Analiz: Türkiye-Katar ittifakı, Suud-BAE işbirliği karşısında nasıl başarılı oldu?
Orta Doğu siyaseti uzmanlarından, Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü ve Orta Doğu Enstitüsü’nde öğretim üyesi ve ORSAM Başkan Yardımcısı Doç. Dr. İsmail Numan Telci, “Küçük ülke, büyük mücadele: Katar’ın ablukayı kırma stratejisinin anatomisi” başlıklı analizinde Türkiye-Katar ittifakının geldiği son aşamayı değerlendirdi.

Oluşturma Tarihi: 2020-12-09 18:10:57

Güncelleme Tarihi: 2020-12-09 18:10:57

Türkiye ve Katar ittifakına karşı olan ABD destekli Suudi Arabistan-BAE işbirliğinin Körfez ile ilgili hamlelerinin sonuçsuz kaldığını ifade eden Telci'nin analizinden kesitler;

Yeni Körfez krizi

Suudi Arabistan ve BAE'nin giriştikleri tüm dış politika hamlelerinde başarısızlığa uğradıkları bu üç yıllık dönemde Katar, uluslararası düzeyde ciddi bir diplomatik desteği arkasına almış oldu.

Kuveyt'in arabuluculuğunda gerçekleşen ve ABD ile Suudi Arabistan ve Katar'ın dahil edildiği görüşmelerden olumlu bir sonuç alınacağına dair güçlü sinyaller, yerel ve uluslararası medyaya yansımış durumda. Fakat krizin çözüme kavuşturulmasının 2017'den bu yana bölgede esen soğuk rüzgarları dindirmeye yardımcı olacağı ise şüpheli.

Arap Baharı dönemi

Bu güven bunalımının temelleri aslında Arap devrimlerini izleyen süreçte atıldı. 2010'da Tunus'ta başlayan ve daha sonra Mısır, Libya, Yemen ve Suriye'ye yayılan devrimler sürecinde Katar'ın değişimleri ve toplumsal hareketleri destekleyen tavrı başta Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olmak üzere statükocu aktörleri ciddi anlamda rahatsız etti. Bu aktörler Mısır'da Müslüman Kardeşler üyesi sivil Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin görevden uzaklaştırılması sürecine verdikleri destekle aslında Katar'a bir uyarı mesajı da göndermişlerdi.

Bu noktada Doha'nın önce Muhammed Mursi'ye daha sonra da Türkiye'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yakınlaşması bu ülkelerin kırmızı çizgisinin aşılmasıydı.

Katar-Türkiye ittifakı

Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn 2014'ün Mart ayında aldıkları ortak bir kararla Katar'dan büyükelçilerini çektiler. Karara gerekçe olarak Katar'ın “içişlerine karıştığı” iddiasını öne sürmüşlerdi. Bu durum Körfez ülkeleri arasında daha önce benzeri görülmemiş bir krize işaret etmekteydi.

Katar'ın bu mesaja cevabı Türkiye ile daha güçlü bir ittifak yapılanması oldu. Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani, 2014'ün Aralık ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Doha'da ağırlayarak iki ülke arasındaki ilişkileri stratejik ortaklık seviyesine çıkaran anlaşmaya imza attı. 2015 Mart'ında onaylanan bu anlaşma ile Katar, Türkiye'nin ülkesinde askeri üs kurmasına izin verdi.

15 Temmuz darbesi ve BAE

Ancak özü itibariyle bu gelişmeler Körfez krizine zemin hazırlayan olaylardı. Bunlardan ilki 2016 yılında Türkiye'de yaşanan darbe girişimiydi.

15 Temmuz 2016 gecesi darbe girişiminin gerçekleştiği anlarda Suudi Arabistan ve BAE'de devlet tarafından kontrol edilen medya organlarının olayların gidişatını dikkate almadan darbenin gerçekleştiğine dair yayınlar yapmaları bu ülkelerin pozisyonlarını açık etmelerine neden oldu. Bunun yanında darbe girişiminden birkaç ay sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu isim vermeden darbe girişimine bir Müslüman Arap ülkesinin 3 milyar dolar finansman sağladığını ifade etmeleri birçok çevrelerce bu ülkenin BAE olduğu şeklinde yorumlandı.

