Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan İsrail'e Mescid-i Aksa tepkisi
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail'in Mescid-i Aksa'ya Müslümanların girişine ve ibadetine engel olan son günlerdeki tavrını şiddetle kınadıklarını vurgulayarak, 'Şu anda yapılan iş terörle mücadele bahanesiyle Mescid-i Aksa'yı Müslümanların elinden alma girişimidir' dedi.

Oluşturma Tarihi: 2017-07-25 21:46:43

Güncelleme Tarihi: 2017-07-25 21:46:43


Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu. Erdoğan, Kudüs'ün ilk Haçlı Seferlerinden bu yana Türk milleti olarak diğer Müslüman vatandaşlarla birlikte uğruna oluk oluk kan akıtıldığı mübarek belde olduğunu vurgulayarak, "Osmanlının elinden çıkmasıyla başlayan Kudüs'ün sıkıntılı günleri bölgede İsrail'in kuruluşuna yönelik hadiselerle birlikte adeta kabusa dönüşmüştür. Uluslararası hukuka göre meşruiyet elde etmiş, başkenti Tel Aviv olan İsrail, bizim de tanıdığımız diplomatik ilişki içinde olduğumuz bir devlettir. Ancak İsrail'in meşruiyeti kendisinin, Filistin'in ve Filistinlilerin haklarına gösterdiği saygı ölçüsünde anlamlıdır. Özellikle üç din içinde özel olan statüsüne, hele hele Mescid-i Aksa'nın ve Kubbet-üs Sahra'nın içinde bulunduğu harem bölgesinin mahremiyetine saygı duymayan bir İsrail en büyük zararı kendisinin göreceği tehlikeli bir yola sapıyor demektir" diye konuştu.

"BİZ MÜSLÜMANLAR İÇİN MÜBAREK BELDELERİMİZİ KORUMAK İMKAN DEĞİL, İMAN MESELESİDİR"

Erdoğan, Müslümanların Mescid-i Aksa'ya girişini zorlaştırmak için her türlü yola başvuran İsrail yönetiminin harem bölgesini Müslümanlara yasaklayarak işi fiili işgale kadar götürmesinin bardağın taşmaya başladığının işareti olduğunun altını çizerek, "Buradaki amacın güvenlik kaygısı olmadığını, tamamen Müslümanları Mescid-i Aksa'dan tecrit etme niyetiyle hareket edildiğini İsrail'i ve bölgeyi bilen herkes kabul edecektir. Biz Müslümanlar için mübarek beldelerimizi korumak imkan değil, iman meselesidir. Eğer İsrail elindeki silahlara, arkasındaki güçlere, yani imkanlarına bakarak böyle bir yola tevessül ediyorsa çok yanılıyor. Mescid-i Aksa'nın dört bir yanında şanlı bir direniş sergileyen Filistinli ve diğer milletlerden kardeşlerimizle bu zeminin dipdiri ayakta olduğunu cümle aleme ilan etmektedir. Buradan tüm vatandaşlarıma ve dünyadaki tüm Müslümanlara bir çağrıda bulunmak istiyorum. İmkanı olan herkes bulduğu her fırsatta Peygamber Efendimizin tavsiyesine uyarak lütfen Kudüs'ü, Mecsid-i Aksa'yı ziyaret etsin. Gidemeyenler de oradaki kardeşlerimize yardım göndersinler" şeklinde konuştu.

