Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Amerika dönüşü açıklamalar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD ziyaretinin son gününde beraberindeki gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.

Oluşturma Tarihi: 2016-04-03 10:34:54

Güncelleme Tarihi: 2016-04-03 10:34:54

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından önemli ayrıntılar..

Nükleer Güvenlik Zirvesi ile alâkalı gelmiş olduğumuz Washington'da zirveyi bitirmiş olduk. Gerek devlet gerek hükümet başkanları ile ikili görüşmelerimiz oldu. Bugün de gerek Cumhuriyetçi gerekse Demokrat kanaat önderleri ile görüşmelerimiz oldu. Nükleer Zirve'de Sayın Obama'nın yemeği oldu. Buna bir çalışma yemeği diyebiliriz. Bütün devlet, hükümet başkanlarının üç ile beşer dakika civarında bazı sunumları oldu. Sayın Obama ile de bir saate yakın görüştük. Görüşmemizin ana ekseni, Suriye'deki gelişmeler, Suriye'de bundan sonraki süreçte neler yapabileceğimizi değerlendirdik. Sabahtan itibaren nükleer zirvenin asıl gündemine dair sunumlar oldu, ardından çalışma yemeği. Orada da kendi konuşmamı yaptım. Aile fotoğrafları bu tür zirvelerin gündeminde yer alan değişmezdir. Birçok hükümet başkanı ile devlet başkanı ile ayak üstü ikili görüşmeler yaptık. Böylece programımızın resmi boyutu bitti.

OBAMA'NIN GIYABIMDA KONUŞMASINA ÜZÜLDÜM

Soru: Obama görüşmesinin detaylarını sizden alabilir miyiz? Öncelikle, Obama'nın zirvenin sonunda basın toplantısında bir soru üzerine söylediklerini sormak istiyoruz. Sizinle birçok alanda verimli ortaklıkları olduğunu değindikten sonra basın özgürlüğü ve demokrasi konularında eleştirilerini dile getirdi. Bunları size de bizzat ifade etmiş olduğunu söyledi. Değerlendirmeniz nedir?

Değerli arkadaşlar, gıyabımda o tür bir açıklama yapıldığını duyunca üzüldüm. Ama şunu söyleyeyim: Sayın Obama'yla görüşmemizde sorduğunuz konular gündeme gelmedi. Bana o türden bir şey söylenmiş değil. Kaldı ki bizler daha önceki telefon görüşmelerimizde, basın üzerinden konuşmak yerine, karşılıklı konuşmanın daha faydalı olacağını da konuşmuştuk. Brookings Enstitüsü'ndeki konuşmamda da belirttiğim gibi eleştiri ile hakareti birbirinden ayırmak  lazım. Burada kanaat önderleriyle buluşmamda, kendilerine bunu örneklerle izah ettim. Türkiye'deki bazı gazetelerde, Cumhurbaşkanı için ‘katil, hırsız' biçiminde manşetler atılıyor. Başlıklarda tehditler savruluyor. Bu hakaretleri yapan gazeteler ve dergiler, halen yayın hayatına devam ediyor. Türkiye'de iddia ettikleri türden bir diktatörlük olsa, o tür yayınlar nasıl yapılabilir? Hakaret ve tehdide Batı'da da müsaade edilmez. Daha geçenlerde Obama'yı faceebook üzerinden tehdit eden biri tutuklandı, tutuklu yargılanıyor. Merkel'e Almanya'da biri benzer bir şey yaptı, yine ceza aldı. ABD yasaları başkana tehdidi 5 yıla kadar hapisle, yüklü tazminatla cezalandırıyor. Hakaret veya tehdit nedeniyle cezalandırma örnekleri, Almanya, Fransa, Hollanda gibi ülkelerden de verilebilir. Hakaret ve tehdit, basın özgürlüğü ya da eleştiri diye değerlendirilemez. Obama, görüşmemizde bu konuları gündeme getirmiş olsaydı, tüm bu örnekleri önüne koyar, bunları ona da söylerdim.

ÜST AKIL TÜRKİYE'Yİ YUTMAK İSTİYOR

Soru: ABD yönetimi kendi ülkesindeki bariz olaylara rağmen benzeri örneklerde niçin Türkiye'ye karşı ısrarla basın ve ifade özgürlüğü konusunu bir baskı unsuru olarak kullanıyor?

