Almanya'nın etkin gazetelerinden Süddeutsche Zeitung'da Stefan Braun'un sorularını yanıtlayan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin AB üyelik süreci ile Suriye ve bölgedeki gelişmelere dair açıklamalarda bulundu.
"AB'NİN YAPTIĞI BÜYÜK BİR HATA"
AB üyelik sürecinde iki tarafın da eksiklikleri bulunduğunu belirten Gül, "Beni en çok üzen, AB'nin Türkiye'yi stratejik bir kazanç, merkezi bir ortak olarak görmemesidir. Bunun büyük bir hata olduğunu düşünüyorum" dedi.
"TÜRKİYE'YE İHTİYACI VAR"
Müslüman bir üye ülkeye sahip bir AB'nin dünyada da büyük yankı bulacağını savunan Gül, bu nedenle her iki tarafın da daha uzun vadeli, ve stratejik düşünmesi gerektiğini kaydetti. Eski cumhurbaşkanı, "AB küresel bir aktör olmak istiyorsa tam da Türkiye gibi bir ülkeye ihtiyacı var" diye konuştu.
"AVRUPA İSTİHBARAT VERSİN"
Türkiye'nin IŞİD ile mücadelede Avrupalı savaşçıların Suriye ve Irak'a geçişinin engellenmesinde üzerine düşeni yeterince yapmadığı yönündeki eleştirileri geri çeviren Gül, Türk güvenlik birimlerinin Avrupalı partnerlerine her tür yardımı sunduğunu, ancak yabancı savaşçıların göçüne karşı harekete geçebilmek için her tür bilgiye ihtiyaç duyduğunu kaydetti. Gül, bu bilgileri vermeyip de eleştirenlerin dürüstçe davranmadığını söyledi.
TÜRKİYE KOBANİ'YE NİYE MÜDAHALE ETMEDİ?
Gül, Türkiye'nin IŞİD saldırısı altındaki Kobani'ye niye müdahale etmediği sorusunu da, 'Türkiye'nin BM yetkisi olmadan bir ülkeye müdahalede bulunma hakkı ve yükümlülüğü bulunmadığı, ancak Kobani'deki katliama karşı dolaylı yollardan çok yardım yaptığı' şeklinde yanıtladı.
Abdullah Gül, bölgede yaşanan dramın insanlık için bir utanç olduğunu belirterek, AB'nin küresel bir aktör gibi davranarak mültecileri kabul etmesi ve sorumluluk üstlenmesi gerektiğini vurguladı.
"RUSYA KIŞKIRTILMAMALI"
Rusya ile Batı arasındaki Kırım ve Ukrayna krizlerine de değinen Gül, ikinci bir Soğuk Savaş yaşandığını belirtti. Gül, Rusya'ya karşı nasıl davranılması gerektiği sorusunu da, "Kararlılık gösterilmeli, ama kışkırtıcı olunmamalı, sürekli yeni suçlamalarda bulunulmamalı. ve herşeye hoşgörü gösterilemese de, ekonomik yaptırımlar umulanı getiriyor mu, diye sorulmalı. Uzun vadede belki, ama kısa vadede bir şey kazandırdıkları nadirdir."