"SİNAGOG VEYA HAVRALARA SALDIRMANIN HİÇBİR ANLAMI YOKTUR"

Mescid-i Aksa'ya ne kadar sahip çıkılırsa, gözlerini oraya dikmiş olanlarının işinin o kadar zorlaşacağını belirten Erdoğan, "Eğer bugün İsrail askerleri çok basit hadiseleri bahane edip pervasızca Mescid-i Aksa'nın bahçesini postallarıyla kirletiyor, orada kolayca Müslüman kanı döküyorsa bunun sebebi bizlerin Kudüs'e yeteri kadar sahip çıkmıyor oluşumuzdandır. Mademki kalbimizin bir yarısı Mekke, bir yarısı Medine, üzerinde de bir tül gibi Kudüs vardır, öyleyse gelin hep birlikte Kudüs'e sahip çıkalım. Ama tıpkı Mekke'ye, Medine'ye sahip çıkar gibi çıkalım. Ne Hristiyanların, ne de Musevilerin inançlarıyla, ibadetleriyle, ibadethaneleriyle bizim meselemiz yoktur. İşte ülkemizde ne Sinagoglar, ne havralara yönelik Mescid-i Aksa'da olan olaylar nedeniyle buradaki yapılmak istenen saldırılara bizler gerekli tedbirlerimizi aldık, bazı ufak tefek yanlışların dışında da hamdolsun ciddi bir şey yaşanmadı. Ben buradan da özellikle milletime, çeşitli düşünce gruplarına veya siyasi partilere, STK'lara sesleniyorum. Mescid-i Aksa'da böyle bir şey oldu, bunun karşılığı da bu olmalıdır diye buradaki sinagog veya havralara saldırmanın hiçbir anlamı yoktur. Bunlar bizim dinimize göre de yasaklanmıştır, yanlıştır. Biz aynı yanlışa, aynı ile mukavelede bulunmayız" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Kudüs'te Müslümanların kutsallarına saygı gösterilmesini, haklarının korunmasının ve geleceklerinin güvence altına alınmasını istediklerini vurgulayarak, "Türkiye en ideal çözümün 1967 sınırları içinde, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti ile yine aynı sınırlar içinde başkenti Tel Aviv olan İsrail devleti olduğunu savunmaya devam edecektir. Bu çerçevede İsrail'in Mescid-i Aksa'ya Müslümanların girişine ve ibadetine engel olan son günlerdeki tavrını şiddetle kınıyoruz. Şayet gerçekten ortada terörle mücadele bağlamında bir mesele varsa bunun kendi sınırları içinde ve doğru yöntemlerle ele alınması gerekir. Kendilerine sayın Cumhurbaşkanlarıyla yaptığım görüşmede de söyledim. Mescid-i Aksa'ya ibadete giden Müslümanlara terörist muamelesi yapılmasını asla kabul edemeyiz. Aynı şekilde burada sinagoglara, havralara giden Musevilerin, Yahudilerin de terörist muamelesi görmesini biz kabul edemeyiz. Bunları birbirinden ayırmamız lazım. Şu anda yapılan iş terörle mücadele bahanesiyle Mescid-i Aksa'yı Müslümanların elinden alma girişimidir" dedi.

Mehmet Akif İnan'ın Mescid-i Aksa şiirini okuyan Erdoğan, "İşte asıl terör bu şekilde Mescid-i Aksa'yı ağlatmaktır, ağlatmayalım. Asıl korsanlık işte bu şekilde Peygamber Efendimizin ilk kıblesine saygısızlık yapmaktır. İsrail Cumhurbaşkanına telefonla bu konudaki düşüncelerimi bizzat ilettim. İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı sıfatıyla da bu konudaki görüşlerimizi ifade eden bir açıklama yaptım. Bütün İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelere bunu da bildirdik. Fransa Cumhurbaşkanı ile de bu çerçevede bir telefon görüşmem oldu. Körfez turumuzda görüştüğümüz liderlerle de bu konuyu etraflıca ele aldık. Dün gece döner dönmez Ürdün Kralı ile de etraflıca görüşme imkanım oldu. Ümitli olduğunu söylemişti buraya gelirken, şimdi oradaki metal bariyerlerle ilgili bunların ittifakla kaldırılma kararı alındığını duyduk. Temenni ediyoruz ki bunun gerisi de gelir. Ümidimiz bu meselenin en hızlı şekilde çözülmesidir. Ülkesine gelen Türkler başta olmak üzere çeşitli ülkelerden Müslümanlara havalimanından başlayarak ciddi sıkıntılar çıkarttığını bildiğimiz İsrail'in haremin giriş kapılarında yeni bahanelerle bir zulüm yöntemi icat etmesine izin verilemez. İsrail'den bölgede yeni çatışma sebepleri üretmesini değil, bölgede ve bölgenin huzuruna katkı sağlayacak adımlar atmasını özellikle bekliyoruz" açıklamalarında bulundu.

