Davutoğlu: Masa İmralı'da değil Ankara'da
Başbakan Ahmet Davutoğlu Londra dönüşünde uçakta gündeme dair çok önemli açıklamalarda bulunarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Oluşturma Tarihi: 2016-02-05 11:21:18

Güncelleme Tarihi: 2016-02-05 11:21:18

Milliyet'ten Serpil Çevikcan'ın haberine göre, Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Suriye'yi Destekleme Konferansı” kapsamında geldiği Londra'daİngiltere Başbakanı David Cameron, Alman Şansölyesi Angela Merkel başta olmak üzere birçok ikili görüşme gerçekleştirdi. 
 
Türkiye, Almanya, Avusturya, Hollanda, Yunanistan ve AB Konseyi görüşmesi ile İngiltere, Türkiye, Almanya, Kuveyt, Lübnan, Norveç, Ürdün ve BM ortak basın toplantısı gibi etkinliklere katıldı. Başbakan'ın bu temasları Suriye odaklı sıcak gelişmeler yaşanırken çok önemliydi. 
Davutoğlu, bu kritik temasları yürüttüğü Londra'dan, iç gündemle ilgili çok önemli açıklamalar yapmak üzere bugün doğrudan Mardin'e gidiyor.
Londra ve Mardin'de eşlik etme olanağını bulduğumuz Davutoğlu ile Londra yolunda görüşme imkânı bulduk.
Başbakan, operasyonlardan sonra sürecin yeniden nasıl canlandırılacağı sorusunu yanıtlarken, İmralı'da masa kurulma ihtimalinin artık bulunmadığının altını çizerek, son günlerde her kesimden isimlerle yürüttüğü temasları anımsattı ve “Ben son 10 gün içinde dört masa kurdum. Masa İmralı'da Öcalan'la 3-5 kişinin oturması değil. Çağırdıklarımın çoğu HDP'ye mütemayil insanlar. Her türlü geçmişten, kesimden. İşte masa bu, bundan sonra da bu masa devam edecek” dedi. Davutoğlu'nun açıklamaları şöyle:
 
ÇÖZÜM SÜRECİNDE YERLEŞEN ALGI: Başbakanlığımın ilk günlerinde Kobani gibi olaylarda birtakım eksiklikler ortaya çıkmıştı. Bakanlar Kurulu'nda şunu söyledim; ‘görünen o ki çözüm süreci bağlamında yeni bir aşamaya geliyoruz, yanlış bir algı var.' Çözüm süreci, kamu düzeniyle ilgili devletin yetkilerinin kullanılmaması gibi bir anlama geliyor. Şöyle bir iyi niyetli algı yerleşmişti, ‘çözüm sürecine zarar vermemek için müdahale etmeyelim.' Zarar veririz korkusu bürokrasinin tepesinden aşağı doğru inmişti. İhtiyaçları tespit ettik, kritik ilçeler dediğimiz yerleri tek tek masaya yatırdık. ‘Mart'ta, Nisan'da çözüm sürecinin ne olacağını görürüz. Ama bir gün meseleye neşter atılması gerekiyorsa bütün devlet kurumları hazır olsun' dedim. Drone'lar, TOMA'lar, ihtiyaçların hepsini düşündük. Mart'ta sürecin işleyişini takip ettik. HDP'den sürekli ‘kamu düzenine saygı göstereceğiz' denildi. 
 
DOLMABAHÇE TEK TARAFLI: Dolmabahçe, tek taraflı bir açıklamaydı. Silahsızlanma konferansı yapılarak silahların bırakılacağı sözü verildi. Elimizdeki istihbarat bilgileri silahsızlanmayı bırakın bunların yeni bir şeye hazırlandığını gösteriyordu. 7 Haziran seçimleri sıkıntısız aşıldı. Bunlarda bir vehim oluştu, ‘nasıl olsa Ak Parti gidiyor' diye düşünerek kalkışmayı denediler. ‘Temmuz boyunca kalkışın' gibi Kandil'den çağrılar yapıldı. PKK'nın Suruç saldırısı,DHKP-C, Ceylanpınar olayı yaşanınca, DAEŞ de sınırda bir askerimizi şehit edince güvenlik birimlerimize “Şimdi vakti geldi, hazırız, ne yapılması gerekiyorsa yapacaksınız” dedim. 
 
