Bekaroğlu'nun raporu CHP'yi karıştıracak
CHP Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun CHP'ye eleştirel yönden bakarak hazırladığı raporun partide yol açacağı tepkiler merak konusu oldu...

Oluşturma Tarihi: 2016-06-17 04:52:36

Güncelleme Tarihi: 2016-06-17 04:52:36

CHP içinde son dönemde meydana gelen fikir ayrılıkları dışında, CHP Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun hazırladığı rapor, partide neler yaşanacağını şimdiden gözler önüne seriyor. Bekaroğlu, "66 yıldır CHP, tek başına iktidar olacak kadar oy alamamaktadır. Çünkü CHP'ye dindarlar, Kürtler ve yoksullar oy vermemektedir. 70'li yıllardaki Ecevit dönemi bir yana, CHP, zengin, seküler ve "Beyaz Türk" diye tabir edilen seçmen kesimine sıkışıp kalmıştır" dedi.

ODATV.com'da yer alan bilgide; CHP'li Mehmet Bekaroğlu'nun hazırladığı"Tarihi dönüm noktasında CHP" başlıklı rapor partiye ilişkin çok ciddi eleştirilere yer veriyor.

Parti içerisinde de tartışmalara neden olabilecek raporda, "Aşağıda yazacaklarım çok ters gelebilir ancak tamamının dünyanın geldiği yere, hayatın akışına uygun olduğu ve de 'muasır medeniyet'le ilgili olduğu göz ardı edilmemelidir" ifadeleri yer alıyor.

Bekaroğlu raporunda, CHP'yi halka inememekle suçlarken, "laikliğin de dinin kamusal hayattan tamamen çıkarılması" anlamına gelmediğini savunarak partinin de bu çizgide olması gerektiğini belirtiyor. 1 Kasım seçimlerinden sonra hazırlandığı anlaşılan raporda Bekaroğlu, CHP'nin, "Türklük" tanımlamasını da yeniden yapması gerektiğinin altını çiziyor.

"Sağcılaşma" eleştirilerine de raporda değinen Mehmet Bekaroğlu'nun raporunda dikkat çeken noktalar ise şöyle:

- 66 yıldır CHP, tek başına iktidar olacak kadar oy alamamaktadır. Çünkü CHP'ye dindarlar, Kürtler ve yoksullar oy vermemektedir. 70'li yıllardaki Ecevit dönemi bir yana, CHP, zengin, seküler ve "Beyaz Türk" diye tabir edilen seçmen kesimine sıkışıp kalmıştır.

- Aslında başörtüsünün (dahası dinin) siyasette güçlü araç olmasının nedeni sadece dindarlığın değil, aynı zamanda çevre ve yoksullukla ilgili bir sembol olmasındandır, yani burada dini de içine alan bir sınıfsallıkla karşı karşıyayız. Hiç kuşku yok ki bu durumu besleyenler, imkânları paylaşmayan, diğerlerine kibirle bakan, onları geri, köylü, aşağı (göbeğini kaşıyanlar, bidon kafalılar vb) gören seçkinlerdir.

- CHP'liler 66 yıldır halkın oyu ile iktidara gelememenin nedenini hiçbir zaman hakkıyla sorgulayamamışlardır.

- Bu kavgayı bir şekilde durdurmak gerekiyor. Bunu AKP'nin yapması düşünülemez bile. Yapmaz çünkü bu kurulan denklemde bu kavgayı sürekli olarak kazanacak olan AKP olacaktır. Burada CHP, bir tek CHP bir şey yapabilir. CHP, 1923'te ve 1950 yaptığına benzer bir şey yapmalıdır. Bu öyle bir şey olmalı ki, bu kavgayı bitirmeli, ülkeyi bir iç savaştan kurtarmalı, yeni bir barış ve esenlik dönemini başlatmalıdır.

- Tek parti dönemi CHP'si, devlet eliyle toplumu değiştirmeye çalışmıştır. Şimdi CHP, bu devleti ele geçirmeyi değil de  değiştirmeyi/dönüştürmeyi/demokratikleştirmeyi önüne hedef olarak koymalıdır. Tabi buna bağlı olarak; devlet, ulus-devlet, millet/ulus, laiklik, kamusal alan... gibi kavramları da radikal bir şekilde gözden geçirmelidir.

- Bugün "Erdoğan devleti" diye eleştirdiğimiz heyulayı Tayip Erdoğan icat etmemiştir, bu heyula dün de vardı.

- Tamam; "Türk milleti" hiçbir zaman ırk temelinde tanımlanmadı ama bundan böyle hiçbir Kürt'e "Türk'üm" dedirtemezsiniz; anayasal olsa da, kâğıt üzerinde olsa da, bu mümkün değil. Bunun için "Türkiyeli" kavramı en doğru seçenektir.

"ORTADOĞU BATAKLIĞI" NİTELEMESİ SORUNLUDUR

- Sosyal demokrat bir siyasi parti "laiklik"ten asla dinin hayattan çıkartılmasını, kamusal alandan kovulmasını anlamamalıdır.

- CHP'liler tarafından sık sık kullanılan "Ortadoğu bataklığı" nitelemesi de sorunludur. Kast edilen bölgede yaşanan savaşlar, şiddet, terör olsa da bu söz oryantalizm, ayrımcılık, nefret söylemi kokan bir nitelemedir. Evet, bu coğrafyada ciddi sorunlar var ama biz de bu coğrafyanın içindeyiz ve yıllarca yaptığımız gibi "hayır değiliz, biz Batılıyız, Avrupalıyız" demekle işin içinden çıkamayız.