KUSURA BAKMASINLAR ARTIK ÖYLE BİR TÜRKİYE YOK

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'de grup toplantısında yaptığı konuşmada, Batı'yı eleştirerek, "Almanyası, Hollandası bütün bunlar başta olmak üzere Türkiye'ye dair anlaşılmaz tutumun tezahür ettiği yere şahit oluyoruz. Meselenin aslına baktığımızda gördüğümüz şudur, Batılılar istiyorlar ki Türkiye onlar ne istiyorsa ne arzu ediyorsa ne talep ediyorsa hemen sorgusuz sualsiz bunu yerine getirsin. İstiyorlar ki sadece onların çıkarları masada olsun, biz fedakarlıka bulunabılm. İstiyorlar ki bize ne kadar haksızlık yapılıyorsa yapılsın, verilen sözler ne kadar çiğnenirse çiğnensin sesimizi çıkarmayalım, boynumuzu büküp oturalım. İstiyorlar ki onlar bizim vatandaşlarımızı istedikleri gibi, kendilerinin ajanları ülkemizde istedikleri gibi cirit atsınlar, buna mukabil biz hiçbir bir şey yapmayalım. İstiyorlar ki attıkları her tokadın ardından cevap vermek bir yana diğer yanağımızı dönelim. Kusura bakmasınlar artık öyle bir Türkiye yok. Sen Türkiye'nin Cumhurbaşkanına, bakanlarına ülkende konuşma imkanı vermeyeceksin ama ajanların gelip burada otellerde cirit atacak ve benim ülkemi parselleyecekler, böyle bir şey yok" ifadelerini kullandı.

YPG'nin adının SDG olarak değiştirilmesine ilişkin konuşan Erdoğan, "Terör örgütünün Suriye'deki uzantısını isim değişikli oyunlarıyla koruma altına alıp, silahlandırırken itirazlarımıza kulaklarını tıkayanlar, biz kendimizi korumak için operasyon yaptığımızda var güçleriyle bağırıyorlar. Ülkelerinde himaye altına aldıkları teröristlerle, bunlarla ilgili taleplerimize, 'bu yargının konusudur' diyen ama hiçbir dosyayı mahkemeye göndermeyenler kendileridir. Ülkemizde toplumsal kaos çıkarmaya yönelik casusluk faaliyeti yürüten vatandaşlarını suçüstü yakaladığımızda işi diplomatik krize dönüştüren de kendileridir. Sizdeki hukukta bizdeki guguk mu? Almanya'da Amerika'da yapılınca suç sayılan eylem Türkiye'de yapılınca niye bir özgürlük mücadelesine dönüşüyor? Ekonomi başta olmak üzere bel altı duruşlarıyla gerçek zihniyetlerini ifade ediyorlar. Bak Alman firmaları çekilir, şu ülkelerin firmaları çekilir, bu gidiş hayrı alamet değil. Biz bugüne kadar hiçbir ülkenin Türkiye'deki yatırımlarıyla ters bir ilişkiye girmedik. Yüz yılı aşkın süredir Türkiye'de faaliyet gösteren Alman firmalarıdır. Bugünü kadar hiçbir rahatsızlıkları olmadı, İyi de kazanıyorlar, biz kazan-kazan esasına göre çalışıyor ama bizi bunlarla tehdide kalkarsanız yanılırsınız ve siz kaybedersiniz" şeklinde konuştu.