YÖNETME KABİLİYETİ: 11 Temmuz'da ben Demirtaş'la görüşmeye gidiyorum, Kandil'den ‘silahlanın, ayaklanın' diye açıklama yapılıyor. Devlet-kamu otoritesi yokmuş gibi PKK'nınAdana'da sakallı diye insanları öldürmeye başlaması, Hizbullah'ın bir daha olursa biz de sizi vururuz açıklamaları. 23 Temmuz saat 3'te, ‘Kasım'da verdiğim talimatın gereğini yapıyorsunuz' dedim.  O gece DAEŞ'E, PKK'ya operasyon başladı. Dün de herkesi tek tek dinlediğinizde yönetme kabiliyetinin ne kadar önemli olduğunu görüyorsunuz. Silopi'ye, Cizre'ye giriyorsunuz daracık sokaklar, güvenlik güçlerimiz yan yana yürüyor. Birbirlerinin dilini anlamaları son derece önemli. Bu kadar kapsamlı operasyon yürüyor, sivil kayıplar çok az. 
 
DİYARBAKIR'IN OTELLERİ DOLU: Operasyonun bittiği yerlerde hayatın normalleşmesi ve bir başka aşamaya geçiş önemli. Eylem planımızı 300 başlığa ayırdık. Pazartesi bölgenin ticaret, ziraat odası başkanlarını topladık. Gece 3'te ayrıldım. Bunların bir kısmı siyasal olarak Ak Parti'ye yakın olmayan isimler. Salı milletvekillerimizle buluştum, tabanımızı dinledim. Biz diyelim ki 4 bin 600 kadar Sur'u terk etmiş aileye 1000'er lira kira yardımı yapıyoruz. Başbakanlık ödeneği olarak veriyoruz. Ayrıldığı evin ücreti 250 TL, biz onlara 1000 lira kira yardımı yapıyoruz. PKK baskı yapıyor, ‘çıkma' diyor, canlı kalkan olarak kullanıyor. Diyarbakır'ın bütün otelleri dolu. Parasını biz ödüyoruz, halk kalıyor. Bunlar 90'lı yıllarda köyler boşaltılırken oluşmuş son derece sağlıksız yapılaşmalar. Bu işlere başladığınız zaman bitirmeniz lazım. Tamamlamadığın her iş kar topu olarak üzerine geliyor.. Damlara keskin nişancılar yerleştirilmiş, İHA gönderiyorsunuz, damdan çekiliyor, aşağıda evlerin duvarlarını kırarak teröristler geçiş sağlıyor. Evler o kadar kötü ki derme çatma, asker yaklaştığında başka binaya geçiyor. Sokağa çıkma yasağı olmasa bu evlerin her birinden 3-5 cenaze çıkar. Sokağa mayın döşüyor, Öğrenciler nasıl okula gidecek. Sivil kayıp istemiyoruz, minimum zayiatla gerçekleştirmek istiyoruz. 
 
ACİL REFORMLARI DÜŞÜNDÜK: (Yeni yapılanma olacak mı?) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı var zaten. Var olan yapılanmayı etkin işletmek önemli. Yapıyı bazen bütünüyle değiştirmek gerekir, onu bir hamlede yapmak lazım. Bakanlıkları yeniden yapılandırmayı düşündüm. Ama acil reformlar var. 3 aylık dediğimiz vaatlerin yüzde 66'sı gerçekleşti. Mart sonuna kadar tamamı gerçekleşecek. 
 
