Bahçeli: HDP'yi yok sayıyoruz
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP ile HDP'nin aynı amaç doğrultusunda çalışmasının mümkün olmadığını ve HDP'yi yok saydıklarını söyledi.

Oluşturma Tarihi: 2015-06-12 08:44:25

Güncelleme Tarihi: 2015-06-12 08:44:25

Milliyet'ten Önder Yılmaz'ın haberine göre, 7 Haziran seçiminin ardından neredeyse tüm koalisyon modellerinde kilit parti konumuna gelen MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, mevcut aritmetiğe göre Ak Parti azınlık hükümeti, Ak Parti-HDP, Ak Parti-CHP veya Ak Parti-CHP-HDP koalisyonları kurulabileceğine işaret etti. Bahçeli, öncelikle iktidarın çözüm sürecinde söylem birliği yaptığı HDP ve CHP içindeki bazı kesimlerle hükümet kurmayı denemesi gerektiğini vurgularken, bu formüllerden sonuç alınamaması halinde MHP'nin tutumunun ne olacağı konusunda “MHP'nin bir temel ilkesi vardır. Biz, Türkiye'de kaos yaratılmasını, kriz yaratılmasını istemeyiz.
‘Önce ülkem ve milletim, sonra partim' diyerek hareket ederiz. Türkiye'de güveni temin edebilecek şartlarımızı ortaya koruz, okuruz. Bunu kabul edebilirlerse bir adım atma imkanı doğabilir. Etmedikleri takdirde, Türkiye'yi kaosa sürüklemek yerine erken seçime gidilir” dedi.
Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşen, CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal'a, 2002'de Erdoğan'a Başbakanlık yolunun açıldığı süreci de anımsatarak, “İkinci bir 116 günlük karanlık dönem” tepkisini gösterirken, bu temasla Ak Parti-CHP hükümetinin altyapısının kurulmasının da hedeflenmiş olabileceğine işaret etti.
MHP'nin TBMM Başkanlığı'na kimi aday göstereceği konusunda net konuşan Bahçeli, TBMM Başkanvekilliği görevini yürüten Meral Akşener'in adaylığı için “MHP'de baştan sona hep ‘Meral Akşener, Meral Akşener vardır' demek edepsizliktir, partiye hakarettir” yorumunu yaptı.
Milliyet'i MHP Genel Merkezi'nde ağırlayan Bahçeli, Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila ile Meclis Bürosu Şefi Önder Yılmaz'ın sorularını şöyle yanıtladı:

Azınlık hükümeti

“Seçimlerde beklentimiz doğrultusunda AKP oy kaybı yaşadı, tek başına iktidar imkanı kalmadı. Böyle bir noktada neler olabileceğini düşündük. Balkon konuşmaları olsun, televizyonlarda yorum yapanlar olsun sözlerine baktığımızda, Türkiye'yi farklı noktalara çekmeye çalıştıklarını görüyoruz. Biz ne yapabiliriz? Bunlardan birincisi her ne kadar 60'tan fazla milletvekili kaybına uğrasa da Meclis'te en fazla milletvekili ile temsil edilen parti olarak AKP bir azınlık hükümeti kurabilir. Azınlık hükümeti için milletvekili sayısı önemli değil. Önemli olan, güvenoyunun 276'nın üzerinde olmasıdır. Aradaki 18-19 milletvekili sayısını bulduğu takdirde kurulabilir.