"Artık dünyada marka yok, artık dünyada markalar var" diyen Erdoğan, "Bir marka gidiyorsa bakıyorsa bir başka alternatif marka geliyor. Artık dünya bunu yaşıyor. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında karşılıklı olarak tarihin en acımasız, en kanlı katliamlarını yapanlar kusura bakmasınlar, bize insanlık dersi veremezler. Irak'ta, Suriye'de, Mısır'da, Kuzey Afrika'da fırsat bulduklarında hala kan dökmeye çekinmeyenlerin bize söyleyecek sözü olamaz. Yimdi de kafayı Türkiye'ye takmışlar, çoktan taktılar da başaramadılar. Süslü püslü kelimelerin arkasına saklayarak yaparlardı şimdi alenen ifade ediyorlar. En azından daha dürüst davrandıkları için kendilerine de müteşekkiriz. Çünkü, kamuoyunun süslü püslü kelimelerin arkasındaki kirli yüzleri görmesi her zaman mümkün olmuyor. Öyle ya gezi olaylarına ümit bağladılar, olmadı. FETÖ'ye ümit bağladılar yine olmadı. Bir ara DEAŞ'ı üzerimize yönlendirmeye çalıştılar, onu da büyük ölçüde önledik. SDG'den ümitlerini kesmediler ama hiç heveslenmesinler, oradan da bir şey çıkmayacak. YPG terör örgütü, onun için YPG'yi kullanmayın, SDG'yi kullanın, fakat artık ne yaparlarsa yapsınlar çuvala sığmıyor. Bunlar bütün açıklığıyla ortada. Hepsini yakından takip ediyoruz. Vakti saati geldiğinde ajanlarının tepesine binmeye devam edeceğimizi tekrar ifade ediyorum" açıklamasında bulundu.

Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti: "Son dönemde bu çevrelerin ekonomiye daha önem verdiğini görüyoruz, FETÖ soruşturmaları ile ilgili rutin bir soruşturmayı büyütüp işi Alman firmaları ile ilgili kara liste oluşturulduğu iddiasına kadar vardırdılar. Meselenin ne olduğu kendilerini izah edildi, yaşanan iletişim sorunları ortadan kaldırılmıştı. Yine de Alman politikacıların bu meseleyi tırmandırmaya kalktığı anlaşılıyor. İş dünyasından gelen sinyaller mevcut faaliyetler ve yeni yatırımların da kesintisiz sürdüğünü gösteriyor. Bizim yaptığımız araştırmalar neticesinde, Türkiye'deki Alman firmalarından hiçbiriyle ilgili ne bir soruşturma ne bir kovuşturma kesinlikle yoktur. Bu bir yalandır, hedef saptırmadır."

Erdoğan, "Bir hafta olmadı, biliyorsunuz şehir hastanelerimizle ilgili İstanbul'daki İkitelli şehir hastanesi yaklaşık 1,5 milyar dolarlık yatırım, bunun kredi anlaşmasını imzaladık. Yüzde 80' Japon firması, yüzde 20'si öz sermaye olmak üzere adımları attık. Dere yatağında akıyor, sıkıntı yok. Dereyi yatağından çıkarmaya allahın izniyle bunların gücü yetmeyecek. Diğer yandan bu tür hamlelerle köşeye sıkışmak bir yana savunma sanayii gibi stratejik alanlarda kendimizi daha geliştirme imkanı bulduk. Kötü komşu insanı mal sahibi ederler derler ya, eskiden daha kolay ve çabuk dışarıdan aldığımız savunma sanayi ürünlerini artık kendimiz üretiyor ya da geliştiriyoruz" dedi.

