Altay, kamuoyunda çoklu baro düzenlemesi olarak bilinen, "7249 sayılı "Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un iptali için Anayasa Mahkemesine başvuruda bulundu.
Başvurunun ardından gazetecilere açıklama yapan Altay, avukatlık yasası ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören ve yasalaşan kanun teklifinin büyük bölümünü Anayasa'ya aykırılık, eylemli iç tüzük ihlali gerekçeleriyle yürürlüğün durdurulması bakımından ve esastan yüksek yargıya taşıdıklarını ifade etti. Altay, "Yasalaşan teklif 28 maddedir. Bunun ikisi yürürlük ve yürütme olarak düşünülürse 26 maddedir. Biz bu 26 maddenin 21 maddesinin iptalini talep ettik." dedi.
Engin Altay, "Eylemli iç tüzük ihlali nedeniyle de kabul edilen teklifin tümünün iptalini istedik." dedi.
Barolar arası oluşacak ideolojik, ekonomik, siyasi rekabetin düzeni, disiplini ve meslek ahlakını ortadan kaldıracağını dile getiren Altay, farklı dinsel, etnik, ideolojik, yaşam tarzı üzerinden oluşacak yeni baroların adliyeleri çatışma ve ayrışma merkezlerine dönüştüreceğini söyledi. Altay, avukatlık mesleğinin varlık sebebi olan adil yargılamanın güvencesi olma rolünün işlevsizleşeceğini belirtti.
Düzenlemenin Anayasa'nın 135 başta olmak üzere, 2, 9, 13, 36. ve 138. maddelerine aykırılık taşıdığını vurgulayan Altay, 15. maddenin ve bununla ilişkili maddelerin iptalini istediklerini kaydetti.
Engin Altay, Türkiye Barolar Birliğinin genel kurulunun temsil mekanizmasının yeniden düzenlendiğini ifade etti.
İllerden gelen delege sayılarının değiştirildiğini, 2 delege sayısının 3'e çıkarıldığını, bunun iyi bir durum olmadığını savunan Altay, İstanbul, İzmir, Ankara barolarının Türkiye Barolar Birliği genel kurulundaki temsil haklarının gasp edildiğini öne sürdü. Altay, bunu da Anayasa'nın 2, 13, 67. ve 137. maddelerine açık aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle yüksek mahkemeye getirdiklerini aktardı.
Teklifin Anayasa Mahkemesinde uygun görülmesi halinde adliyeye siyaset, mahkemeye fitne, duruşma salonuna da nifak gireceğini, toplumun kutuplaşacağını, milletin ayrışacağını ileri süren Altay, "Anayasa Mahkemesinin başvurumuzu kabul edeceğinden yüzde 100 eminim. Ama Mahkememiz bu başvurumuzu reddederse üzülerek söylemek istiyorum ki Erdoğan'ın bir sonraki adımı çoklu hukuk olacaktır. İşte o Türkiye'nin sonudur." diye konuştu.
"ATATÜRK'E HAKARETİN BEDELİ AĞIR OLUR"
Atatürk'e hakaretin bedelinin ağır olacağını dile getiren Altay, "Erdoğan'ın Atatürk'ü milletin gözünden, gönlünden silemeyeceği konusunda akıllanmamış olmasına şaşırdım. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Atatürk sevgisinden şüphe etmem ama Sayın Bahçeli'nin, Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Mustafa Kemal Atatürk'ü ihanetle suçlayan konuşmasına bir refleks göstermesini beklerdim." ifadelerini kullandı.
Altay, 15 Temmuz şehit yakını ve gaziler için toplanan 340 milyon liranın nerede olduğunu ve hak sahiplerine neden ödenmediğini sordu.
"YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA TALEBİMİZLE BAŞVURDUK"
CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek de baroların iktidarda kim olarsa olsun hukukun üstünlüğü ve insan hakları mücadelesi yaptığını söyledi.
Her ilin barosunun bir kamu hukuku tüzel kişisi olduğunu dile getiren Erkek, "İllerdeki kamu hukuku tüzel kişilerini bölemezsiniz, parçalayamazsınız. Bir ilde 2 vali, 2 defterdar, 2 nüfus müdürü olmaz bir ilde 2, 3 baro başkanı da olmaz." dedi.
"Anayasa Mahkemesi yargının kurucu unsuru olan savunmayı koruyacak mı göreceğiz." diyen Erkek, çoklu baronun açıkça Anayasa'ya aykırı olduğunu iddia etti.
Erkek, "Yürürlüğü durdurma talebimizle başvurduk. Umarım Anayasa Mahkemesi ivedilikle yürürlüğü durdurma istemimizle ilgili bir karar verir ve illerde baroların parçalanmasının, avukatlık mesleğinin ayrışmasının önüne geçer, 'dur' der." diye konuştu.
"AYASOFYA İLE İLGİLİ ANLAYIŞIMIZ BELLİDİR"
Bir basın mensubunun, "Ayasofyaya ilişkin Danıştay kararından sonra Fatih Sultan Mehmet'in vasiyetinden yola çıkıldı. Bu Atatürk Orman Çiftliği arazileri ve CHP'nin İş Bankası hisseleri için bir emsal oluşturur mu?" sorusuna Altay, şu yanıtı verdi:
"Her olaya kendi mecrasında bakmak lazım. Atatürk Orman Çiftliği ve İş Bankası meselesi ayrıdır, Ayasofya işi ayrıdır. Bu işin mahkeme kararıyla yapılması ayrıca yanlıştır. Ayasofya ile ilgili anlayışımız bellidir. Uluslararası noktada Türkiye'nin sıkışması halinde CHP her şekilde Türkiye'nin, devletinin yanında olacaktır."