Öncelik AKP-HDP'de

İkinci konu, 1 Ağustos 2009'da ‘açılım' adı altında bir toplantı yapıldı. Bu toplantı Türkiye'de Kürt sorununu çözmeye yönelik bir toplantı olarak kendini gösterdi. Çalışmaları da birlikte yürüttüler. Geçen süre içerisinde dikkat çeken konu PKK'nın siyasallaşma sürecini hızlandırmış olmalarıdır. Cesaretlendirdiler. TBMM'ye önce bağımsız olarak taşıdılar, şimdi de tüzel kişilik olarak taşıdılar. AKP, Türkiye'nin gündemini sürekli çözüm süreci ile meşgul etmiştir. Görüşmeler oldu. Dolmabahçe'de 10 maddelik bir manifesto ile mutabakat kurduklarını açıkladılar. Böyle bir durum karşısında AKP ve HDP'nin yapacağı tek şey var, birlikte hükümet olmak. Yani AKP-HDP koalisyonu kurmuş olmaları lazım. Temsil kabiliyeti de 337 milletvekilidir. Türkiye'de Anayasa değişikliği başta olmak üzere bugüne kadar müzakere süreci içerisinde mutabakata varmış oldukları birçok şeyi yerine getirebilirler. Ben öncelikle bunu görmek istiyorum. Çözümden ne anlaşılması gerektiğini, nelerin çözümde amaç olduğunu, hangilerinin anlaşmayla sonuçlandığı, Türkiye'deki bazı temel sonuçlarını görmemiz lazım. Etnik temelli ve güvenlik temelli sorunları nasıl çözeceklerini görmemiz lazım. Hattı zatında dengeli bir şekilde de millet bunlara bu yolu açtı.

AKP-CHP-HDP kursun

Eğer bu yeterli görülmüyorsa CHP'de parti yönetiminde bir kanat Türkiye'de çözüm sürecinin hızlanması ve tamamlanması için üzerlerine düşecek ne varsa yapabileceklerini söylüyor. Eğer sosyal zemini daha güçlü bir koalisyon düşünüyorlarsa AKP-CHP-HDP koalisyonunu kurabilirler. Bu da önemli bir çoğunluk oluşturur. Anayasa dahil bazı konuları çözebilirler. Böyle gelişirse MHP'nin konumu ne diye sorulacak olursa; Seviyeli, ahlaki, hassasiyetleri olan, ilkeli ana muhalefet görevini yapmaktır. Bunları ifadeye çalışıyoruz. Bunu görmemiz lazım.

Kaos istemeyiz

Bunlar başlamadan böyle bir koalisyon modeli hayata geçirilebilir mi? Cumhurbaşkanı zannediyorum teamül olarak AKP'nin Genel Başkanı'nı görevlendirmiş olacak. Görevlendirme sonrasında temaslar bir hükümet kurmaya müsait olur mu, ona bakılacak. Olacaksa koalisyonun protokolü ne olacaktır? Bunları da gördüğümüz takdirde değerlendirmeyi milletçe yapmış olacağız. Koalisyon çıkarsa biz ana muhalefet görevine hazırız. Bunlar olmazsa MHP'nin bir temel ilkesi vardır; Biz, Türkiye'de kaos yaratılmasını, kriz yaratılmasını istemeyiz. Kaos, kardeş kavgası istemeyiz, iç çatışma istemeyiz, istikrarsızlık istemeyiz. Bizim bir anlayışımız vardır; ‘Önce ülkem ve milletim, sonra partim' diyerek hareket ederiz. Ama bu hareketimiz sırasında Türkiye'nin geleceğini aydınlatan, Türkiye'de güveni temin edebilecek şartlarımızı ortaya koruz, okuruz. Bunu kabul edebilirlerse bir adım atma imkanı doğabilir. Kabul etmedikleri takdirde, o zaman Türkiye'yi kaosa sürüklemek yerine erken seçime gidilir. Erken seçim, milletin iradesine başvurmak, daha sağlıklı bir yol olur.

Korkmamak lazım

Erken seçimden ürkmemek lazım. Erken seçim, herhangi bir istikrarsızlığın, ekonomik dengesizliklerin derinleştiği ortamlarda, büyük krizi, kaosları ortadan kaldırabilecek, millet iradesine başvuru halidir. Demokratik bir yoldur. Partilerin korkmadan milletin yeni iradesini almak suretiyle yoluna devam etmesi lazım. Bunun harici arayışlara fırsat verdirmemek için de bir demokratik güvencedir.

AKP tehdit etti

Erken genel seçim olursa tablo nasıl şekillenir bilemeyiz. Partileri böyle bir seçim anlayışından caydırmak isteyebilirler. Erken seçimi, ‘MHP istiyor' anlamıyla kamuoyunda tartışıyorlar. Haddı zatında kendileri tartıştı. ‘Ya azınlık hükümeti ya erken seçim' diye başladılar. Ve siyasi partilerin muhtemel tavırlarının gelişmesinde bir tehdit olarak kullanmaya çalıştılar. Ben öyle bakmıyorum. Demokratik hayatımızın büyük kaos ve darbe yememesi açısından millet iradesine başvuru olarak bakıyorum. Bir çıkış yoludur. 2002'de ortaya koyduğumuz tavrın değişik örneği olur.