RUSYA İLE S400 ANLAŞMASI

Bir basın mensubunun, 'Amerika'da S40'lerle anlaşma yapılırsa gerilime neden olur, siz ne düşünüyorsunuz?' şeklinde soru sorduğunu hatırlatan Erdoğan, "Ortak üretim imkanı olduğu zaman tercih sebebidir. Ama biz yıllardır Amerika ile bu tür şeylerle istediğimizi yapamıyorsak arayış içerisinde olmak durumundayız. İşte bunlar bu arayışın ürünüdür. Yunanistan S300'leri kullanıyor, niye sesiniz çıkmadı? Türkiye olunca niye rahatsız oluyorlar. Biz şu anda Rusya Federasyonu ile bu konuyla ilgili adımları attık, imzalar atıldı. Ülkemizde S400'leri ülkemizde göreceğiz. Şu anda Türkiye artık insansız hava aracını üretir hale geldi, şimdi bunu ihracına hazırlanan bir ülke konumunda. Bu adımları atacağız, yapacağız başka çare yok. Buradan gerek Avrupa, Körfez bölgesinden yatırımcılara seslenmek istiyorum, Türkiye yüksek kar eden potansiyeli, aydınlık geleceği ile buyurun sizleri de bekliyor. Ne Avrupa'ya, ne Balkanlara ne de diğer bölgeleri tercih ettik. Ya hiçbir zaman muhataplarımızı pazar kendimizi pazarlayan olarak görmedik. Şu ana kadar bunun tersinin örneğini kimse gösteremez" diye konuştu.

"BİZDEKİ OHAL TERÖR ÖRGÜTLERİNE YÖNELİKTİR, ŞİRKETLERE YÖNELİK DEĞİL"

Türkiye'deki OHAL'a ilişkin karalama kampanyaları yapanlara işaret eden Erdoğan, "Kaldı ki biz devlet olarak bir OHAL kararı alıyoruz. Yahu eyaletler, Avrupa'da OHAL kararı alıyor, sesiniz çıkıyor mu çıkmıyor. Biz olunca niye rahatsız oluyorsunuz? Kaldı ki biz de OHAL terör örgütlerine yöneliktir, şirketlere yönelik değil. Hala bizi tehdit etmekten geri durmuyorlar. Türkiye'yi ambargo tehditleri ile korkutacağınızı sanıyorsanız, öncelikle hepiniz daha büyük bir bedeli göze alıyorsunuz demektir.Türkiye, sadece Türkiye değilir. Avrupa'nın her ülkesinden, dünyanın her yerinden insanların duası desteği ve ümidi var. Biz neyi temsil ettiğimizi çok iyi biliyoruz ve bunun ağır sorumluluğunu her an üzerimizde hissediyoruz. Peki siz kime çarptığınızı bildiğinize emin misiniz? Onun için bu tehditkar uslübu bir kenara bırakıp adil tekliflere tartışmasını özellikle tavsiye ediyorum, gelin masaya oturalım, ama bu masada eşit şartlarda konuşalım. Adil olacaksınız adil. Bizim hiçbir devletle toplumla çözülmeyecek bir sorunumuz yoktur. Önümüzdeki somut meseleleri ilgili tüm taraflarla tartışmaya çözüm bulmaya hazırız" ifadelerini kullandı.

Suriyeliler üzerinden yürütülen provokasyonlara işaret eden Erdoğan, "15 yıllık iktidarımızda gördüğümüz bir şey varsa o da idari maslahatçılıkla hiçbir şeyin yapılmayacağıdır. Kendimiz ve kardeşlerimizin onurlu geleceği için dik duruyoruz. Ülkemize gelen 3 milyon Suriyeli kardeşimize işte bunun için sahip çıktık. Batı sahip çıktı mı? Hayır. Son günlerde tarihteki bu imtihanımıza yönelik provokasyonların artığına şahit olduk. Her toplum gibi Suriyeliler arasında da birtakım hadiselere karışanlar olabilir ama emniyet birimlerimizdeki istatistikler gösteriyor ki Suriyelilerin suça karışma oranı ülkemizin ortalamasının çok çok altındadır. Bazı münferit hadiselerden haraketle sosyal medyada çoğu yalan yanlış olan birtakım görüntüleri yayarak haberleri yayarak Suriyelilere karşı milletimizi tahrik etmek isteyenler en az PKK'lılar, FETÖ'cüler kadar büyük bir ihanete aracılık ettiğini bilmelidir.Milletimizden bu tür provokasyonlara karşı dikkatli olunmasını rica ediyorum" dedi.

