ORTAOKULDAYDIM... Balıkesir'de... Mitinge gelecek diye... Bütün okulu meydana toplamışlardı... Hayatımda hiç o kadar sıkıldığımı hatırlamıyorum.
*
"Netekim" derdi... "İçün" derdi... Rahmetli babam, "Adamın hiçbir şeyini sevmiyorum ama eski kelimeleri kullanmasından çok memnunum" derdi.
*
Öyle çok yurtiçi gezisine giderdi ki... Her gittiği yerde miting yapar, miting öncesi yöreden bir âşığın "İlimize hoş geldin paşam" türü kafiyeli şiirlerini okurdu.
*
Eleştirilmesi yasaktı... Hakkında kötü bir söz söylemeye kalktığımızda etrafı şöyle bir kolaçan ederdik...
*
Atatürk'e öykünürdü. Onun gibi giyinmeye çalışmalar, onun gibi baston kullanmalar, onun gibi şapka tutmalar falan... "Gardrop Atatürkçülüğü" tabiri, sayesinde epey popüler olmuştu.
*
12 Eylül öncesiyle öyle bir korkuturdu ki milleti... "12 Eylül öncesine dönmek" diye bir fobi yaratmıştı...
*
Bakmayın şimdi arkasından atıp tutanlara! O dönem ona yalakalık yapmak için cümle âlem sıraya girmiş durumdaydı. Koca koca gazeteciler, büyük büyük profesörler, iri iri adamlar... Önünde el pençe divan dururlardı.
*
"Ne demişlerdi/Ne dediler/Ne diyorlar" diye bir kitap yazdı. Bizdeki aydın ikiyüzlülüğünün destansı hikâyesidir o kitap.
*
Müşerref Akay... Ve onun Türk bayrağı kostümü... Ve onun "Türkiye'm" şarkısı... Samime Sanay... Ve onun "Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç" şarkısı... Kenan Evren dendiğinde fonda bunlar çalar.
*
İyi bir hatip miydi? Değildi. Ama anlaşılır konuşurdu. Halk diliyle... Basit... Sade... Yalın... Ve tabii otoriter... Anayasasının yüzde doksan küsur oy almasının temelinde bu vardı. Size bir sır vereyim, sakın kimseye söylemeyin: Parti kursa kazanırdı.
*
Ayet, hadis okumayı pek severdi. "Yüce dinimiz İslam" deyişi hâlâ kulaklarımda çınlamaktadır... Kendine göre bir din yorumu vardı ve bu yorumunun doğruluğundan müthiş emindi. "Gerçek İslam bu" sözünü ilk ondan işitmiş olabiliriz.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