Kurban Bayramı'nı memleketi Yozgat'ta geçiren Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, AK Parti Yozgat İl Başkanlığında partililerle bayramlaştı. Bozdağ daha sonra Celal Atik Spor Salonu'na geçerek vatandaşlarla bayramlaştı. Vatandaşların ve partililerin bayramını kutlayan Bozdağ, Myanmar'da Arakanlı Müslümanlara yönelik katliama ilişkin açıklamalarda bulundu.
Dünyanın pek çok yerinde Türkiye'deki gibi barış ortamının olmadığını söyleyen Bozdağ, "Kurban Bayramımız hayırlı olsun, mübarek olsun. Rabbim sizleri, bizleri daha nice bayramlarda sevdiklerimizle, saydıklarımızla sağlık ve sıhhat içerisinde birlikte bulunmayı nasip etsin diyorum. Gönlümüz Türkiye'de olduğu gibi Müslümanların yaşadığı bütün coğrafyalarda bayramın, huzur, güven ve barış içerisinde geçmesini temenni ediyorum. Maalesef dünyanın pek çok yerinde huzur, güven, barış ortamı Türkiye gibi değil. Pek çok yerde kan var, gözyaşı var, ölülerini arayan, onları gömmek için uğraşan şehit yakınları var, gazilerinin tedavileriyle uğraşanlar var. Bütün bu fotoğraf içerisinde bizler bayram yapıyoruz. Bayramı, bayram tadında yapamayan milyonlar var. Allah onlara da bayramı bayram gibi yapmayı nasip etsin diyorum. Bayram vesilesiyle Suriye'de, Irak'ta, Filistin'de ve Myanmar'ın Arakan bölgesinde yaşanan zulmü, haksızlığı ifade etmezsek yanlış yapmış oluruz. Gerçekten ayın 25'inden sonra Myanmar'da Arakan bölgesinde yaşayan Müslümanlara karşı güvenlik güçlerinin kullandığı orantısız güç sonucu binlerce Arakanlı Müslüman öldürüldü, şehit oldu. Yine binlerce Arakanlı Müslüman gazi oldu ve binlercesi de yerinden yurdundan edildi. Herkes kendi canının, kendi evlatlarının, kendi yakınlarının adeta telaşına düştü orada bir mahşer görüntüsü var" dedi.
"İNSANLIĞIN GEREĞİNİ YAPIN"
Dünyanın Myanmar'da Arakanlı Müslümanlara yapılan zulmü izlemekten başka bir şey yapmadığını ifade eden Bozdağ, "Maalesef gerek Birleşmiş Milletler ve gerek BM Güvenlik Konseyi, gerek BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, gerek uluslararası toplum ve uluslararası örgütler Arakan'da yaşananlara kör, Arakan'da yaşananlara sağır ve dilsizdir. Olanı görmüyorlar, feryadı figanı duymuyorlar. Haksızlığı yapana, zulmü yapana dur diyen bir haklı sesi maalesef yükseltmiyorlar. Sadece BM değil, aynı zamanda İslam İşbirliği Teşkilatı da kendi özgül ağırlığına uyun oraya karşı bir tutum maalesef geliştiremedi. İslam ülkeleri de kendi arasında ortak bir tutumu ortaya koyamadı. Myanmar'ın komşusu Bangladeş bir İslam ülkesi, ölümden kaçan insanlar var, 'imdat' diyorlar ama onlar başka bir noktada duruyor. Yanı başında Tayland, Malezya var başka ülkeler var. O ülkelerde maalesef burada zulme uğrayan, ölümden kaçan insanlara karşı Türkiye'nin Suriye'deki zulümden, ölümden kaçan insanların imdadına yetiştiği gibi imdadına yetiştiğini göremiyoruz. Buradan onlara da çağrıda bulunuyorum 'İnsanlığın gereğini yapın' Müslüman olan Bangladeş hem insanlığınızın hem de Müslümanlığınızın gereğini yapın ölümden kaçan 'imdat' diyenlere kapıları kapatmayın kapıyı açın, elinden tutun, onlara yardımcı olun. Eğer BM, BM Güvenlik Konseyi, Uluslararası Örgütler, İslam İşbirliği Teşkilatı, komşu ülkeler, buradaki ölümler karşısında sessizliğini korur bu zulmü yapan, bu haksızlığı yapan yönetime karşı tavır koymazlarsa öncelikle kendi itibarlarını, kendi meşruiyetlerini tartışılır hale gelirler. Zaten BM'nin, BM Güvenlik Konseyi'nin dünyanın dört bir yayında yaşanan ihtilaflar ve şiddet olayları karşısında ortaya koyduğu ikircikli tavır onların kendi durumlarını adil ve eşit olmayan yaklaşımları bütün dünya insanlarının gözleri önüne sermektedir" şeklinde konuştu.