Bu salonda sizden önce kendileriyle bir araya geldiğim kanaat önderleriyle de -Brookings Enstitüsü'nde yaptığım üzere- Adalet Bakanlığımızın açıklamasını paylaştım. Dinlediklerinde, aslında söyleyecek sözleri kalmıyor. Ama dediklerinden farklı bir söz de söyleyemiyorlar. ‘Ülkenin cumhurbaşkanı bunların çoğunun terörle bağlantılı olduğunu açıklıyor, peki bu durumda biz neyi savunuyoruz' diyemiyorlar. Üst akıl dediğim olay da bu zaten. Üst akıl, Türkiye üzerinde oyun oynuyor. Türkiye'yi bölmek, parçalamak güçleri yeterse yutabilmek. Türkiye olarak nice zamandır terörizmle mücadele halindeyiz. Ülkemiz terör saldırılarına maruz kalıyor, operasyonlar yapıyoruz. Operasyonları da halkımızın güvenliği, ülkemizin huzuru ve birliği için yapıyoruz. Son olarak Diyarbakır'da 7 kardeşimiz şehit oldu, evlatlarımız şehit oldu. Ama burada konuştuklarımızdan Türkiye'deki terör saldırılarına değinenler sadece bir iki kişi. Lahor'a değinen de sadece bir kişi oldu. Diğerlerinin tümü sadece Paris ve Brüksel'deki saldırıları konuşmakla yetiniyor. Halbuki biz terör nedeniyle 40 bin can kaybı yaşamış bir ülkeyiz. Bunun adeta görmezden gelinmesi kabul edilemez. Kaldı ki mesela Belçika'daki son olay öncesinde, ‘Bu adam teröristtir' diye uyarmışız. Ama onlar adamı serbest bırakmışlar. Sonra da malum saldırı yaşanmış. Hakeza, Özdemir Sabancı'nın katillerinden Fehriye Erdal'ın Belçika'dan iadesini istiyoruz; ama yıllardır vermiyorlar. Oralarda halen elini kolunu sallaya sallaya serbetçe dolaşabildiği, geçenlerde bir haber kanalı tarafından da görüntülendi. Terör konusunda gereği yapılmazsa elbette bedel ödenir. Washington'daki zirvede, nükleer terör riskinden de bahsedildi; teröristlerin eline özellikle nükleer ürünlerin geçme tehlikesinde bahsediliyor. Mücadele, kuru kuruya konuşmakla olmuyor. Hırsıza kilit mi dayanır? Tahsilli adamdan terörist olmaz yaklaşımını da doğru bulmuyorum. Tahsilli adamlar da maalesef terörist olabiliyor. Nitekim üniversitelerde de terör mensupları yok mu, her tür adam var, kendi kendimizi aldatmayalım. Birlik, beraberlik ve bütünlüğümüz için törere karşı el birliğiyle, gönül birliğiyle mücadele etmemiz gerekiyor.

GÜNEYİMİZDE BAŞKA BİR DEVLETE İZİN VERMEYİZ

Soru: PYD konusunda, YPG konusunda ABD Türkiye'nin bakışında farklılık var.. Washington'daki ziyaretinizde, bu konu nasıl gündeme geldi? ABD, Türkiye'nin istediği yöne doğru yaklaşıyor mu?

-Şunu açık ifade etmeliyim ki, PYD ve YGP konusunda ilk zamanlara kıyasla daha iyi bir noktadayız. Obama, Kerry, Biden ile yaptığımız görüşmelerde Türkiye'nin güneyinde PYD/YPG yapılanmasına izin vermeyeceğimizi söyledik. O bölgede DAİŞ'le mücadele için ABD'ye 1800 isim verdik, 600 isim daha vereceğiz. Bunlar yetişmiş insanlar; bir kısmı Arap bir kısmı Türkmen. Bu insanlar şu anda mücadele için her şeye hazırlar. Dolayısıyla ABD'nin artık bahanesi söz konusu olamaz. Zira karada her şeylerini ortaya koyan bahsettiğimiz insanlar, orada bizim için varlar. Bunlar, DAİŞ ve diğer  terör örgütlerine karşı her türlü desteği vermeye hazırlar. Ilımlı muhalifler bunlardır. Biden ile de Kerry ile de konuştuk; onlar da bir PYD devletine müsaade etmeyeceklerini söylüyorlar. Bu ifadeyi Kerry ve Biden da kullandığına göre diyecek bir şey kalmıyor. O bölgede farklı bir yapılanmaya tevessül eden olursa kararlılığımız bellidir.

