİD ile mücadele meselesini, Esad rejimini kurtarma projesine dönüştürme ve topyekûn Suriye direnişini izole etmeye yönelik bir uygulamaya dönüşmesi ihtimali asıl yangının başlayacağına işarettir.
O zaman Suriye, Irak'a değil, Afganistan'a döner.
Bu durum ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri, Rusya ve İran için çok büyük bir risk oluşturacaktır.
ABD'nin Irak ve Afganistan'dan kaçmak zorunda kalmasının sebepleri Suriye'de daha vahim şekilde cereyan etmeye başladı.
İran, Irak, Suriye ve Rusya'nın ortak istihbarat ve işbirliği çalışması başlatmasıyla,
Ortadoğu İslam dünyasında İran'ın kendi kendisini Sünni dünyadan izole etme inisiyatifine şahit oluyoruz.
ABD Dışişleri Bakanı Kerry'in; Putin'in müdahalesinin ABD için bir fırsat olabileceğini söylemesi çok ilginç.
Beşşar'ın son umudu Rusya ve ABD'nin Irak ve Suriye'de IŞİD'e karşı ortak bir noktada buluşmasıdır.
Amerika, İran ve Rusya'nın Suriye'de stratejik ortaklık çerçevesinde buluşması kaderin bir cilvesi mi?
Büyük şeytan ABD'nin Suud'un Selefi yayılmacığının kendi geleceğini Ortadoğu da zayıflatacağına inanmasıyla birlikte hem İhvan hareketi hem de Selefi hareketlerin yayılmasına karşın İran Şii hilalini Ortadoğu'da yeni denge aktörü olmasının önünü açmaktadır.
Bu durum, İslam dünyasının Şii Sünni parçalanması sürecinin önünü açmaktadır.
Suriye Afganistanlaşırken, gelecek kuşakların İslam dünyasında gerçekleşen siyasi, sosyal, dini ve mezhebi depremler sonrasında yeni algısal, zihinsel haritalarla uzun süre boğuşacağa benziyor