Azınlık modeline ret

MHP olarak biz, etnik temelli bölücülük faaliyetiyle kurulmuş bir örgütün siyasal uzantısını her daim yok farz etmişizdir. HDP ile bir araya gelmemiz mümkün değildir. CHP, MHP, azınlık hükümeti hangisi olursa. MHP'nin HDP ile aynı amaç doğrultusunda faaliyet alanına girmesi söz konusu değildir. Kapalıyız. Çünkü HDP'yi yok farz ediyoruz. Ama diyeceksiniz ‘efendim milli iradeye saygısızlık mı?' Hayır, bize göre değil. Millet de bugün birçok faktörlerle bunu istedi. Yani Meclis'e gelmelerini istedi. Buyursunlar gelsinler. Ne olacaksa görelim. Bunları getiren AKP'dir. O zaman ne yapacaklarsa birlikte yapsınlar. MHP'yi HDP ile aynı kabın içerisine koyup Türkiye'de bir hükümet arayışı farklı amaçlar taşıyan bir yoldur. Bu tuzağa MHP düşmez.

FELSEFEMİZE UYMUYOR

CHP'nin tek başına azınlık hükümeti kurması, dışarıdan bizim veya HDP'nin desteklemesi de aynı şeydir. Diyelim ki bir öneri getirdiler. Bize dediler ki dışarıdan destek veririz. Bu olmaz. Bizim siyasi felsefemize uymuyor. Bugüne kadar çözüm sürecine katkı sağlamış olan insanlar neden AKP ile HDP'nin koalisyonunu gündeme taşımıyorlar. Fiilen yaptılar. Böyle bir koalisyonu ‘kurulduğu takdirde her yönüyle destek vereceğiz' diyen bilim insanları, STK'lar, araştırmacı yazarlar, program yapan kişiler, 63'ler (akil insanları kast ederek) nerede?

Temas yok

Alt düzeyde, üst düzeyde bizim bir temasımız yok. Başka türlü koalisyon şartlarında geçmiş yıllarda da gördük, amcanızın oğlu bir partidedir, gelen bilgi şudur, ‘oranın genel başkanı şöyle düşünüyor, siz ne düşünüyorsunuz' diye kendine görev verilmiş isimler vardır. Kendiliğinden görevli olanlara iltifat etmiyoruz biz.
Şartlarımız aynı
(Hükümet kurulamadı, kapınıza geldiler, şartlarınız nedir?) Şartlarımız bugüne kadar söylediklerimiz. Hem etnik temelli bölücü faaliyetlere karşı, çözüm sürecine karşı, anayasal yapılanmaya karşı, başkanlık sistemine karşı, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet olayına karşı tavırlarımız çok net ve kesindir. Kurulacak hiçbir hükümet, bizden bu tavizi alarak hükümet olmamızı zorlayamaz. İlk turdan sonuç çıkar mı, bilmem. Yetkilendirilenler gelir dinleriz. Size ne samimiyetle konuşmuşsam aynısını onlarla konuşurum eksik fazla olmaz.

Baykal'a ‘116 karanlık gün' tepkisi

(Baykal-Erdoğan görüşmesini nasıl değerlendirdiniz?) Bu tavır bana yabancı değil. 116 karanlık günü (Erdoğan'ın 2002'de Baykal'ın desteğiyle milletvekili seçilerek Başbakan olduğu dönem) her zaman sorarım, cevabını isterim, veren de olmadı. 18 Kasım 2002'de 59. Hükümetin kurulması, Erdoğan'ın başbakan olma süreci. O sorunu çözen ve katkı sağlayan Sayın Baykal olmuştur. Şimdi geçmiş dönemlerde Oktay Ekşi Bey, en yaşlı üye olma sıfatıyla geçici Meclis Başkanı olmuştur. Abdullah Gül'le, Başbakan'la görüşmedi. Meclis İçtüzüğü'ne göre hareket edildi ve değerli bir konuşmayla katkı sağladı. Şimdi böyle bir örnek varken CHP'nin eski Genel Başkanı, Antalya Milletvekili, hala mazbatasını bile almamış haliyle, yemin etmemiş haliyle Cumhurbaşkanı ile neyi görüşmek ister ve neyi görüşür? Azınlık hükümetinin başına mı getirecek, bunu biz bilemeyiz. Sayın Baykal'ın görüşme talebini önce Genel Başkanı ile görüşmesi gerekirdi. O cevaben diyecek ki ‘henüz daha milletvekili değilim, mazbatamı almış değilim, yemin etmedim'. Eğer sadece geçici Meclis Başkanlığı konusu ise ‘zamanımız var sayın Cumhurbaşkanı' demesi lazımdı. Zannediyorum ikinci bir 116 günlük karanlık dönem. Benim tahminim bir AKP-CHP koalisyonunun zeminini yoklamaları ve bu konuda bazı işaretler verilmeye çalışılınabilir. O da zaten bizim söylediğimiz modeller arasında var.