'ABD, DAMAĞA DEĞECEK BİR ŞEYE YANAŞMIYOR'

Soru: Obama ile Suriye'de bundan sonra neler yapılabileceğini konuşurken, uçuşa yasak bölge, güvenli bölge konuları da gündeme geldi mi?

-Geldi. G 20'deki görüşmemizde Suriye sınırları dahilinde 98'e 45 kilometrelik bir alanı terörden arındırılmış güvenli bölge ilan edilebileceğine değinmiştik. Dün akşam kendisine söyledim: ‘O bölgeyi illa o ölçülerde tutmak şart değil, daha da büyütmek mümkün' dedim. ‘O bölgede gelin 500'er metrekarelik alanlar içinde konutlar yapalım; gerek Suriye'deki insanların gerekse ülkemizdeki mültecilerin oralara yerleşmelerini sağlayalım' dedim. Bu konuyu Merkel'e de açtığımı söyledim. Ne var ki damağa değecek bir şey varsa hiçbiri buna yanaşmıyor. Bir 3 milyar Avro, daha sonra bir 3 milyar Avro daha denildi. Peki geldi mi? Gelmedi. Zaten, ‘ba'de harabi Basra', gelse ne olur? Bunlar zamana oynuyorlar. Ancak bakıyorum bu işi ciddiye alıyoruz. Biz 10 milyar doları para gelecek diye mi harcadık? Nitekim gele gele 450 milyon dolar geldi. O da donörlerden geldi. Mültecilerle ilgili olarak ABD'yle, koalisyon güçleriyle birlikte çalışarak gereken adımları atmamız lazım.

'5 BİN DAİŞ'LİYİ HALLEDEMİYOR MUYUZ?'

Mesela 2,5 milyonluk nüfusa sahip olan Musul'a DAİŞ 5 bin kişiyle hükmediyor. Bizler, 5 bin DAİŞ'liyi halledemiyor muyuz? Bunu Obama'ya söyledim. Bu işi halledersek, orada yeni bir süreç başlar; Musul halkı kendini bulur. Etraftaki Ramadi, Ambar gibi vilayetlerdeki halk da Musul'u örnek alarak kendilerini bulabilirler. Yeter ki onlara güç verelim, destek verelim. Mesela Peşmergeler, bir güç buldular DAİŞ'i Sincar'dan derdest ettiler.

BAŞİKA'NIN KONUMU

Soru: Türkiye'nin Musul'u kurtarma harekatına katılması söz konusu mu?

-Başika ile Musul'un arası 30 40 kilometre. Başika için bizi koruyor diyor oradaki kardeşlerimiz. Musul'dan Başika'ya saldırıyı yaptı DAİŞ, onun üzerine bu adımlar atıldı.

PARALEL YAPI

Soru: Paralel yapının başı ABD'de yaşıyor. Bu mevzu gündeme geldi mi görüşmelerde?

- Bu akşam kanaat önderleriyle konuşurken gündeme getirdim. Sayın Obama'yla görüşmemde gündeme getirmedim. Daha önce birkaç kez söylediğim için tekrar söylemeye gerek görmedim. Arkadaşlarımız, Kerry ve Biden'a müteaddit defalar söylediler de zaten.

İSRAİL İLE İLİŞKİLER

Soru: İsrailli mevkidaşınız ile geçenlerde bir telefon görüşmeniz o oldu. İlişkilerin normalleşmesi ve büyükelçiliklerin açılması ne zaman gerçekleşir?

