6-7 Ekim olaylarının emrini veren Demirtaş'ın ise barış güvercini gibi gösterilmeye çalışılmasına tepki gösteren Tarhan çarpıcı açıklamalar yaptı.
CHP'den ayrılış öyküsünü ve Anadolu Partisi ile seçim çalışmalarını anlatan Tarhan'ın konuşmasından satır başları şöyle;
Türkiye'de ve Orta Doğu'da kurucusu kadın olan ilk siyasi partiye medya yer vermedi. Buna duyarsız kaldılar. Ama bununla sızlanacak değilim. Hiç kimseye eyvallahımız yok. Kimseye biat etmeyiz, kimseye de borçlu olmayız. Bire bir çalışmalar yaparak Anadolu'da halkla birlikteyiz. Her yerde beni bağrına bastılar.
CHP'den ayrılık nedenim ilkeseldi
Benim ayrılma nedenlerim ilkeseldi. Hiç kişisel bir şey bulamazsınız. Ben siyasi partilerin ve siyasetin kendi ilkeleri doğrultusunda yükselmesini ve güçlenmesini tercih edenlerdenim. CHP, özellikle yönetim anlayışı itibariyle sağa sola şeker dağıtarak oy toplayabileceğini düşünüyordu. Oysa kendi ilkelerinizde güçlüyseniz her kesimden takdir toplarsınız. Orada hem iktidar olma hedefi ve amacı yoktu hem de ilkesizlik artık diz boyuydu bana göre. O yüzden ayrıldım. CHP bizim mücadele ettiğimiz her şeyi temsil eden AKP'nin istediklerini yapıyordu. Yani onun istediği adayları gösteriyordu, onun yöntemlerini uyguluyordu. Onun oluşturduğu gündemin peşinden gidiyordu. Oysa siz siyasi akıl olarak bir şeyler üretmelisiniz. Onun bunun peşinden gitmemelisiniz.
CHP Güneydoğu'da HDP'yi destekliyor
Bize gelen bilgiler de CHP'nin Güneydoğu'da belli bölgelerde HDP'yi desteklediği, sübvanse ettiği yönünde. Bunu ayrıntılarıyla düşünmek lazım. Çünkü bir siyasi parti başka bir siyasi partiyi sübvanse ederse bu çelişkiye yol açar. Bir siyasi partinin kuruluş amacı kendisini geliştirmek, güçlendirmek ve iktidar olmaktır. Eğer bir başka partiyi sübvanse ediyorsa şunu düşünürsünüz. Acaba ileride birleşmeyi mi düşünüyorlar birbirlerini beslediklerine göre.
Türkiye'de bir akıl tutulması yaşanıyor
HDP nasıl desteklenir? Nasıl sübvanse edilir? Bütün partiler neredeyse onunla ilgileniyor, bütün televizyon kanalları onunla uğraşıyor, yabancı kanallarda da bunu görüyoruz. Nasıl olur da daha 6 ay önce insanları sokaklara çağıran, sokakları yakan, onlarca insanı öldüren ve İstanbul'u yakmakla tehdit eden bir anlayış bugün bir barış güverciniymiş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Nasıl bir hafızadır ki bunları yok sayar? Gezi'nin darbe olduğunu düşünen bir anlayış nasıl geziciler tarafından destek görüyor bu da manidar tabi ki. Bugün bakıyoruz bir stand-up'çıya dönüştürülmüş, her yerde parlatılan, inanılmaz paralarla desteklenen bir anlayış var. Bence hafızları biraz zorlamak lazım.
Barış güvercini kanlı ellere konmaz ve kanlı ellerden havalanmaz
1-2 yıl önce insanları öldürenlerin, bugün iktidar ortağı yapılmaya çalışılması düşünülmeli. Şu sorunun da sorulması gerektiğini düşünüyorum. Çiçekler, saz çalmalar, stand-up gösteriler, her yerde pahalı şeyler, basın toplantıları falan anladık da, ekonomiyle ilgili ne söylediklerini, kaçak elektrik sorununu nasıl çözeceklerini, yarın bir gün varsayalım ki halk onları takdir etti, meclise de taşıdı, hükümet olma şansı da verdi, örneğin Gümrük Bakanlığı'nı kime verecekler ve gümrüğü nasıl idare edecekler? Bu soruları sormaya bizim hakkımız yok mu? Kadınlardan, kardeşlikten, halklardan bahseden o insanlar, binlerce dönüm arazilerinde çocuklar köle gibi çalıştırılırken, kadınlar o insanlık dışı berdele mahkum olurken, çocuk gelinler, her gün o küçücük çocuklar satılırken buna hiç ses çıkartmazlar mı? Zamanında kendilerine oy vermeyenleri neredeyse kalaşnikofla taramayı düşünen bu insanlar, birdenbire nasıl barış güvercini oldu? O barış güvercini kanlı ellere konmaz ve kanlı ellerden havalanmaz. Ben Türk halkının bunun idrak edeceğini düşünüyorum.
İşlerine gelince Marksist, işlerine gelince İslamcı
Türk ırkçısına biz ırkçı diyeceğiz, Kürt ırkçısına ırkçı demeyeceğiz ya da Laz ırkçısına ırkçı demeyeceğiz diye bir şey söz konusu dahi olamaz. Bunlar Marksist terminolojiyi savunduğunu iddia insanlar mı? Evet. Marksist terminolojiye göre de etnik milliyetçilik söz konusu dahi olamaz. Bunlar bakıyorsunuz, işlerine geldiğinde hem Marksist'ler, işlerine geldiğinde İslamcılar, işlerine geldiğinde başka bir şeyler. Ben siyasette ilkeleri savunduğum için gerçekten bunu yadırgıyorum.
Muhalefet AKP'yle baş edemeyince Öcalan'ı çağırdı
13 yıldır yıllar yılları, aylar ayları, günler günleri kovaladı ve 13 yıldır değişen bir şey yok siyasette. Ne yazık ki yok. Her seçimde milimetrelik farklarla AKP'nin iktidar olduğunu görüyoruz. Bizim kuruluş amacımız da bu. Bu döngünün kırılması gerekiyor artık. Bu döngüyle daha fazla götüremeyiz çünkü demokrasiye olan inancını kaybediyor insanlar. Sandıkta bir şey değiştiremeyeceklerini görüyorlar, oysa demokrasi sandıkta bir şeyleri değiştirebilme gücüdür. Bunu yapabilmeli insanlar. Sandığa küsmemeliler. Muhalefet partilerinin bir şeyi değiştiremeyeceğin artık çok ortada. AKP'yle baş edemiyorlar. O zaman ne yaptılar, "AKP'yle biz baş edemiyoruz, bari çağıralım Öcalan baş etsin" dediler. Fakat bu çok küçültücü bir şey. Siz kendi gücünüze güvenmeyip, başka mihraklara güvenirseniz siyaset yapmayın, bırakın artık, çekin gidin o koltuklardan.