AK Partili vekilden Avrupa Konseyi’ne mektup
AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir, Avrupa Konseyi’nin bir toplantısında bazı konuşmacıların Türkiye ve Türkiye’de kadın olmak hakkında yaptıkları yorumlara ilişkin Avrupa Konseyi Başkanı ve üyelerine bir mektup gönderdi.

Oluşturma Tarihi: 2021-05-25 19:00:44

Güncelleme Tarihi: 2021-05-25 19:00:44

AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir'in Avrupa Konseyine gönderdiği mektup:

Ben 400 bin nüfuslu Düzce şehrinden seçilmiş ilk kadın milletvekiliyim. Son üç seçimde de seçilerek şehrimi Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunda temsil ediyorum. Mesleğim gazetecilik. Uzun yıllar mesleğimi yaptım. Mesleğimle birlikte çeşitli sivil toplum kuruluşlarında görev aldım, kadın, çocuk, yoksullukla mücadele, eğitim vd alanlarda projeler yürüttüm. Parlamentodaki görevimden evvel Başkent Ankara'da bir dönem de yerele mecliste seçilmiş üye olarak görev yaptım. Bununla birlikte halen 5,5 milyon kadın üyesi olan AK Parti Kadın Kolları teşkilatının da başkanıyım. Rakamı yanlış yazmadım, beş buçuk milyon kadın üyesi olan büyük, sivil, siyasi bir örgütüz.

Avrupa Konseyi'nin 11.05.2021 tarihli toplantısında, bazı konuşmacıların Türkiye ve Türkiye'de kadın olmak hakkında manipülatif ifadeleri ülkemizin gerçeklerini yansıtmamaktadır.

1934 tarihinde pek çok Avrupa ülkesinden önce seçme seçilme hakkı elde eden Türk kadının bugün gittikçe artan kazanımlarının görmezden gelinmesi, hükümet karşıtı bakış açısı ile gerçeklerin kapatılması ve bunun propagandasının yapılması, yıllardır kadın hakları mücadelesi veren, seçilmiş milletvekili olan biz kadınları derinden üzmüştür. Türkiye'de bile yaşamayan bir konuşmacının, ülke gerçeklerinden uzak, kişisel deneyimlerini genelleştiren, hiçbir akreditasyonu olmayan veriler ile Türk kadını ve çocuklar hakkında söyledikleri bizim için yok hükmündedir.

Türkiye'de özellikle son 19 yılda kadınların elde ettiği kazanımların bir kısmını size özetlemek isterim:

2002 tarihinden bu yana halen hükümette bulunan AK Parti'nin kararlılığıyla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında “kadın erkek eşittir'' ilkesi 2004 tarihinde kabul edilmiştir. Aynı zamanda 2005 yılında Türk Ceza kanununda yapılan köklü düzenleme ile töre, namus gerekçesiyle işlenen kadın cinayetleri ağırlaştırılmış suç kapsamına alınmıştır. Bu tür cinayetler artık neredeyse yok denecek kadar azdır. Ayrıca, cinsel suçların bireye yönelik suçlar olarak ele alınması, evlilik içi tecavüz ve cinsel taciz, aile içi şiddetin önlemesinde devletin taraf olması, aile mahkemelerinin yeniden düzenlenmesi, toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliklerin giderilmesine ve erken evliliklerin önlenmesi yönelik bir dizi yasal düzenlemeler yapılmıştır. 2009 tarihinde Türk Parlamentosunda Kadın Erkek Fırsat Eşitliği daimi komisyonu kurulmuştur.

İş kanununda 2003 yılında yapılan düzenleme ile “eşit işe eşit ücret'' ilkesi kanunlaşmıştır. Kadın ve genç istihdamı ile kadın ve genç girişimciliği teşvik eden birçok düzenleme hayata geçirilmiştir.

2012 yılında Anayasamıza kadınlara yönelik “pozitif ayrımcılık'' içeren madde eklenmiştir. Türk kadınının hakları Anayasamız, Medeni Kanun, Türk Ceza Kanunu, İş Kanunu, Borçlar Kanunu ve 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” ile tüm hakları koruma altında olup aynı zamanda fiilen uygulanmaktadır.