REFORM, YATIRIM, KAMU DÜZENİ: 15 günlük programa bakın. İngiltere'de, Davos'ta, Almanya'da yatırımcılarla görüştüm. Suudi Arabistan'da Körfez'in en büyük işadamlarıyla oturdum. Gitmeden 70 CEO ile görüştüm. Ekmek aslanın ağzında. Tasarruf eğilimi düşük, bunu çok kolay değiştiremiyorsunuz. Halk, kazancının daha üstünde tüketim eğilimiyle yaşıyor. Reformlar, yatırım çekmek ve kamu düzeni. Bunları üç ayak gibi birlikte yürütme zorunluluğumuz var. 
 
ARTIK BU MASA DEVAM EDECEK: (Öcalan da artık devrede değil, süreç nasıl canlandırılacak sorusuna karşılık) Masa dediğiniz şey aslında. Ben son 10 gün içinde 4 masa kurdum. Masa İmralı'da Öcalan'la 3-5 kişinin oturması değil. Çağırdıklarım Ak Parti teşkilatları değil, çoğu HDP'ye mütemayil insanlar. Her türlü geçmişten, kesimden STK'lar var. Baro Başkanı merhum Tahir Elçi'nin yaklaşımında arkadaşlar da var. İşte masa bu, bundan sonra da bu masa devam edecek. Valilere söyledim. Her hafta sivil toplum örgütlerini toplayacaksınız. Sadece memurlarınızla görüşmeyeceksiniz. Her birinizin bir istişare meclisi kurmanızı istiyorum. Her hafta alandan bilgi alacaksınız.
 
HDP'Yİ BUNLAR ŞIMARTTI: HDP'yi şımartan şey şu oldu; Mesela akademisyenlerin bildirisinde beni en fazla üzen şeylerden birisi, Kürt siyasal iradesi diyor. Kim temsil ediyor total olarak Kürt siyasetini. Biz yüzde 50 oy almış Ak Parti olarak neyi temsil ediyoruz? Bunu söylediğiniz zaman Türkiye'yi Iraklılaştırırsınız. Ben utanç duydum bu ifadeleri okurken. Bir akademisyenin yapmaması gereken şey, vatandaşlık kavramının ötesine geçip kimlik siyasetiyle bir hukuk geliştirmek. Sanki bütün Kürtleri ben temsil ediyorum, karşımda da devlet. Yok böyle bir şey. Bu algı bugüne kadar böyleyse bundan sonra olmayacak. Kürt vatandaşlarımızı Ak Parti olarak en çok temsil edenlerden birisi biziz. İkinci şımardıkları Suriye'de olan gelişmeler. Suriye'de kullandıkları yöntemi hedeflerine ulaşmak için Türkiye'deki çözüm sürecinden daha elverişli bir yöntem olarak gördüler. Süreç yerine barikatlar. Hendekleri Suriye'den öğrendiler. Bu iki yanılsamayı ortadan kaldırmadan kiminle, neyi konuşacağız? Seçmenlerini, STK'ları dışarıda bırakmıyoruz. Bir şeyi tecrübe etmişsem sonuçlarını da görmüşsem, o konuda bir kararım oluşmuşsa kolay kolay değişmez. 
 
İMRALI TALİMATI YETMEDİ: 1 Ekim'de Demirtaş'ı kabul ettim. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkiyelileşme söylemi kullandınız bu önemli ama kamu düzeni bakımından tehlike görüyorum dedim. 6 Ekim'de, 5 gün sonra kan gövdeyi götürdü neredeyse. Baş müsebbibi de HDP'den atılan tvitler. Mart ayı silahsızlanma için Öcalan'dan mesajlar gidiyor, ‘silahsızlanacağız' diyorlar. Demirtaş, Meclis'te konuşma yaptı, masayı deviren konuşma oydu. Demek ki İmralı'dan aldıkları talimat meseleyi çözmeye yetmiyor. Bunlar başka yerlerden de talimat alıyor. Görüştükleri lobilerden. Türkiye kimin karşısındaysa onunla görüşüyorlar. Baktı ki herkes arkamda, neredeyse oralara gitti. Neredeyse Ermeni Kürt lobi ittifakına yöneldiler. Sonra Moskova'da aldı soluğu, niye şimdi Brüksel'e gitmiyor? Niye daha önce Moskova'ya gitmiyordu, çünkü ilişkimiz iyiydi. 
 