"BM'NİN KORUMASI ALTINDA SREBRENİTSA'DA SOYKIRIM İŞLENDİ"
Her geçen gün BM Güvenlik Konseyi'nin daha fazla tartışılır hale geldiğini de söyleyen Bozdağ, "Sayın Cumhurbaşkanımızın, genel başkanımızın ifade ettiği gibi dünya beşten büyüktür ama maalesef gerçek bu olmasına rağmen BM adeta 5 tane ülkenin çıkarlarına göre yaşanan, ölümlere, katliamlara, gözyaşlarına, bölgesel ihtilaflara tavır geliştiren bir örgüt haline gelmiştir. Bu BM'nin kuruluş felsefesine de son derece aykırıdır ve bu değerlerinde yok sayılması anlamına gelir. BM ve BM Güvenlik Konseyi Arakan'daki bu katliama, soykırımı andıran bu katliam için harekete geçmeyecek de ne zaman harekete geçecek. Bakın yakın geçmişte Balkanlarda diğer bir ifade ile Avrupa'nın da tam göbeğinde 11 Temmuz 1995 yılında Srebrenitsa'da bir gecede hem de BM'nin gözetim ve denetim altında olan ve koruması altında olan bir bölgede bir gecede 7 bin 500 Boşnak kardeşimizi Sırp caniler çeteler katletti. Adeta BM'nin koruması altında soykırım işlendi. Ne yaptılar, seyrettiler. Ne zaman daha dün. Şimdi herkes o dönemdeki taksiratının eminim rahatsızlığını duyuyordur. Ama herkesin gözü önünde bu kadar kadın, çocuk, yaşlı, çaresiz, silahsız ve BM'ye sığınmış insanlar, katledilirken seyirci kalanların hiç mi sorumluluğu yok? Uluslararası hukuk tam işlemedi. İşlese onların hepsinin sorumluluğu var. Hollanda'da geçenlerde mahkeme bir karar verdi. Kendi kendilerine vicdan rahatlatması yapıyorlar. Ama bölgenin komutanı Hollandalıydı. O insanların canı, namusu, malı her şeyi ona emanetti. O ne yaptı. Onları Sırpların insafına, canavar anlayışına terk etti ve onlarda büyük bir soykırım yaptı. Şimdi aynısının bir benzeri Myanmar'da Arakanlı Müslümanlara karşı yapılıyor. İşin daha garibi şu anda Myanmar'da iktidarda olan partinin genel başkanı Nobel Barış Ödülü almış bir hanımefendi. Ve kendi Dışişleri Bakanlığı Devlet Başkanlığından sorumlu bakan. Ve onun yönettiği bir ülkede Nobel Barış Ödülünü almış birinin yönettiği ülkede böylesi bir katliam oluyor. Ve uluslararası toplumu da gerçek olmayan bilgilerle yanıltıyorlar. Buradan diyoruz ki gelin sesimizi beraber yükseltelim ve Arakan yeni bir Srebrenitsa olmasın. Oradaki kan ve gözyaşı dursun" ifadelerine yer verdi.
"TÜRKİYE ZULMÜN DURMASI İÇİN ÇABA GÖSTERİYOR"
Türkiye'nin Myanmar'da yaşanan olayların son bulması için elinden geleni yaptığını hatırlatan Bozdağ, "Başta Cumhurbaşkanımız, hükümetimiz, başbakanımız ve aziz milletimiz olmak üzere, Myanmar'da yaşanan olaylara karşı gösterilmesi gereken doğru tavrı daha işin başında ortaya koymuştur. Hem Birleşmiş Milletleri hem İslam İşbirliği Teşkilatı'nı hem bölge ülkelerini hem de uluslar arası toplumu buradaki kan ve gözyaşını durdurmaya çağırmıştır. İmkan ve kabiliyetlerini, buradaki zulmü sonlandırmak için kullanmıştır. Bundan sonra da kullanmaya devam edecektir. Türkiye bulunduğu her yerde hakkı söyleyen, hakkı savunan, haksızlığa karşı da sesini yükselten bir ülke olarak yoluna devam edecektir. Bu yönde yalnız kalsak da biz doğru olanı yapacağız. İnanıyoruz ki doğruları yaptığımız için Rabbim pek çok olayda da bize yardımcı oluyor. Arakan'daki Müslüman kardeşlerimizin başına gelen bu zulüm, bu haksızlık umarım ki fazla sürmez, kısa sürede sona erer. Ama aziz milletimiz şundan emin olsun. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Arakan'daki zulmün son bulması için elinden gelen bütün çabaları gösterdi ve göstermeye de devam etmektedir. Bundan sonra da gösterecektir. Başka haksızlıkların önlenmesi için tavrını, aynı şekilde haktan yana sürdürecektir" dedi.