Üç yaşındaki Kobanili Aylan Kurdi'nin Bodrum sahiline vuran cansız bedeninin görüntüsü yüreklerimizi dağlayarak, bizim göçmenlerimizin dramını bir kez daha gözler önüne serdi.
Bizim göçmenler; bizim diktatörlerden, bizim zalimlerden, bizim yoksulluğumuz ve bizim istikrarsızlığımızdan dolayı Batı'ya kaçıyorlar.
Göç yolunda kurban verdiğimiz bu çocuklar ise bizim gazap üzümlerimizdir.
Çaresizce, sadece umuda sığınmış vaziyette ölümü aklının ucuna getirmeden Batı'ya doğru inatla ve ısrarla yürümeye devam ediyorlar.
GÖÇ EDEN 50 MİLYON'DAN FAZLA
Budapeşte'den trenle Avusturya'ya götürülmeyen yaklaşık 200 bin mülteci yürüyerek sınıra ulaşmak üzere yola çıkmıştı.
Macaristan'ın, Avusturya sınırına olan 170 kilometrelik mesafede dramatik durumlar yaşanırken, Almanya ve Avusturya mültecileri almayı kabul etti.
Birleşmiş Milletler verilerine göre savaş, işkence ve kötü muamele nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan insan sayısı 2013 yılı itibarıyla bütün dünyada 50 milyonu aştı.
Bu rakam 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez bu seviyede.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin hazırladığı rapora göre sayı 51.2 milyonla bir önceki yıla göre 6 milyon artmış durumda.
Suriye, Libya, Irak, Yemen, Mısır, Orta Afrika, Güney Sudan, Somali ve Afganistan'da yaşanan çatışmalar mülteci sayısındaki yükselişe sebep olmaktadır.
Tespit edilebilen sayı bu kadarken, tespit edilemeyen sayı insanın moralini daha da bozuyor.
Göçün en temel sebebi siyasi istikrarsızlık, yoksulluk, yolsuzluk ve iç çatışmalardır.
Bizim insanlarımız açlıktan, savaşlardan, iç çatışmalardan, kendilerine sığınacakları bir liman arıyor.
Çaresizce en güvenli gördükleri Batı'ya yelken açıyorlar.
BM'nin tanımı ile uzun bir süredir mülteci konumunda yaşayanlar arasında 2.5 milyon Afgan da var.
Afganlar halen dünyanın en büyük mülteci grubunu oluştururken, komşuları Pakistan dünyadaki bütün ülkelerden daha fazla mülteciye ev sahipliği yapıyor. Tahmini sayı 1.6 milyon.
Dünyada bugün neredeyse unutulmuş çatışmalar nedeni ile mülteci konumuna düşen binlerce kişi, hayatlarının en iyi kısımlarını mülteci kamplarında geçirdi.
Tayland ile Burma sınırında, Burma'nın Karen azınlığına mensup 120 bin kişi, 20 yıldan uzun bir süredir mülteci kamplarında yaşıyor.
Sadece Suriye'de 6.5 milyon kişi bu şekilde yerinden edilmiş durumda.
Ülkedeki çatışma, birçok aileyi sadece bir kez değil birden fazla yerinden etmiştir.
Gıda, su, barınma ve sağlığa erişimleri halen ileri derecede kısıtlı ve çatışmalı bölgelerde bulundukları için yardım kuruluşlarının onlara ulaşması oldukça zor.
Gelişmekte olan ülkeler mültecilerin yüzde 86'sına ev sahipliği yaparken, refah seviyesi yüksek olan özellikle Batılı ülkeler ise sadece yüzde 14'ünü barındırıyor.
Avrupa, sığınma isteyen göçmenlerin sayısındaki artıştan siyasi, dini ve kültürel sebeplerden dolayı endişe duyuyor.
Zengin ülkelerin misafir ettiği mülteci sayısı ile gelişmekte olanların misafir ettikleri sayı arasında çok büyük fark var.
Avrupa; Asya'dan, Doğu'dan, Afrika'dan gelen göçlerden korkuyor. Son olayda Macaristan'ın Başbakanı Orban, “Mülteci akını Hristiyan kökleri tehdit ediyor, Avrupa'ya mülteci akını kıtayı tehdit ediyor” sözüyle İslamofobik travmasını ortaya koyarken ayrı bir trajediyi bize hatırlattı.
Bu savaşlar, yoksulluklar ve siyasi istikrarsızlıklar bitmediği süre Doğu hep Batı'ya göç verecektir.
Bu insanlar ülkelerindeki Batılı siyasetin, küresel sermayelerin sebep olduğu kaosun girdabından kaçıyorlar.
Geçen yıl her 4 saniye içinde bir kişi evini terk etmek zorunda kaldı. Toplam mültecilerin yarısı 18 yaşından küçük.
Pakistan ordusunun geçtiğimiz yıl Kuzey Veziristan'da düzenlediği operasyonlar nedeniyle 90 bin kişi evlerini terketmişti.
Buralara maalesef insani yardım kurumları çok fazla gidemiyor. Çünkü uluslararası sivil yardım kuruluşlarının gücü her zaman sınırlıdır.
Tek başına sadece pansuman tedbirlerin ötesine geçemezler ancak devletlerin insani yardım bütçelerinin ve vicdani projelerinin ortağı olabilirler. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin, 2015 yılı küresel eğilimler raporundaki en çarpıcı veri, 2014 sonunda 59,5 milyon kişinin mülteci konumunda olduğu gerçeğidir.
SAVAŞIN EVSİZ BIRAKTIĞI İNSANLAR
2005: 37,5 milyon
2006: 39,5 milyon
2007: 42,7 milyon
2008: 42,0 milyon
2009: 43,3 milyon
2010: 43,7 milyon
2011: 42,5 milyon
2012: 45,2 milyon
2013: 51,2 milyon
2014: 59,5 milyon
Rapora göre, sadece 2014'te yaklaşık 14 milyon kişi evinden kaçmak zorunda kaldı.
Son beş yılda 15'ten fazla ülkede çıkan savaş ve çatışmalar, bu artışın en büyük sebebi.
Suriye, Irak, Yemen, Libya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Nijerya, Güney Sudan, Ukrayna, Myanmar en büyük karışıklıkların yaşandığı ülkeler..
1996 – 2000 yılları arasında New York Times'ın İstanbul Büro Şefliğini yapan Stephen Kinzer; “Bugünün sığınmacı krizi, dünün müdahalelerinin bedeli” başlıklı yazısında şöyle diyor:
“Sığınmacılar yoksulluk ve şiddetten kurtulmak için ülkelerinden kaçıyor. Peki ama ülkeleri neden bu kadar yoksul ve bu denli şiddete maruz? Bir çoğu tarihlerini derinden çarpıtan dış müdahalelerin kurbanı. Şimdilerde eski sömürge halkları, sömürgeci ülkelerin kapılarına dayanmakta. Yaşananlar sömürgeciliğin kaçınılmaz bedeli.”
Bugün Batı'ya yürüyen Suriyeli, Iraklı, Afganlı mültecilerin; Suud'a, Katar'a, Dubai'ye, Kuveyt'e doğru yürümeleri çok daha doğru olurdu. Belki bir gün göçün yönü de değişecektir.