Abdullah Gül'den Avrupa liderlerine 'darbe girişimi' eleştirisi
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 15 Temmuz darbe girişimine yeterince tepki vermeyen Avrupalı liderleri eleştirdi...

Oluşturma Tarihi: 2016-09-22 01:40:20

Güncelleme Tarihi: 2016-09-22 01:40:20

15 Temmuz darbe girişiminin ardından Avrupa'nın darbe girişimine yeterince tepki vermediği tartışılmıştı. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sergilediği dik duruş sayesinde darbenin engellendiğini belirtirken, "FETÖ'nün darbe girişimi sonrası Avrupalı liderlerin tepkileri yetersiz kaldı" dedi.

Anadolu Ajansı'nın haberine göre; 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, FETÖ'nün darbe girişimi sonrası Avrupalı liderlerin tepkilerinin yetersiz kaldığını belirterek, "15 Temmuz'dan önce de bütün bu kaygılarını bu hissiyatlarını bir tarafa koyup seçilmiş bir hükümetin yanında olduklarını, darbe girişiminin karşısında olduklarını belirtmediler. Şimdi yavaş yavaş görüyorlar. O gün çok güçlü bir şekilde darbeye karşı durmaları gerekirdi. Bunu yapmış olsalardı Türkiye'ye çok daha yardımcı olabilirlerdi. Üzücü bir şey." dedi.

Gül, Fransa'nın başkenti Paris'teki Center of Political and Foreign Affairs (CPFA) adlı düşünce kuruluşunda basına kapalı olarak gerçekleşen konuşması sonrası Türkiye'nin Paris Büyükelçiliği'nde Türk basın mensuplarıyla bir araya geldi.

CPFA'da yaptığı konuşmaya ilişkin detayları paylaşan Gül, FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin sorulara yanıt vermeye çalıştığını belirterek, "Özellikle maalesef 15 Temmuz'da yaşadığımız, tarihimize de bir utanç sayfası olarak geçmiş olan böyle bir darbe teşebbüsüyle ilgili herkesin kafasında birçok sorular vardı. Hepsini doğru bir şekilde bilgilendirmeye çalıştım. Genellikle faydalı olduğu kanaatındayım." diye konuştu.

Avrupalı liderlerden o gece ya da ertesi gün bir "geçmiş olsun" telefonu alıp almadığı yönündeki soruyu yanıtlayan Gül, "Ben herhangi bir tepki almadım. Öncelikle bütün bu ülkelerle Türkiye çok yakın olmuştur. Beraber olduğumuz bir dünya. Realist olmak gerekir. Türkiye'nin bazı politikalarını uygun görmeyebilirler. 15 Temmuz'dan önce de bütün bu kaygılarını bu hissiyatlarını bir tarafa koyup seçilmiş bir hükümetin yanında olduklarını, darbe girişiminin karşısında olduklarını belirtmediler. Şimdi yavaş yavaş görüyorlar. O gün çok güçlü bir şekilde darbeye karşı durmaları gerekirdi. Bunu yapmış olsalardı Türkiye'ye çok daha yardımcı olabilirlerdi. Üzücü bir şey" diye konuştu.

Gül, Cumhurbaşkanlığı döneminde gittiği birçok ülkede gazeteci ve aydınların ‘Türkiye'de bir darbe olur mu?' sorusunu yönelttiğini hatırlatarak, "Ben de hepsine 'böyle bir şeyin ihtimali yok' derdim. Bunu da hep samimi olarak, inanarak söylerdim. Çünkü AB ile müzakerelere başlamış bir ülke. Çok büyük siyasi reformlar yaptık biliyorsunuz. Siyaset askeriye ilişkilerinde çok önemli yasalar çıkardık. Ayrıca komuta kademesini de yakından tanıdığım için böyle bir şeye açıkçası hiç ihtimal vermedim." ifadelerini kullandı.

