Esad rejiminin, son dönemlerde Suriye'nin İdlip ve Halep kenti ile beraber birçok stratejik bölgede büyük kayıplar vermesi muhaliflerin çok önemli stratejik kazanımlar elde etmesi, savaşın seyrini değiştirmeye başladı.
Gerek direniş gruplarının gerekse siyasi muhalefetin, 4 yıldır en çok eleştiriye muhatap oldukları, “birlikte hareket edememe problemini” halletmiş oldukları göze çarpıyor.
Suudi Arabistan'ın, ABD ve İran'ın nükleer krizdeki çerçeve anlaşması, İran'ın; Basra Körfezi ve bölgedeki Şii yayılmacılığından rahatsızlığı Yemen ve Suriye'de daha aktif bir pozisyona soyunmasına sebep oldu.
Arap devrimleri sürecinde Mısır, Tunus, Libya, Körfez ve Suriye'de Müslüman Kardeşler'i kendisine öncelikli tehdit olarak algılayan Suud'un, Yemen'de Husilerin direnişi karşısında Suriye de stratejik değişikliğe karar verdi.
Suud'un, Suriye'deki siyasi tavrının 4 yıl sonra Türkiye ile aynı çizgide buluşmuş olması Esad rejimi ve İran için de yeni bir sürecin habercisi.
Suriye savaşında cereyan eden güç dengelerinin hareketliliği haliyle Türkiye siyasetini ve sosyal yaşamını da aynı oranda etkileme potansiyeline sahip.
2.5 milyon Suriyeli sığınmacının yaşadığı şehirlerde geçtiğimiz yıl özellikle Gaziantep, Şanlıurfa, Mersin, Hatay ve İstanbul'da Suriyelilerin yaşadığı mahallelerde ev, iş yerleri ve araçlara yapılan saldırılara ve protestolara şahit olmuştuk.
Daha sonra Kobani'den gelen Kürtlerin misafir edilmesi sürecinde bu protestoların önü de kesilmişti.
Seçimlerin yaklaşması ve Suriye savaşının dengelerindeki değişimle birlikte Türkiye'de Suriyelilere karşı basit sebepler bahane edilerek, yapılacak olan provokatif eylemlere dikkat etmemiz gerekiyor.
Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı Başakşehir'de Cumartesi gecesi, Suriyeliler ve mahalle sakinleri arasında kavga çıkıyor.
Sebebi belirlenemeyen tartışmanın kısa sürede büyümesiyle Suriyeli olduğu öğrenilen bir kişi bıçakla yaralanarak hastaneye kaldırılıyor.
Gece ilerleyen saatlerde ise bekar Suriyeli gençlerin kaldığı bir ev mahalle sakinleri tarafından ateşe veriliyor.
Mahalleli yanan evi söndürmek için gelen itfaiye ekiplerine de engel olmak istiyor.
Mahalle sakinleri uzun süredir Suriyelilerle sorun yaşadıklarını belirtmişler. Sorunun ne olduğunu tam bilmiyoruz haklı ya da haksız olabilirler fakat burada önemli olan ciddi bir potansiyel tehlike ile karşı karşıya olduğumuzdur.
Pazar günü ise 100 kişilik bir grup Suriyelilere ait olan bir işyerinin camlarını kırarak içerideki eşyaları yola atıyor.
Bölgeye sevk edilen çok sayıda çevik kuvvet polisi olayları yatıştırıyor.
Seçimler arifesinde kaşınmasına asla müsaade edilmemesi gereken çok hassas bir yaramız var.
Daha önce “Suriyeli sığınmacıları istemiyoruz” protestolarını Türkiye'nin birçok şehirlerinde gördük.
Maalesef Suriyeli sığınmacı kardeşlerimiz Kürdü, Arabı ve Türkmeniyle bölgede akrabalık bağları olmasına rağmen siyasi ideolojik bir kavganın bahanesiyle adaletsiz ve merhametsiz çekişmenin kurbanı oluyorlar.
Başta güvenlik birimleri olmak üzere, STK, valilikler ve belediyeler, Suriyeli sığınmacılar üzerinden yapılabilecek provokasyonlara karşı özel çaba göstermemiz gerekiyor.