AKP'nin oy kaybının nedeni Erdoğan

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın anayasal çizgilerine çekilmesi şu aşamada gözükmüyor. Hala daha birinci derecede yönlendirici olma vasfını koruyarak açık veya örtülü gayretler içinde bulunuyor.
Zaten en büyük yanlışlık budur. AKP'nin en büyük oy kaybı da buraya dayanmaktadır. Ya anayasal çizgisine çekilecek, eğer bunu hazmediyorsa istifa edecek.
Millet ne bunu ne de başkanlık sistemini istedi. AKP ülke kaosa sürükleniyor diye avantaj sağlayabilir, daha farklı durumlar da olabilir. Ama devlet imkanını kullanarak devam edeceklerdir. Yaptıkları odur. Bu kadar imkan kullanmalarına rağmen çift defransiyalli cip gibi hareket etmelerine rağmen, sonuç ortada.

Cumhuriyet temizliği

Esas önemli olan konulardan bir tanesi Ankara'da Gazi Mustafa Kemal Bulvarı vardır. O bulvar, 92 yıllık Cumhuriyet demektir. Bu Cumhuriyeti tahrip eden unsurların kendileri tarafından temizlenmesi lazım. Onun için de AKP ile HDP'nin koalisyonu şarttır. Ya tahribatı devam ettirecekler veyahut düzeltecekler. Millet de ona göre karar verecek. Serok Ahmet'in balkon konuşmaları heyecanıyla bu işler olmaz. İzah gerekirse herhangi bir belediyenin yol temizleme ve süpürme araçları var onlarla bir Gazi Mustafa Kemal Bulvarı üzerinde gidip gelmek lazım. Bir temizlik yapsınlar veya iyice tahrip etsinler. O zaman millet her şeyi görecek. Sonunda seçim mi olur? O zaman da biz göreceğiz bakalım, bu seçimde millet ne diyecek?

Akşener, Akşener demek edepsizliktir

Meclis Başkanlığı için bizim çok tasvip ettiğimiz bir şahıs olursa buna tavrımız farklı olur. Böyle bir kişi olmadığı takdirde diğer partilerin çıkarttığı adaylar yerine kendi adayımızı çıkartırız, oylamaya öyle gireriz. O Twitter'daki isimler şansını kaybedenlerdir. (Meral Akşener'in ismi geçiyor ama...sorusu üzerine) Öyle şey olmaz. Ben bu kadar net ifade ediyorum. MHP'de baştan sona he p Meral Akşener, Meral Akşener vardır demek edepsizliktir, partiye hakarettir. Şimdi 53'tük 80 olduk. Kim bilir içlerinde ne cevherler var. Zannediyorum başkanvekilliğini de kaybetti.

Demirtaş değil Kandil'i duymak lazım

(Demirtaş'ın ‘HDP ile yan yana gelmek şereftir' sözü için) Demirtaş'ın aşırı derecede konuşmasının bir anlamı yok. Kandil ve İmralı'nın sesini duymak lazım. Onlar bir şeyler söylerse anlam taşır. Demirtaş yok yani. Esas PKK'nın unsurları onlar. Onlar siyasal görüntü veriyorlar. Onları fazla muhatap alıp konuşmak istemiyorum. Yok farz ettiğiniz partinin sözlerine karşılık vermek doğru bir şey değil.