İMRALI İLE GÖRÜŞMELERİNİN ANLAMI YOK: Talimatları İmralı'dan almıyorlarsa, o zaman İmralı ile görüşmelerinin ne anlamı var? İmralı silahları bırakın diyor bunlar başka yerlerden duydukları sözlerle “tam vakti Ak Parti'yi zayıflatın 7 Haziran'a giderken bütün politikanız Ak Partiye dönük olsun' diye paralel çeteyle birlikte de bir strateji geliştirmişlerse bizimle nereye yol yürüyecekler? Gültan Kışanak, Ekrem Dumanlı ile görüşmeler yaptı. Paralel lobiyle görüşüyor sonra İmralı'ya gidip şov yapmayı bekliyorlar. İmralı'ya gitmek onlara meşruiyet kazandırıyor, arkasından o meşruiyeti kullanarak başka türlü bir oyunun içine girdiler. 
 
TELEFONUMA ÇIKMADI: Bizim Parti'de bile ‘sayın Başbakanım yapmasak' dediler ama onunla görüştüm. Ben görüşmeyi yaparken, Kandil sabote etti. ‘Yapmayın o ayaklanma çağrılarıyla bir yere gidemezsiniz, sabrımızı taşırmayın' dedim. Diyarbakır'da saldırı oldu Demirtaş'ı aradım taziye için telefona çıkmadı. Ülkenin başbakanı olarak açtığım telefona bile çıkmıyorsa kim kimi dışlamış, kim masayı devirmiş? Demirtaş, Ankara saldırısını ‘devlet yaptı' dedi. Seçim sonrasında bunlara rağmen Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ile birlikte randevu istedim. ‘Kaçak çayı içip giderler' dediler. Şimdi kusura bakmasınlar da ben böyle bir istiskali kabul eder miyim? Pervin Buldan Meclis Başkan Vekili olarak benimle görüşmek istemiş falan. Başkanvekili olarak duyduğum saygı gereği konuşacağım, nedir isteğiniz? Masayı deviren onlar. Telefonuma çıkmayan onlar. 
 
SONUCU OLMAYACAK İLİŞKİ: Belli bir noktadan sonra şu aşamaya geliyorsunuz. Bunları muhatap almak bir sonuç getirmiyor. Neyi görüşeceksiniz? Nezaketten habersiz, kendi oyunlarını oynamıyorlar, iradeleri ellerinde değil, Kandil'i, paraleli, Ermeni lobisi, neyi derseniz. Kendisi olmayan biriyle ben neyi konuşacağım? Kendisi olacak öncelikle. (İmralı ile HDP arasındaki ilişki kopmuş mudur sorusuna karşılık) Onlar kopardılar, şu an kopuk tabi. Sonuç olmayacak bir ilişkinin ne gereği var?
 
‘AK Parti'de deprem olmaz'
 
(Arınç'ın açıklamaları ve bazı isimlerin verdiği destek var. AK Parti için bölünme riski var mı?) Genel Başkanlığı aldığımda 3 hedefim vardı. Sayın Cumhurbaşkanı'ndan sonra genel başkan olmak kolay değil. En önemli şey partinin birliğini korumaktır. Ak Parti'nin alternatifi yok. Ak Parti'nin içinde bir zaaf olması Türkiye'de bir zaaf olması demektir. Ne olursa olsun, Ak Parti'nin birliğini korumak zorundasın. Gerekirse kendinden fedakarlık yapacaksın ve Cumhurbaşkanı'mızın arkasından bir boşluk bırakmayacaksın. 81 vilayete gittim, Ak Parti teşkilatını harekete geçirmek için. Ne senaryolar çıktı, 5. parti çıkacak, eski Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül için şu olacak bu olacak. 3 dönemliklerden çıkacak. 1,5 yılda neler yaşadık. İki doktora tezi olacak şeyler. Şu anda da benim için en önemli mesele budur. Bütün partiler deprem yaşıyor. Ak Parti bütünlüğünü devam ettiriyor. Ak Parti'de bir deprem olmaz.
 