- Taksim'deki olay insani ve vicdanı bir olaydır. Bizim bundan dolayı bir başsağlığı dileğimiz oldu. Bu çerçevede gerek ülkemizdeki Musevilerin hahambaşı olan Hahambaşı Haleva, gerek Yahudi Cemaatinin başı olan İbrahimzade ile görüştüm, başsağlığı dileğini ilettim. İsrail Cumhurbaşkanına yazılı bir taziye mesajı göndermiştim. Kendileri telefonla döndüler, o görüşme o şekilde gerçekleşti.
Telefon görüşmesinde, İsrail'le ilişkiler konusundaki üç şartı hatırlattım. Şartlarımız zaten belli. Birincisi özür, bunu gerçekleştirdiler. İkincisi tazminat: Verilen bir rakam var, bunun İsrail açısından sorun olmayacağı söyleniyor. Üçüncüsü de Gazze'ye ambargonun kaldırılması. Filistin'de Gazze'de ciddi elektirik sıkıntısı var, bunun giderilmesine müsaade edilmeli. Görüldüğü kadarıyla olumlu yaklaşıyorlar. Hakeza, su sıkıntısı da giderilmeli. Bunun için denizden su temini için arıtma tesisi kurulabilir; bunun sondajının yapılması, şebekesinin kurulması lazım. Orada okul, hastane gibi yatırımlar da yapılmalı. Tüm bunlara olumlu bakıyorlar. İnşaat malzemeleri, gıda, ilaç vs.'nin naklinin Türkiye üzerinden olmasını istiyorlar. Aradaki belli ölçüde kapanmış durumda. Bunların aşılması, diplomatik temasları da, ikili ticari temasları da beraberinde getirecektir. Özellikle enerji, doğal gaz konusu önemli. Bunda onların da ülkemizin de Avrupa'nın da menfaatleri söz konusu. Temennimiz aklı selimin hakim olmasıdır.

Washington'da görüştüğüm Musevi cemaatinin temsilcilerine de bunları anlattım. Ayrıca Harem-i Şerif'e yönelik ihlallerin durdurulması hususunu da dile getirdim. Onlar bu tür haberlerin dezenformasyon olduğunu ileri sürdüler. Biz de elimizde bilgiler olduğunu, dolayısıyla ihlallerin durdurulması hususunda yardımcı olmalarını söyledik.

RUSYA, WASHİNGTON'DA HİÇ YOKTU

Soru: Türkiye-Rusya arasındaki ilişkilerde son durum nedir? Rus tarafından yumuşama sinyalleri geldiğinden söz ediliyor. Yeni bir gelişme söz konusu mu?

- Temenni ederiz ki bahsettiğiniz türden yumuşamalar olur ve aramızdaki sıkıntıları aşarız. Ancak henüz o noktada değiliz. Rusya, Washington'daki Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne alt düzeyde bir temsilci bile göndermedi. Burada Rusya hiç yoktu.

HALKIMIZ, YENİ ANAYASAYI TARTIŞMALI

Soru: Ak Parti, muhalefetin kaçmasından sonra yeni anayasa çalışmalarına hız verdi. Bir buçuk ay içinde çalışmanın omurgasının çıkabileceği açıklandı. Sizin ise biraz daha hazmedilmesi görüşünde olduğunuz konuşuluyor. Bu yıl bir anayasa referandumu bekliyor musunuz?

- Hükümetin bu noktada yaptığı çalışmaları biz de takip ediyoruz. AK Parti, benim başbakanlık dönemimde bu konuda geniş bir çalışma yapmıştı. O çalışma zaten AK Parti'nin malıdır. O çalışma güncellenebilir, bazı yeni eklemeler yapılabilir. Cumhurbaşkanlığı olarak sadece bir katkı mahiyetinde bizim de yaptığımız bir çalışma var. Sivil toplum örgütleri ile ATO'da bir adım atmıştık. Halkımızın bunu gündemde tutması, yeni anayasanın gündemde olması, konuşulması, tartışılması tabii ki çok önemli. Halkın gündemine getirmeden parlamentoya getirmek sıkıntılı olabilir. İktidar partisinin yeterli vekil sayısı yok. Ancak gizli oylama söz konusu olabileceği için temennimiz 330'un yakalanabilmesidir. Yeni anayasa konusunda halka verilmiş bir söz var. Halk bunu bekliyor. Hükümet de partiler de bu konuda üzerlerine düşeni yapmalıdır. Asgari müşterekleri olan partiler bir araya gelerek bu problemi pekala çözebilir. Referanduma götürüldüğünde, yeni anayasanın halktan kesinlikle onay alacağına inanıyorum.

TSK EN GÜZEL CEVABI VERMİŞ

Soru: Genelkurmay Başkanlığı, bir takım iddialar üzerine,  paralel sızmalara ve paralel kalkışmalara asla izin verilmeyeceğini açıkladı. Bu konudaki değerlendirmeniz?

- Türk Silahlı Kuvvetleri en güzel cevabı vermiş. İlave söze gerek yok!