1935 yılında, ülkemizde kadınlar ilk kez parlamentoda %4.1 oranında temsil edildi. Bu oran 2002 yılına kadar hiç aşılamamış iken, bugün 2018 seçimiyle birlikte parlamentoda kadın temsil oranı, %17.4'e yükselmiştir. Kadınların elde ettiği kazanımlarda 19 yıldır hükümette olan AK Parti'nin ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere kadın haklarına inanan erkeklerin ve yıllarca kadın hakları mücadelesi veren kadın parlamenterlerin emeği yadsınamaz. Kadının siyasi temsil oranı kabul edilebilir eşiğe ulaşana kadar çalışmalarımız devam edecektir.

Güzel ülkem Türkiye'de kadına yönelik şiddet ile mücadelede yukarıda bahsettiğim düzenlemelerin büyük bir kısmı İstanbul Sözleşmesinin imzalanmasından çok daha önce yapılmıştır. Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesinden çıkıyor olması “ kadına karşı şiddetle mücadeleden'' vazgeçtiği anlamına asla gelmemektedir. Kadına yönelik şiddetle mücadele ile ilgili tüm yasal düzenlemeler zaten iç hukukta yapılmıştır.

Ülkemizde yaşayan 83 milyon vatandaşımızın her birinin tüm temel insan hakları, anayasal hakları devletin, hükümetin güvencesi altındadır. Bununla birlikte, özellikle son yıllarda bazı gruplar;

Aile karşıtı politik taleplerinde ve lobicilik faaliyetlerinde İstanbul Sözleşmesini kullanıyor olması, %53,66 ile iktidarı destekleyen seçmen kitlesinde “aile değerlerinin zayıflaması'' yönünde kaygı yaratmıştır. Ülkemizin Sözleşmeden çekilmesi, kadına yönelik şiddetle mücadelede eksen değişikliğinden değil, bireyi topluma hazırlayan aile değerlerimizin korunması gerekçesiyle gerçekleşmiştir.

Türkiye'de Kadın Olmak

TÜRKİYE'DE KADIN OLMAK


as a % woman ratio

Kadın Profesör


% 32.20

Kadın Doçent


%39.30

Kadın Öğretim Görevlisi


% 43.11

Kadın Araştırma Görevlisi


% 51.30

Kadın Öğretmen (okul öncesi-ilk-orta-lise)


%60.00

Kadın Avukat Sayısı


%46.00

Kadının İşgücüne Katılım Oranı


% 35.00

Kamuda Çalışan Kadın Oranı


% 40.30

İş Hayatında Çalışan Kadın Oranı


% 30.34

Kadın Hekim Oranı


% 44.00

Yüksek Öğretimde Okuyan Kadın Öğrenci Sayısı


% 48.00

Kadın Hakim Oranı


%45.97

Kadın Savcı Oranı


%14.80

Kadın Büyükelçi


%25.00


NOT:

Üniversite sayısı, 2002 yılında ülke genelinde 69 iken, 2021 yılında bu sayı 207'ye yükselmiştir. Günümüzde her şehirde en az bir üniversite bulunmaktadır.

81 İlde Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) kurulmuştur. ŞÖNİM hizmeti açıldığı tarihten (2013) Nisan 2021 sonuna kadar ülke genelinde 702.734 kadın, 56.454 erkek, 97.515 çocuk olmak üzere 856.703 vatandaşımız hizmet almıştır.

Sadece şiddet gören kadınların kullanımına açık, cep telefonu aplikasyonu olan, Kadın Acil Destek Uygulaması (KADES) 2018 yılında hizmete girmiştir. (Uygulamayı indiren kişi sayısı: 2.226.465 İhbar Sayısı: 125.047)

2019 yılı 11. Kalkınma Planında kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığı önlemek, kadınların toplumsal hayatın tüm alanlarında hak, fırsat ve imkânlardan eşit biçimde yararlanmalarını ve güçlenmelerini temel amaç olarak belirlendi.

Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planında (2 Mart 2021), kadına karşı şiddet suçlarını etkin bir şekilde soruşturmak amacıyla kurulan özel soruşturma bürolarını ülke genelinde yaygınlaştırıyoruz. Eşe karşı işlenen suçlarla ilgili öngörülen ağırlaştırıcı sebebi, boşanmış eşi de kapsayacak şekilde genişletiyoruz. Tek taraflı ısrarlı takip fiillerini ayrı bir suç olarak düzenliyoruz. Şiddet mağduru kadınlara avukat görevlendirilmesini sağlıyoruz. Eylem Planında, kişilerin fiziksel şiddet yanında onur ve haysiyetlerinin korunması da ayrıca düzenlenmiştir. Bu hükümler, hazırlanan yargı paketi ile Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunda bu günlerde görüşe açılmaktadır.