"ÖNCE ŞU HAREKETİN KENDİ İÇİNDE BİRBİRİNİ SEVMESİ GEREKİR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Özellikle Milletvekili arkadaşım hele hele sınır boyu illerimizde Hatay gibi Şanlıurfa gibi bu illerimizde özellikle kamplarımızın olduğu bölgeler, milletvekillerimizin çok daha yoğun çalışmalarında fayda var. 15 Temmuz imtihanının başarıyla vermiş bir millet olarak, bizim için diğer imtihanlarla başa çıkmak leblebi çekirdek misali daha kolaydır. Türkiye olarak bu süreçten çok daha güçlenerek, çok daha zenginleşerek çıkacağımızdan emin olunuz. İçeride ve dışarıda verdiğimiz mücadelenin kesintiye uğramaması için AK Parti olarak bizim kendimizi yenilememiz gerekiyor. Fakat burada bir şey ifade etmem gerekiyor. Önce şu hareketin kendi içinde birbirini sevmesi gerekir, birbiriyle dayanışma içerisinde olması gerekir. Bize ne oluyor ki kendi içimizde birbirimize karşı çalım atıyor, birbirimize karşı farklı nazarlarla bakıyoruz. Eğer, elinden dilinden emin olan insanlar olmadıkça biz gerçek Müslümanlar olamayız. Bunun için çalışmamız lazım. Nefsin hakimiyeti altında yaşayamayız."

"Son günlerde cihad diye bir şey dolaşıp duruyor" diyen Erdoğan, "Cihat elinde silahla dolaşmak değildir. Cihat nefisle mücadeledir. Nefisle mücadeleyi halledebiliyorsak işte cihad odur. Bu yolda atacağımız adımlar bu davayı arzulanan yere taşıyacaktır. Yunus'un, 'Her dem yeniden doğarız'ifadesinde olduğu gibi biz kendimizi tazelersek milletimizin desteğini hiçbir zaman kaybetmeyiz. Ne zamanki statükoya teslim olursak, ne zaman ki metal yorgunluğunun üstesinden gelecek gücü kendimizde bulamazsak işte o zaman yolun sonuna geldik demektir. Daha iyi olacak, bundan şüphem yok .2019'a ancak bu şekilde arzu ettiğimiz başarılara ulaşabiliriz" açıklamasında bulundu.

TEŞKİLATLAR VE BELEDİYELERE UYARI

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Ülkemize karşı sorumluğumuzun gereği olarak bu sorumluluğu yenilenme sürecini hep birlikte yürüteceğiz. Sizler mecliste parti yönetimindeki arkadaşlarımız genel merkezde, teşkilatlarımızdaki bütün kardeşlerim teşkilatlarda, iller, ilçeler, beldelerdeki tüm arkadaşlarımız bu çalışmaları hızla gerçekleştirmesi lazım, gerçekleştireceğiz. Teşkilatlar, belediyeler eğer bizim dava idraki ile hareket etmiyorsa bize zarar veriyorlardır, zarar veren kardeşlerimizi de uyarıyorum, kusura bakmadan bu uyarıyı yapıp bu adımı atsınlar. Yanlışlara tahammülümüz yoktur. 2019 bir kırılma noktasıdır. 2019'da artık parlamenter demokrasi deniyor ya, parlamenter demokrasi şimdi hedefi büyük koyduk."

Grup toplantısına, Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz'ın da katıldığı görüldü. Yılmaz, Ordu'daki bir festivalde yaşanan protokol kriziyle gündeme gelmişti. Partililer, "Yol ver gidelim, Avrupa'yı ezelim" sloganları attı.