Bahçeli'nin Twitter hesabındaki takipçileriyle paylaştığı mesajları şöyle:
"İkazla hatırlatıyorum: Tarihini bilmeyen toplumların talihi yaver gitmeyeceği gibi yaşadıkları coğrafyalarda tutunmaları da çok güçtür.
Var olmak için katlanılan sıkıntıları önemsemeyen, ödenen bedelleri ruhunda ve şuurunda duymayanlar için gelecek zifiri karanlıktır.
Vatan kavramına yabancı ve uzak duranların, tarihin yüklediği sorumlulukları idrak edemeyenlerin yolu her zaman fırtınaya açılacaktır.
Bu fırtınada ki, alabora kaçınılmazdır. Bu fırtınada ki, devrilmek, gömülmek, ummanda kaybolup derinlere çakılmak vahim bir akıbettir.
KKTC'de yapılan Cumhurbaşkanı seçimi ve sonrasında yaşanan tartışma ve polemik kabusu ister istemez bana bunları düşündürdü.
Kıbrıs bize ecdat yadigarı vatan toprağıdır. Kıbrıs gazidir, Kıbrıs şehittir, Kıbrıs milli davadır. Ve davadan dönmek kaybetmek, yenilmektir.
KKTC 15 Kasım 1983'de Akdeniz üzerinde bir umut gibi doğdu, bir onur nişanesi gibi parladı, bir fedakârlık numunesi gibi çağladı.
Kıbrıs 307 yıl hâkimiyetimizde kaldı.
Kıbrıs Türk halkı 1974'den beri varlık ve birlik yolunda can ve kan pahasına mücadele verdi. Kıbrıs Türk'ünün 1960'ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin anayasal kurucu ortağı olmasına rağmen hep hakkı yendi, hep mağdur edildi.
Rumlar rahat durmadı, Türk varlığına sürekli diş biledi. Emperyalist çevreler boş durmadı, devamlı tuzak ve tahriklerle huzur kaçırdı.
Kıbrıs davasının köşe taşı, Kıbrıs Türklüğünün yılmaz savunucusu Merhum Denktaş'ın neler çektiğine, neleri göze aldığına tarih şahittir.
Kıbrıs bizim için etrafı sularla çevrili stratejik önemde, siyasi değerde, jeopolitik özelde bir adadan ziyade, vatandadır, vatan toprağıdır. Adada adil, eşit, kalıcı ve barışçı bir temelde; iki toplumlu, iki kesimli bir devlet oluşturulması geciktikçe inkar siyaseti durmayacaktır.
Kıbrıs Türklüğü çözüm yorgunudur. Bitmeyen, netice almayan, yılan hikayesine dönen müzakereler aslında Türklüğün tasfiyesine odaklıdır. KKTC bir Türk devletidir. Ayakta durması, varlığını uluslararası topluma tescil ettirmesi, meşruiyet kazanması en tabii hakkıdır. Kıbrıs Türk toplumu Akdeniz'den çıkarılmak istenmektedir.
Yavru vatan kavramına laf olsun diye itiraz edenler dünkü ver kurtulcu zihniyettir. Denktaş'ı kast ederek çözümsüzlük çözüm değildir diyorlardı. Yes Be Annem diyerek teslimiyetçiliği övüyorlardı. Şimdi ise vatan diyorlar.
Türk askerine işgalci muamelesi yapanlarla masalara kurulup sevgi yumağı oluyorlardı. Şimdi ise verilen şehitlerden bahsediyorlar. 41 yıldır Kıbrıs'ta çözüm olsun deniyor. 2008'den beri diplomasi turları atılıyor. Ancak bir arpa boyu mesafe alınamıyor, sonuç çıkmıyor. Esasen dayatılan çözümsüzlüktür, gerçekte planlanan Türk'süz bir Kıbrıs, Türkiye'den koparılmış bir Kıbrıs varlığıdır. Hesap ve hedef budur.
KKTC'nin 4. Cumhurbaşkanı Sayın Akıncı önce bu tabloyu özümsemeli, ‘yavru büyümek istiyor' demeden önce tarihi tehlikeleri idrak etmelidir. Yavru-anavatan çekişmesi samimiyetten uzak, meseleleri omurgasından kavrayan milli yoruma terstir.
İster yavru diyelim, ister kardeş diyelim; KKTC milli vicdanlarda vatan olarak mühürlenmiş, Türk milletinin Akdeniz'deki incisi olmuştur. MHP'ye de yavru muhalefet diyen 17-25 Aralık zanlısının, Kıbrıs üzerinden vatan müşahitliği yapması elbette dürüst bir tavır değildir.
Süleyman Şah Türbesini kaçarak terk edenlerin, Ege'deki adaları Yunan işgaline teslim edenlerin vatan sızlanması yalandır, kuru gürültüdür. Her şeye rağmen KKTC'nin yeni seçilen Cumhurbaşkanı'na başarılar dilerken, yürümeden koşmaya çalışmasının akıllıca olmadığını hatırlatırım.
'Ağzından çıkanı kulağın duysun' diyerek KKTC'ye ayar vermeye gayret eden malum şahıs, bugüne kadar ne ağız, ne de kulak bırakmıştır. Fakat Türk milleti de, inanıyorum ki, yakında enkaz ve hezimet dolu yıllardan eser ve iz bırakmayacak, adalet son sözü söyleyecektir."