CHP Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz, TBMM'de yaptığı açıklamada dış politikadaki gelişmeleri değerlendirdi. "Rahip Brunson çift kullanımlı bir alet gibi işlev gördü" diyen Yılmaz, 24 Haziran seçimlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın işine yaradığını, ABD'deki 6 Kasım seçimlerinden önce Donald Trump'a hediye olduğunu söyledi.
Yılmaz, "Dolayısıyla hem Erdoğan'a hem de Trump'a pekala yaramış oldu. Olan ise bize oldu. Çünkü ekonomik kriz ve kur farkıyla birlikte çok ciddi sarsıntı geçirdi ekonomimiz. Toplumsal hayatımızda çok ağır yaralar açılmış oldu" dedi. Yılmaz, şöyle konuştu:
"Eğer bu suçsuz ise niye tutuldu, suçlu ise niye müdahale edilip de gönderildi. Şunu görüyoruz maalesef o fakir o görevde bulunduğu sürece Türkiye'de yargı bağımsızlığının olmadığı açıkça ortaya çıkmış oldu. Türkiye, yargı bağımsızlığının olmadığını kendi uygulamalarıyla ortaya koymuş oldu. Rahip Brunson'un Beyaz Saray'daki karşılanmasına baktığımız zaman sanki otokratik bir ülkeden kaçırılmış bir rehineye uygulanan muamele gibi bir görüntü ortaya çıkıyor. Yazık. Türkiye'nin adı Kuzey Kore ile ve insan hakları ihlallerinin had safhaya çıktığı Mısır ile birlikte alınıyor. Fidye ödenmediği söyleniyor ve rehin olarak tarif ediliyor. Bunlar herhalde düşünülmesi gereken hususlardır. "
'TÜRKİYE'NİN İTİBARI AÇISINDAN KINANMASI GEREKEN BİR UYGULAMA'
Brunson'un gittiğini ancak krizin bitmediğini kaydeden CHP'li Yılmaz, Brunson'un karşılığında da ABD'den hiçbir şey alınmadığını görüldüğünü söyledi.
Yılmaz, "Ne Halkbank ne Zarrab ne Hakan Atilla ne PYD, PKK ne Münbiç ne Gülen'in iadesi ne de bir başka konuda herhangi bir ilerlemenin olmadığı açıkça ortada" dedi.
Hükümetin baskıyı gördüğü anda adım atmasının çileden çıkardığını Türkiye'nin itibarını beş paralık ettiğini kaydeden Yılmaz, aynı şeyin Almanya ile de yaşandığını kaydetti.
Yılmaz, "Bu Türkiye'nin itibarı açısından kınanması gereken bir uygulamadır" diye konuştu.
'KÜRESEL BİR KOMPLONUN İÇİNE DÜŞMÜŞ OLMAKTAN ENDİŞE DUYUYORUZ'
CHP'li Öztür Yılmaz, Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'na gittikten sonra kendisinden haber alınamayan Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili de değerlendirmelerde bulundu.
Yılmaz, "Artık baymaya başladı, her gün havuz medyasında çıkan gazetelerde boy boy bazı iddialar görüyoruz. Kim servis ediyor bu iddiaları, nereden alıyor bunlar bu bilgileri" dedi. Kaşıkçı ile ilgili iddiaların ispat edilmesi halinde bunun Viyana Sözleşmesi'nin ihlali anlamına geleceğini Türkiye'nin buna karşı yaptırım uygulaması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, bir kanıt varsa bunun kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini kaydetti.
"Küresel bir komplonun içine de düşmüş olmaktan endişe duyuyoruz" diyen CHP'li Yılmaz, Müslüman Kardeşler ile Suudi Arabistan yönetimi arasında bir kavga olduğunu ifade etti. İşin bir de Müslüman Kardeşler boyutunun olduğunun akıllarda tutulması gerektiğini belirten Yılmaz, "Acaba Müslüman Kardeşler örgütü Suudi Arabistan ile hesaplaşmasını Türkiye üzerinden mi yapmak istiyor?" diye sordu. Yılmaz, "Türkiye'de hükümetin İhvan'ı her yerde desteklediğini, bu durumun bazı hesaplaşmaların Türkiye üzerinden yapılma isteği yaratmış olabileceğini" iddia etti.