"ERDOĞAN'IN DİRAYETİ VE DİK DURUŞU SAYESİNDE DARBE ÖNLENDİ"

Darbe girişiminin olduğu gece herkesin büyük bir şok yaşadığını ifade eden Gül, sözlerine şöyle devam etti:

"Böyle Türkiye gibi bir seviyeye gelmiş bir ülkede ve bu çağda böyle çılgınca, böyle akılsızca ve böyle haince bir teşebbüsü komutanların katılmadığı bir grup, bir cunta. Böyle birkaç mevkiye sızıp oraları ele geçirip kendilerini saklayarak böyle bir teşebbüsün, bu kadar bir aptallığı açıkçası hiç tahmin edemezdim. Ama hem Türk halkının büyük bir cesareti hem tüm önemli komutanların hem bütün birliklerin böyle bir darbeye hiç katılmamış olmaları şüphesiz Sayın Cumhurbaşkanının hükümetin hepsinin dirayeti, dik duruşları böyle bir darbenin gerçekleşmesini önlemiş oldu."

FETÖ'nün iki yüzü olduğuna işaret eden Gül, "Bu işi yapanların, bu grubun aslında iki yüzü olduğunu, bir yüzü topluma karşı sivil toplum örgütleri şeklinde ve bir de sinsi takiyyeci, soğuk savaş dönemlerinin yöntemlerinin metodlarını benimseyerek önemli yerlere sızma şeklinde örgütlendiklerini gördük.” diye konuştu.

Gül, CPFA'daki toplantıda, darbe girişimi sonrası bütün kesimlerin birlik mesajı vermesinin önemli olduğunu vurguladığını belirterek, "Böyle bir olaydan sonra hükümet, muhalefet bütün siyasi partilerin hepsinin bir araya gelmiş olmasına ve hepsinin demokrasinin yanında sağlam bir duruş ortaya koymuş olmalarının değerinin fark edilmesi gerektiğini hatırlattım. Olaydan önce Türkiyede siyaset çok kutuplaşmıştı, çok bölünmüştü , gergindi. Bütün bunlara rağmen hepsinin bir araya gelmiş olmaları hepsinin diyalog içinde olmasının Türkiye için önemli olduğunu anlattım." ifadelerini kullandı.

Toplantıda, Türkiye'deki olağanüstü hale ilişkin sorular aldığını aktaran Gül, "Ben de dedim uçak inerken, 'bir olağanüstü hal yaşayan ülkeden başka bir olağanüstü hal olan bir ülkeye indim'. Bunlar en kısa süre içerisinde bitmesi arzulanır. Bunun için gayret sarf edilir. Çünkü Türkiye'nin bütün geleceği güçlü demokrasi. Evrensel standartları tutturmuş bir demokrasi hukukunun üstün olduğu , reformların devam ettiği bir demokrasi. Türkiye'nin serveti dinamik nüfusuyla, yüksek demokratik standartları bir araya geldiğinde bütün bunlar bir araya geldiğinde o zaman Türkiye'nin enerjisi potansiyel enerji kinetik enerjiye o zaman dönüşüyor. " şeklinde konuştu.

"FİLİSTİN-İSRAİL MESELESİ GÖZARDI EDİLEMEZ"

Ortadoğu'daki sorunlara ilişkin sorulara da yanıt verdiğini ifade eden Gül bölgedeki en önemli mevzulardan birinin Filistin olduğun işaret ederek, "Filistin-İsrail meselesi kenara koyulacak bir mesele değildir. İşgal altındaki Filistin topraklarının kurtarılması ve işgal altında yaşanan insan hakları acılarının sona ermesi. Bu bitmediği sürece dünyanın birçok yerinde aşırı akımlara kaynak olmakta. Dünyanın bu tip yaralara duyarsız olduğunu gösterdiği süre içerisinde radikalizm daima gelişir. Bunun tekrar canlı tutulması ve çözülmesi için gayret sarf edilmesi gerekir." ifadelerini kullandı.

Gül sonrasında Paris Büyükelçiliği Rezindansında onuruna verilen resepsiyona katıldı. Resepsiyona katılan Türk ve Fransız davetlilere teşekkür eden Gül, Türkiye ve Fransa arasındaki her zaman köklü ilişkiler bulunduğunu ve ülkeler arasındaki işbirliğinin devam etmesi gerektiğini belirtti.