Katar'a abluka

2017 krizi öncesinde bir diğer önemli gelişme ise ABD'de Donald Trump'ın başkanlık koltuğuna oturması oldu. Trump'ın göreve gelişinin ardından özellikle BAE ve Suudi Arabistan gerek İsrail lobisi üzerinden gerekse de kendi finansal imkanlarını kullanarak Trump'ı kendileriyle yakınlaşmaya ikna ettiler ve Washington'ın bu ülkeler tarafından Doha'ya karşı bir operasyon durumunda sessiz kalmasını garanti altına aldılar.

Nitekim Trump'ın Riyad ziyaretinden kısa bir süre sonra, Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır, Katar ile siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerini durdurma kararı alarak bu ülkeye yönelik hava, deniz ve kara ambargosu uygulamaya soktular. Ambargonun ardından Trump attığı tweetlerle Katar'ın radikal gruplara olan desteğini sonlandırması gerektiğini belirterek bir anlamda Abu Dabi ve Riyad'ın tuzağına düştü ve Katar'a karşı ablukayı, ABD'nin çıkarlarına aykırı olacak bir şekilde, açık biçimde destekledi.

Katar'a 13 maddelik bildiri

Krizin çözülmesi ve ambargonun kaldırılması için ambargocu ülkeler tarafından hazırlanan 13 maddelik bildiride, Katar'ın KİK'ten bağımsızlaşan dış politikası hedef alınırken bir taraftan da Doha yönetiminin Türkiye ile ittifakının önü tıkanmak isteniyordu.

Bu talepler arasında El-Cezire'nin yayınlarının durdurulması, İran'la ilişkilerin sınırlandırılması ve Türkiye'nin ülkedeki askeri üssünün kapatılması maddeleri sadece Katar'ın dış politikasının kontrol altına alınmasını değil, bu ülkenin egemenliğinin de ortadan kaldırılması hedefini taşıyordu. Nitekim birçok uzman krizin bir sonraki aşamasının Katar'daki Temim bin Hamed Al Sani liderliğine yönelik askeri bir müdahale olduğunu belirtmekteydi. Bu ihtimal ise Türkiye'nin Katar'la tam bir dayanışma göstermesi ve hızlı bir şekilde askeri güçlerini mobilize ederek olası bir askeri müdahaleye sert bir şekilde karşılık vereceğini göstermesiyle bertaraf edildi.

Türkiye-Katar ittifakının zaferi

Üç yıldır devam eden ve Katar'dan ziyade başta Suudi Arabistan olmak üzere ablukacı ülkelere zarar veren sürecin sona ermesi bölge siyasetinde Türkiye-Katar ittifakının bir zaferi olarak da değerlendirilebilir. Bu ittifakın başlıca rakibi olan BAE ise son yıllarda yürüttüğü Türkiye ve Katar düşmanlığı politikalarından hiçbir sonuç elde edememiş bulunuyor. Aksine, bu süreçte BAE'nin giderek yalnızlaştığı ve İsrail'le olan işbirliği üzerinden gelecekteki olası güvenlik endişelerini bertaraf etmeye çalıştığı söylenebilir.

“Suudi Arabistan ve BAE'nin zoraki evliliği”

Yemen başta olmak üzere birlikte hareket ettikleri hemen her konuda görüş ayrılıkları yaşayan ve “zoraki bir evlilik” sürdüren iki partnere benzetilen Suudi Arabistan ve BAE gelinen noktada iki ayrı uca savrulmanın eşiğine gelmiş durumdalar.

Katar'ın kendisine düşmanca politikalar izleyen komşularına karşı hızlı bir yumuşama sürecine gireceğini düşünmek gerçekçi olmayacaktır. Hedeflerine ulaşmaktan uzak kalan ablukanın sonuçlarının daha da yıkıcı bir noktaya gitmemesi, Suudi Arabistan ve BAE'nin dış politikalarını yeniden gözden geçirerek öncelikle Katar'a yönelik hasmane politikalarını sonlandırmalarına, daha sonra da bölge siyasetinde yapıcı bir tutum benimsemelerine bağlı.

Kaynak: AA