ARINÇ'LA GÖRÜŞÜRÜM: Seçime giderken bir tartışma yaşanmıştı. Bunlar yaşanır veya konuşulur. Parti içinde de görüş ayrılıkları olabilir. Çözülmesi icap eder. Bu tür konuları, partimizi ve ilişkileri yıpratacak tartışmaları, açıklamaları basın, kamuoyu önünde yapmamak gerekiyor. (Arınç'la) Seçimden sonra bir kez, nisan ayında görüştüm. Başbakan Yardımcılığı, Meclis Başkanlığı yapmış bir isim. Tabii kendisiyle görüşürüz. Görüşmeyiz diye bir şey yok. 
 
CUMHURBAŞKANIMIZLA İSTİŞARE EDERİZ: Sayın Cumhurbaşkanımızla da istişare ederiz. Bunları samimi ve dava etiği içinde yüz yüze konuşmayı tercih ederim. 13 yıllık iktidardan sonra aynı heyecanı Genel Başkan olarak sürdüremeseydim, partiyi birarada tutmak zor olurdu. 3 şey üzerinde bir yeni Türkiye vizyonu. Demokratik, özgürlükçü bir siyasal sistem. Nitelikli kalkınma ve Türkiye'yi dünyada etkin kılacak bir dış politika.
 
‘Toledo'ya bakınca Franco gelmez aklıma'
 
“Bir gazeteci, Dört Ayaklı Minare'yi sordu. Ben de ‘hazırlıklar var. UNESCO kültür mirası Dubrovnik, Mostar, Toledo'nun şöyle bir özelliği var, varolan mimari dışında başka hiçbir şey kullanamazsınız. Bunların olmayacağını söyleyebilmek için söyledim ama ertesi gün Franko diyor. Bir adam Toledo'ya bakıp da Franko'yu görüyorsa. Ben Toledo'ya baktığım zaman Franko gelmez aklıma. MHP de özerklik mi yapacaksınız diyor, soru ne cevap ne, bunların algısı ne?” 
 
YÜKSEK ÖĞRETİMİ REFORME ETMEK LAZIM: YÖK Başkan'ı ve üyeleriyle toplandım. Orada ayrıca bir yüksek öğretim reformu, yükseköğretimi reforme etmek lazım. Orada da bazı düşüncelerimiz var, kalite kurulu oluşturmak gibi. Çok geniş kapsamlı bir yenilenmeye ihtiyaç var fakat herşeyden önce akademik samimiyete, dürüstlüğe ihtiyaç var.
 
‘Toprak bütünlüğünü hep savunduk'
 
(Barzani'nin bağımsızlık açıklaması) Biz prensip olarak Irak'ın da Suriye'nin de toprak bütünlüğünü en fazla savunan ülke olduk. 20-30 yıldır hep bu tartışmalar sürer. 3-4 sene önce Sykes Picot'un bekçisi değiliz demiştim. Bu sene 100. yılı. Sykes Picot Anlaşması, sağlıklı, siyasi entitelerin varlığını sağlayamıyor. Bizim düşüncemiz hep şu oldu; Bu haritayı ekonomik ve kültürel ilişkiler üzerinden yavaş yavaş dönüştürelim. Siyasi harita sabit kalsın ama birliktelik artsın.. En yüksek oy oranlı referandumla bir ülke bölünse bile yeni doğan entiteyi de sarsar..