- Çok açık ki eski sağ-sol mevzilenişi anlamsızlaşmıştır. Yeni siyaset için Türkiye'deki siyasal mevzilenişi başka bir alana kaydırmak, mevcut kimlik ve yaşam tarzı ihtilafı yerine başka bir siyasal ve toplumsal ihtilaf oluşturmak gerekir. Bu yeni ihtilafın ana konusu eşitlik olmalı; yeni siyaset, eşitsizlikten mağdur olanları bir araya toplamalı ve eşitlik vaat etmelidir.

- Ulus inşa projesi geçmişte kalmıştır, dün Türkiye'nin birliği için anlamlı olan tektip ulus inşa projesi bugün Türkiye'yi parçalanmaya doğru sürüklemektedir. Kürtlerin 21. yüzyılda ayrı bir 'milliyet' olarak tarihin sahnesine çıktıkları bir gerçek. Şimdi tartışılan konu, Kürtlerin bir halk olarak bundan sonra varlıklarını nasıl sürdürecekleridir; ayrı bir (ya da birden çok) devlet olarak mı, yoksa diğer halklarla birlikte mi yaşayacaklar? Türkiye'de Türkler ve Kürtlerin iki halk olarak birlikte nasıl yaşayacaklarının formülünü bulmak zorundayız.

CHP ÖRGÜTÜ CAMİ CEMAATİNDEN UZAK

- CHP'nin "hayır öyle değil; camileri ahır yapmadık, din eğitimini yasaklamadık, imam hatipleri biz açtık..." şeklindeki savunmaları AKP'nin iddialarını güçlendirmekten başka bir işe yaramıyor. CHP, bir öz eleştiri de yapıp geçmişteki yanlışlıklara "bunlar yanlıştı" demeli.

- Devlet seçkinlerinin, yurttaşların bir kısmına yaşam tarzı dayatması, inançları tercihine göre tanımlaması, devlet imkânları ile bu tanımı insanlara empoze etmesi laikliğe aykırıdır. Bir devlet partisi olarak CHP bunu yapmıştır, Müslümanlıkla hep sorunlu olmuştur. CHP örgütleri toplumun diğer kesimleri tarafından böyle algılanıyor; örgüt mensupları genellikle cami cemaatinden uzak insanlardan oluşuyor.

- Bu toplumda son zamanlara kadar dindarların, dini vecibelerini yerine getirmeyenleri tahkir ettikleri, onlara düşmanca davrandıkları, istisnalar dışında, görülmemiştir. Ama dindar olmayanlar, kendilerini, modern, laik diye tanımlayanlar dindarlara en azından tepeden bakmışlar, onları geri, cahil vb olarak görmüşlerdir. CHP kadroları da ağırlıklı şekilde bu insanlardan oluşmaktadır.

- Son zamanlarda CHP'de sürekli olarak bir "sağcılaşma" tehlikesinden söz ediliyor. Nedir sağcılaşma; CHP'nin dindarlara saygılı olması, milletin değerleri ile ters düşmemeye çalışması mı yoksa başta özelleştirmeler olmak üzere neo-liberal ekonomik politikaları benimsemesi mi? Eğer birincisi ise; hala yanlış sularda dolaşıyoruz demektir.

- İmama karşı öğretmen anlayışı terk edilmelidir. Türkiye'deki solculuğun aynı zamanda batıcılık olduğu, dinden uzaklaşma olduğu algısı yıkılmalıdır. Bunun için İslam'ın mülkiyet, adalet, kul hakkı, alın teri gibi ilkeleri öne çıkarılmalıdır.

- Ayrıca din ve dindarları istiskal eden dilden uzaklaşılmalıdır. Mesela; sürekli olarak "biat kültürü" diye bir kavram kullanılmaktadır. Bu yanlıştır çünkü Müslüman halk nezdinde "biat", dini bir kavramdır ve "lidere kul köle olmak" anlamında değil, "dine girme, Peygambere ve din önderlerine bağlılık ve saygı" anlamında kullanılmaktadır.

KEMAL DERVİŞ SÖYLEMİ HATALI

- Sosyal demokrat bir parti olduğunu iddia eden CHP'nin toplumsal adaletsizliğin kurbanı yoksul halk kesimlerine yaklaşamaması, onların partisi olamamasının bir nedeni onlara kimlik, inanç ve yaşam tarzı açısından uzak olmasıdır.

- CHP'nin ekonomi sözcüleri, AKP'yi, piyasanın gereklerini yapmamakla suçluyor, eleştiriyor. Tütün ekicisi, pancar yetiştiricisi, küçük esnaf... herkes Kemal Derviş'i ocaklarına incir ağacı dikmiş, ABD'den "faiz/finans lobisi"nin gönderdiği bir komiser olarak biliyor ama CHP seçim öncesi Derviş'i yine ekonomiden sorumlu bakan yapacağını söyledi. Sadece bu örnek bile, CHP iktidara gelse bile bu anlamda değişen bir şey olmayacağı izlenimi veriyor. Ayrıca bu durum; "Ekonomiyi yönetecek bir adamları bile yok, CHP bu ülkeyi yönetemez" algısını güçlendirdi.

- CHP'liler arasında CHP belediyeleri ile ilgili çok ciddi rahatsızlıklar, iddialar var. CHP, bugüne kadar bu iddialarla ilgili bir şey yapmadı. Yolsuzluklar iddiadır, iftiradır diyelim (Gerçi diyemeyiz; çünkü bu iddialar araştırılıp gerçek olup olmadığı anlaşılmış değil) CHP belediyelerindeki israf, saltanat görüntüleri hepimizin malumudur.