CHP'li Yılmaz, bir soru üzerine de şöyle konuştu:
'TÜRKİYE ÜZERİNDEN BİR HESAPLAŞMAYA İZİN VERİLMEMESİ GEREKİR'
"Konunun bir Müslüman Kardeşler boyutunun olduğunu göz ardı etmemek gerekir eğer gerçek manada bir tablo ortaya çıkartılmak isteniyorsa. Böyle olursa da başka bir hesap varsa bunun Türkiye üzerinden, Türkiye'yi Suudi Arabistan ile çatıştırmak suretiyle yapılmasını doğru bulmayız. Suudi Arabistan, Müslüman Kardeşleri terör örgütü olarak görüyor, Müslüman Kardeşler de Suudi Arabistan yönetimini bir terör yönetimi olarak taktim etmek istiyor. Bu vakanın Suudi Arabistan'a dönük bu iddiaları destekleyebileceği, eğer gerçekse destekleyebileceğini bilmemiz lazım. Ama böyle bir algının oluşmaması için Türkiye açısından dikkatli olmak lazım. Yani biz bu işin neresindeyiz? Olayın Müslüman Kardeşler boyutu var, Suudi Arabistan boyutu var, ABD boyutu var ayrıca bir de Türkiye boyutu var, AKP'nin kendi boyutu var. Bu bu kadar basit bir konu değil. O nedenle bunun bütün ayrıntıların ortaya çıkarılması elbette önemli. Ama Türkiye üzerinden bir hesaplaşmaya izin verilmemesi gerekir. Birileri Suudi Arabistan'ın terör uygulayan bir ülke olarak göstermek istiyorsa bu Türkiye üzerinden olmamalı, Türkiye kullanılarak bu yapılmamalı."
'TÜRKİYE MEGAFON DİPLOMASİSİYLE OLAYI YÜRÜTMEMELİ'
"Konunun bir Müslüman Kardeşler boyutunun olduğunu göz ardı etmemek gerekir eğer gerçek manada bir tablo ortaya çıkartılmak isteniyorsa. Böyle olursa da başka bir hesap varsa bunun Türkiye üzerinden, Türkiye'yi Suudi Arabistan ile çatıştırmak suretiyle yapılmasını doğru bulmayız. Suudi Arabistan, Müslüman Kardeşleri terör örgütü olarak görüyor, Müslüman Kardeşler de Suudi Arabistan yönetimini bir terör yönetimi olarak taktim etmek istiyor. Bu vakanın Suudi Arabistan'a dönük bu iddiaları destekleyebileceği, eğer gerçekse destekleyebileceğini bilmemiz lazım. Ama böyle bir algının oluşmaması için Türkiye açısından dikkatli olmak lazım. Yani biz bu işin neresindeyiz? Olayın Müslüman Kardeşler boyutu var, Suudi Arabistan boyutu var, ABD boyutu var ayrıca bir de Türkiye boyutu var, AKP'nin kendi boyutu var. Bu bu kadar basit bir konu değil. O nedenle bunun bütün ayrıntıların ortaya çıkarılması elbette önemli. Ama Türkiye üzerinden bir hesaplaşmaya izin verilmemesi gerekir. Birileri Suudi Arabistan'ın terör uygulayan bir ülke olarak göstermek istiyorsa bu Türkiye üzerinden olmamalı, Türkiye kullanılarak bu yapılmamalı."
'TÜRKİYE MEGAFON DİPLOMASİSİYLE OLAYI YÜRÜTMEMELİ'
Yılmaz, bir soru üzerine bu olayla ilgili ortak çalışma grubu oluşturulmasını da, "Olayı biraz soğutma, biraz sakinleştirme, ilişkileri koparmama ve suhuletle olayı değerlendirme olarak görebiliriz bunu. Bu konuda ne tür bir sonuç alınabileceğini açıkçası bilmiyorum. Her an her türkü sürprize açık olmamız lazım. 13 gündür bir kanıt yok öldürüldüğüne dair, iddialar var ciddi iddialar var. Bu iddialar ispat edilmiş değil, karşılıklı suçlamalar var, öldü mü, başka bir yerde yaşıyor mu, kaçırıldı mı, bir istihbarat örgütünün bir komplosuna mı kurban gitti veya başka şeyler var dilimin ucuna geliyor ama söylemek istemediğim bunlar mı oldu? Yani açıkçası bu konu biraz karmaşık. Türkiye'deki yönetimin çok önyargılarla değil daha suhuletle, daha sakin, olayı daha derinlemesine araştırması ve gazeteler üzerinden megafon diplomasisiyle olayı yürütmemesi gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu.